Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu olarak, asgari ücret görüşmelerinin devam ettiği, fabrikaların pandeminin merkezi haline geldiği ve krizin-pandeminin faturasının bizlere kesilmeye çalışıldığı bir süreçte Aralık toplantımızı gerçekleştirdik. Öncelikle, sermayenin saldırılarına karşı başta metal işkolu olmak üzere bir dizi işkolunda direnişe geçen işçileri selamlıyor, mücadeleleri mücadelemizdir diyoruz. Ücretsiz izin saldırısına karşı bir ay boyunca direnen, direnişlerini kazanımla sonuçlandıran Sinbo işçilerinin mücadelesi fiili-meşru mücadele hattının, sınıfa karşı sınıf tutumunun önemini ortaya koymaktadır. Bu bilinçle yeni Sinbolar yaratmak için mücadeleyi yükseltmek gerekmektedir.
İşçi sınıfını, pandemiden koruyacak olan örgütlenme ve mücadeledir.
Bütün dünyada vaka sayısı 80 milyonu aşmış, ölüm sayısı 2 milyona dayanmışken, kapitalist sistem çarkların dönmesini ve sermayenin kârını insanlığın ve toplumun sağlığının önüne koymaya devam ediyor. Alınan sözde önlemler ise sağlığımız korumak için değil, sömürünün devamlılığını esas alıyor.
Zorunlu iş kolları dışında üretimin durdurulması ve tüm çalışanlara ücretli izin verilmesi gerekmektedir. Zorunlu iş kollarında ise tüm önlemler alınarak, kâr değil toplum sağlığı gözetilerek üretimin yapılmalıdır. Herkese yaygın ve ücretsiz test imkânı sağlanmalıdır. Ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir sağlık imkânı insani bir ihtiyaçtır. Pandemi sürecinde bu talepleri öne çıkartmak, ortak bir mücadele yürütmek yaşamsaldır. Pandemiden bizleri, işçi sınıfını koruyacak olan örgütlenme ve mücadeledir. İşyeri komitelerinde örgütlenmekten, mücadeleyi yükseltmekten başka çıkış yolu yoktur.
Krizin ve pandeminin faturası kapitalistlere!
AKP-MHP hükümetinin “pandemi önlemleri” sermayeyi kurtarma önlemleridir. Açıkladıkları paketler, uygulamaya soktukları torba yasalar sermayeye teşvik, işçilere kölelik-sefalet sunmaktadır. Kısa Çalışma Ödeneği, ücretsiz izin saldırısı, işsizlik sopası, artan enflasyon ile yaşamlarımız daha da zorlaşmaktadır. Gelir kaybı ve alım gücünün düşmesi pandemi kadar hayatlarımızı etkilemektedir. Kısa çalışma ile 4 milyon işçi-emekçinin geliri düşerken, ücretsiz izin ile 2,5 milyon işçi günlük 39 liraya mahkûm edilmektedir.
Bin liralık desteklerin hiçbir anlamı yokken milyonlar sözde pandemi destek kredileri ile borç batağına sürüklenmektedir. Krizin ve pandeminin faturasını bizlere kesmeye çalışanlara yanıtımız açıktır: Krizin ve pandeminin faturası kapitalistlere!
Ücretsiz izin saldırısına karşı Sinbo işçilerinin yolundan ileri!
Pandemiyi fırsata çeviren sermaye ve AKP-MHP iktidarı ücretsiz izinler ile işçi sınıfını köleliğe mahkum etmek istiyor. İşsizlik sopası ile birlikte kullanılan ücretsiz izin bir hak değil, saldırıdır. Birçok fabrikada sendikalaşan işçilere karşı devreye sokulan ücretsiz izin uygulaması, örgütlenmenin önünde bir engele dönüştürülmektedir. Bu saldırıya karşı bir dizi fabrikada direnişler gerçekleşirken, fiili-meşru mücadele hattı, direniş çadırını direniş okuluna dönüştüren tutumları, mücadeleyi kendi dar taleplerine sıkıştırmayan ve “ücretsiz izin saldırısı kaldırılsın” talebini yükselten TOMİS üyesi Sinbo işçilerinin direnişleri ayrı bir yerde durmaktadır.
Direnişin etkisi ve basıncı ile Sinbo sermayesine geri adım atması ve ücretsiz izne çıkarılan sendika üyesi işçilerin tamamının ücret kayıpları da giderilerek işbaşı yaptırılması, hak kazanmak ve saldırıları geri püskürtmek açısından fiili-meşru mücadelenin ne denli önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Saldırıları püskürtmek için yeni Sinbolar yaratma sorumluluğu ise hepimizin omuzlarındadır.
Asgari değil, insanca yaşam!
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk görüşmelerini gerçekleştirdi. Sözde pandemi önlemleri altında online gerçekleşen görüşmelerde her zaman olduğu gibi işçi sınıfını temsilen hiç kimse bulunmamaktadır. Hükümetten 5, sermaye temsilcilerinden 5 ve sermayeye hizmet ettikleri açık olan sendikal bürokrasiden 5 kişinin bir araya gelmesi ile toplanan komisyon hiçbir sonuç vermeyecektir. İşçi sınıfı masada taraf olmak istiyorsa öncelile sokakta taraf olmalıdır, fabrika fabrika güç haline gelmelidir. Örgütlü bir güç olarak sahneye çıkmalıdır.
Görüşmeler mikrofonlar açık yapılmalı, canlı yayınlanmalıdır. Milyonların ücretini masaya yatıranların kapalı kapılar ardında bir araya gelmesi kabul edilemezdir.
Tartışılan rakamlar sefalet rakamlarıdır. Yoksulluk sınırı 8.000 lirayı aşmışken, yoksulluk sınırının altında kalan rakamları gündeme getirmek işçi sınıfını sefalete mahkûm etmek demektir.
Kişi başına düşen milli gelir yıllık 7.715 dolardır. Bunun kendisi aylık 5.000 liradan fazla bir rakama tekabül ediyor. 4 kişilik bir aile için aile başına düşen milli gelir ise aylık 20 bin liraya yaklaşıyor. Bu hesapla milli gelirden payımıza düşeni alamadığımız açıktır. 2006 yılında aylık ortalama ücret asgari ücretin 2 katı iken 2019’da 1,4 katına geriledi. Asgari ücretin, işçi sınıfının emekleri ile yaratılan zenginlikle paralel olarak artmadığı açıktır.
Asgari ücrete AGİ dahil edilmemelidir. Asgari ücret, sürekli olarak AGİ dahil edilerek verilmektedir. Bu şekilde asgari ücret olduğundan yüksek gösterilmeye çalışılmaktadır. Yıllardır vergi iadesi olarak sene sonlarında aldıklarımız, 2007 yılından beri maaşlarımıza bölünmektedir. Bu da asgari ücretin yüksek gözükmesine neden olmaktadır. Asgari ücret AGİ dahil edilmeden aldığımız ücrettir.
Asgari ücret vergiden muaf olmalıdır. Sefalet ücretinden gelir vergisi alınması kabul edilemezdir. Ayrıca, asgari ücretli bir işçinin sene sonu gelmeden vergi diliminin değişmesi vergi adaletsizliğini ortaya koymaktadır. Asgari ücretin vergiden muaf tutulması talebi, sermayenin cebinden aynı miktar para çıkarak maaşlarımızın artırılması talebi değildir. Asgari ücretin vergiden muaf tutulması talebini, artan oranlı gelir vergisi talebiyle birleştirmeliyiz.
Milyonları asgari ücrete, asgari ücretle açlığa mahkum etmelerine izin vermemeliyiz. Asgari değil, insanca yaşam hakkımızdır. İnsanca yaşamaya yetecek vergiden muaf asgari ücret için mücadeleyi yükseltmeliyiz.
TİS süreçlerini ortaklaştırmak mücadeleyi büyütmek anlamına gelir.
EMİS’in MESS’e katılması ile 15 fabrikadan 1900 işçiyi kapsayan TİS görüşmelerinde uyuşmazlık zaptı tutulmuştur. MESS, enflasyon oranında zam oranlarını teklif ederek kölelik dayatmasında bulunmuştur. Bu kabul edilemezdir. Bugüne kadar Grup TİS olarak gerçekleşen görüşmeler ise bu yıl her bir fabrika için ayrı ayrı gerçekleşmektedir. Bu şekilde ortak mücadelenin önü kesilmek istenmektedir. Ancak unutmayalım ki, TİS süreçlerini sadece kendi fabrika zeminlerimizde ele almak bize kaybettirecektir. TİS kapsamına giren bütün fabrikalarda talepler de mücadele de ortaklaştırılmalıdır. TİS sürecini sendikal bürokrasinin eline, sermayenin insafına bırakmamak için hem fabrikamızda hem de fabrikalar arasında TİS komitelerimizi kurmalı, inisiyatifi elimize almalıyız. Unutmayalım ki, bu TİS süreci önümüzdeki yıl MESS ile gerçekleşecek Grup TİS’leri için önemli bir yerde durmaktadır. Bugün ortaya koyacağımız mücadele yarını etkileyecektir. Bu süreçten kazanımla çıkmanın yolu örgütlülüğü güçlendirmekten geçmektedir.
Haklarımız ve geleceğimiz için örgütlenmek, mücadeleyi yükseltmek yaşamsal bir zorunluluktur. Pandemi sürecinde hayatlarımız tehdit altındayken bizleri yaşatacak olan mücadeledir, örgütlü gücümüzdür.
Metal İşçileri Birliği
Merkezi Yürütme Kurulu
Aralık 2020