Derinleşen ekonomik krizle birlikte salgın, işçi ve emekçilerin yaşam koşullarını daha da ağırlaştırdı. Kent yoksulluğu üzerine mahallelerde çalışma ve araştırma yapan Derin Yoksulluk Ağı pandeminin kent yoksullarına etkisi üzerine iki rapor yayınladı. Rapora göre; salgınla birlikte alınan tedbirler, “evde kal” çağrıları ve salgının yarattığı sağlık riskinin etkileri her hanede aynı olmadı. Var olan ekonomik krizin yanı sıra pandeminin getirdiği yeni koşullar zaten geçinmekte güçlük yaşayan bireyleri açlık ve yoklukla baş başa bıraktı.
Euronews’e konuşan Derin Yoksulluk Ağı ekibinden Ceren Gökçen raporda yer alan kişilerin çoğunluğunun fizik gücüyle çalışan insanlar olduğunu söylüyor. Gökçen, “Günlük çalışan insanlar pandemide sokağa çıkamadıkları için çalışamadılar ve gelir kaybına uğradılar” diyerek pandemi ile birlikte zaten kırılgan ve düşük düzeyde olan ekonomik durumlarının daha da kötüleştiğinin gözlemlendiğini söylüyor.
Türkiye’de son 10 yılda “sürekli yoksulluk”
Gökçen, TÜİK’in “Sürekli Yoksulluk” verileri incelendiğinde, son 3 yılın en az ikisinde bu tanımın içine düşen ülkedeki ortanca gelirin %60’ını dahi sağlayamayan hanelerin aynı haneler olduğunu belirtiyor. Bu durum 10 yılda azalma eğilimi gösterse de Gökçen, resmi istatistiklere göre, Türkiye’de hane halkının en az %12,7’sinin son 10 yılda “Sürekli Yoksulluk” denen tanıma girdiğini vurguluyor.
TÜİK’in hane geliri hesaplamasına göre; 2019 yılında 17 milyondan fazla kişi yıllık 12.950 TL’nin altında gelir ile yaşam mücadelesi veriyor. Üstelik bu, devlet yardımları da dahil edilerek hesaplanmış bir miktar.
Dünya Bankası'nın Türkiye şubesi Adjusting the Sails (Yelkenleri Ayarlamak) raporunda pandemi ile birlikte 2020 yılında yoksul olarak tanımlanan kişi sayısının Türkiye’de 1,2 milyon daha artabileceğinin öngörüldüğünü ifade eden Gökçen, pandeminin yaratacağı etkiye ilişkin çok net ve objektif verilerin daha açıklanmadığının ve 2020 yılının sonuçlarının ancak 2021 yılında resmi istatistiklerde görülebileceğinin altını çiziyor.
“Ekmek alamadığımız oldu”
Euronews’un haberinde geçim sıkıntısı yaşayan kişilerin görüşlerine de yer veriliyor. Buna göre; kıraathane işletmecisi Çiğdem Babacan, 10 aydır işyerinin kapalı olduğunu söylüyor. Bağ-kur ödemesinin devam edebilmesi için işletmesini açık tutmak zorunda kalan Babacan, “Dükkanım olmazsa benim ekstra bir kazancım yok. Şu anda 47 yaşındaki birine kimse iş vermez” diyor.
Pandemi ile birlikte yoksulluk yaşamaya başladığını anlatan Babacan, “Düşünün bir ekmek dediğiniz kaç liralık şey ki? Ama yeri geldi alamadık” diyor.
“Fiyatına bakmadan bir şey alamıyoruz”
Günlük yevmiye ile çalışan lostracı (ayakkabı boyacısı) Osman Aladağ, işlerinin bozuk olduğunu anlatıyor. Geçim sıkıntısı yaşayan Avcı, “Fiyatına bakmadan bir şey alamıyoruz.” diyor. Çocuklarının yoksulluktan evlenemediğini söylüyor.
“Asgari ücrete hiç dinlenmeden çalışıyoruz”
Asgari ücret ile geçimini sağlamaya çalışan Fadime Yayla, bir fabrikada işçi statüsünde çalışıyor.
Aldığı ücret karşılığında dinlenmeden çalıştığını anlatan Yayla, “Evi kıt kanaat geçindiriyoruz. Hiç Pazar günüm olmuyor. Ailemle vakit geçireyim, dışarı çıkayım, böyle bir toleransım yok” diyor.
Temel gıda ihtiyaçları dışında bir harcama yapamadıklarını belirten Yayla, hayallerinin maddi imkansızlığa takılı kaldığını anlatıyor.
“Kazandığımız krediye gidiyor”
Anne Cevriye Yayla da ağır sanayi fabrikasında asgari ücret ile çalışıyor. Kazandığı ücretin çoğunu kredi borçlarına ödediğini belirten Yayla, “Güçlü olmak zorundayım iki tane çocuğum var” diyor.
Çocuklarını ekonomik imkânsızlık nedeniyle okutamadığını söyleyen anne Yayla, “Bir ev geçindiriliyor ama nasıl geçindiriliyor?” sorusunu soruyor.
“Üniversite mezunları iş bulamıyor”
Üniversite mezunu genç bir işsiz olan Doğuş Fındık, “Bir şeylerin değişmesini bekliyoruz. Daha az ile nasıl yaşayabileceğimizi öğreniyoruz. Bu iyi bir şey mi bilmiyorum” diyor.
Sağlık yönetimi bölümünü bitiren Fındık, birçok üniversitede bu bölümün olmasına rağmen devletin bu alanda personel almadığına dikkat çekiyor ve ekliyor: “Kendimizi geliştiremiyoruz. Günü kurtarmaya bakıyoruz.”
Çalıştığı işlerde asgari ücretin çok altında günlük veya haftalık ücret ile çalışan Fındık, “Çok komik fiyatlara çalışıyoruz. 50 TL’ye günde 8-10 saatimizi satıyoruz ve işten eve gelene kadar kazandığın paranın büyük kısmını harcıyorsun” diyor.
“Asgari ücret kazanmak bile lüks”
Abdullah Arslan da üniversite öğrencisi ama aynı zamanda geçimini sağlamak için çalışmak zorunda. Çalıştığı sektörlerde asgari ücret düzeyinde ücret alamadığını söylüyor. Arslan, “Asgari ücret kazanmak burada lüks” diyor.