Alman sermaye devletinin kirli hukuku ve bitmeyen komünizm düşmanlığı

Devrimci avukatların faaliyeti, her yerde iktidardakilerin gözüne batan bir dikendir. Görünen odur ki, aleyhime açılmış bu davayla gerici bir ibret dersi vermek istemekteler.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 08 Kasım 2020
  • 22:13

Almanya’nın Essen kentinde önümüzdeki günlerde bir hukuk skandalının yaşanacağı kesinleşmiş görünüyor. Bu davanın sanık sandalyesine oturtulan devrimci dostumuz ve Almanya Kızıl Bayrak okurlarının çok yakından tanıdığı Roland Meister’la görüştük… 

- Sevgili Roland, okuyucularımız son yıllarda seni bilhassa Münih’te görülmekte olan TKP/ML davasında sanık avukatı olarak tanıyorlar. On kişi hakkında TKP/ML üyesi oldukları suçlamasıyla dava açılmıştı. Bu davanın sonucuyla ilgili senin değerlendirmeni alacaktık. 

Münih Komünistler Davası 28 Temmuz 2020 tarihinde yüksek hapis cezalarıyla sona erdi. Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi 7. Ceza Dairesi, Dr. Manfred Dauster başkanlığında, on devrimciyi “yurtdışındaki bir terör örgütüne üye olmaktan”, [Alman] Ceza Kanunu’nun 129 a/b maddeleri uyarınca 2 yıl 9 ay ile 6 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırdı. Böylece, Federal Almanya Cumhuriyeti tarihinin en uzun siyasi davalarından birisi şimdilik sona ermiş oldu. Karara karşı temyize gidildi. 234 duruşma gününü kapsayan bu antikomünist dev dava dört yıldan uzun sürdü. Bu, [Almanya’da]T ürkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist’e (TKP/ML) üye olmak nedeniyle açılan ilk davaydı. Aynı zamanda TKP/ML’nin hiçbir uluslararası terör örgütleri listesinde yer almamasına ve Almanya’da faaliyet yasağının olmamasına rağmen yürütülen bir davaydı. Ayrıca, üyelerinin çoğu mülteci statüsüne sahip. Davanın başından itibaren dosyanın kapatılmasını talep etmiştik. 

Türkiye’de Erdoğan ile faşist bir rejim inşa edilmesine paralel olarak Alman devleti kendi emperyalist çıkarları için Türkiyeli komünistleri siyasi takibata uğratıyor ve bu davayla da aynı zamanda Erdoğan rejiminin siyasi taşeronu rolünü üstlenmiş oluyor. Bu davanın temelini açıkça Alman hükümetinin siyasi kararı teşkil etmektedir. Zira bu davanın açılması Federal Adalet Bakanlığı’nın verdiği kovuşturma yetkisi sayesinde mümkün olmuştur. Alman emperyalizmi bu kovuşturma yetkisiyle kendisini, dünya çapında devrimci hareketleri yargılamayla ve onlarla olan dayanışmayı ‘terörist’ olarak kriminalize etmeyle yetkili görmektedir. Suçlanan devrimciler ve avukatları ise, devrimin suç olmadığını, keza faşizme karşı yürütülen özgürlük mücadelesinin terörizm olmadığını, bütün açıklığıyla vurgulamışlardır. Dolayısıyla, yürütülen dava hukuki değil, siyasi bir dava. Bu karar, siyasi ve antikomünist yargının tezahürüdür. Türkiye’nin ve Almanya’nın yanı sıra diğer AB-ülkelerinin koordineli karşı devrimci tutumlarının yansımasıdır. 

Almanya’yı, sadece Erdoğan rejiminin yardakçısı olarak değerlendirmek, dar bir bakış açısıdır. Söz kosunu olan dava, antikomünist emsal bir davadır. Federal Anayasa Mahkemesi’nin 1956 senesinde Alman Komünist Partisi’ni (KPD) kapatma kararında da olduğu gibi, devrimci faaliyetlerin kriminalize edilebilmesi için gereken olanakları yaratmak hedeflenmektedir. Alman devletinin yargıdaki temsilcileri böylece, antifaşistleri, solcu ve devrimcileri yargılamak, hapsetmek, Alman vatandaşları değillerse Erdoğan rejiminin işkencehanelerine sürmek için yolu açmış oluyorlar. 

Dava sonucunu değerlendirince, davaya başından itibaren hem ulusal hem de uluslararası görkemli dayanışmanın da eşlik ettiğini belirtmemiz gerekiyor. Bir HDP heyetinin duruşmayı (şu an tutuklu olan) eş başkan Figen Yüksekdağ öncülüğüyle ziyaret etmiş olması gibi… Yargılanan Müslüm Elma şöyle değerlendirmişti bu ziyareti: “Hangi ülke Alman ceza hukuku ve Alman yargısı tarafından korunuyor? Sanki Türkiye’de demokrasi ve özgürlük gülleri açıyor ve bizler de o gülleri yolduğumuz için burada yargılanıyoruz. Sanki Kürtler kuşaklar boyunca zulme uğramıyor.” Kızıl Bayrak gazetesi ve BİR-KAR da açıkça dayanışmada bulundular. Bu vesileyle tekrar teşekkürlerimi dile getirmek isterim. Ve benim partim (MLPD) ve Enternasyonal Birlik baştan beri süreçte aktif olarak yer aldılar ve yargılanan devrimcilerin acilen serbest bırakılmasını talep ettiler. Zira TKP/ML terörist değildir ve faşist rejime karşı verilen mücadele meşrudur. 

- Almanya bir süredir polis teşkilatındaki ırkçı-faşist yapılarla manşetlere çıkıyor. Birkaç eyalette polis memurlarına yönelik soruşturmalar devam ediyor. Birkaç hafta evvel Essen polis teşkilatına karşı da soruşturmalar başlatıldı. Resmi makamlar bunları “bireysel vakalar” olarak sunmaya çalışıyor. Bunlar gerçekten bireysel vakalar mı, yoksa buzdağının görünen kısmı mı? Ayrıca, bu gelişmeler sizi şaşırttı mı?

Bu gelişme şaşırtıcı değil. 50 yılı aşkın süredir Almanya’daki anti-faşist ve devrimci harekette aktifim. Bir avukat olarak 40 yılı aşkın süredir bahsettiğiniz yapılarla karşı karşıyayım. Polis teşkilatlarında ve aynı zamanda iç istihbarat servisi “Verfassungsschutz”da faşist yapılanmalarla ilgili son haftalarda ve aylarda ortaya çıkan ifşaalar, olayların hiçbir şekilde bireysel veya yerel vakalar olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Şu anki odak nokta kesinlikle Essen polis merkezindeki olaylardır. Ortaya çıkan olayların yaklaşık %30’u, yani üçte biri Essen polisi ile ilgilidir. Ama Federal çapta diğer polis birimleri, askeriye, ordunun ve istihbaratın özel kuvvet birimi KSK’nin içinde faşist ağlar ortaya çıktı. “net4cops” adındaki internet sitesinde Almanya genelinde 770 faşist, polis içinde örgütleniyor. Bu bağlamda bugüne kadar arka planlarının gizli tutulduğu gizli servislerin faşist NSU ile bağlantıları da unutulmamalıdır. Faşist güçler bilinçli olarak korunup kollanmıştır. Essen kentinde de olduğu gibi bilhassa antifaşist ve devrimci güçler hedef alınmaktadır. Bütün bu gelişmeler, iktidarın ve kurumlarının sağa kaydığının ve devlet aygıtının gittikçe faşistleştirildiğinin belirtileridir. 

- Birkaç yıldır Essen’de ‘Steeler Jungs’ diye ırkçı-faşist bir yapılanma söz konusu. Bununla ilgili burjuva basını sivil savunma bir gruptan söz ediyor. Okurlarımıza Steeler Jungs ve karşı protestolar hakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz?

Almanya’da ciddiye alınması gereken faşist bir eğilim söz konusu. Devlet aygıtının gittikçe faşisleştiği buna dahildir. Buna özellikle AfD gibi aşırı gerici faşist güçlerin teşvik edilmesi de dahildir. Yaklaşık iki yıl önce Kuzey Ren-Vestfalya’da (Dortmund, Essen ve Herne gibi bir dizi şehirde) düzenli olarak faşist yürüyüşler yapılmaya başlandı. Burada faşist yapılanmaları inşa etmek için NPD, Die Rechte veya Der III Weg gibi değişik faşist güçler kimi bölgeleri üs olarak ele geçirmeye çalışmaktalar. Bütün bu gelişmer, Alman devlet dini olan anti-komünizm tarafından teşvik edilmektedir. Anti-komünizm, faşist ideolojinin özüdür ve öyle de kalacaktır. Bu nedenle, faşistlerle gerçekten mücadele etmek isteyen herkes anti-komünizme şans vermemelidir. Anti-faşist mücadeleyi güçlendirmek bu nedenle gerekli. Bu, işçi sınıfını ve kitleleri bilinçlendirmeyi, faşist güçlere karşı cephe almayı, demagojilerini teşhir etmeyi ve kitleleri ona karşı birleştirmeyi içerir. 

Ayrıca faşist yürüyüşlere caddelerde ve mahallelerde izin vermememiz gerektiği de açık. Essen bölgesindeki Steele’nin faşist güçleri 2018’in sonunda sözde “yaya gezinti” yapmaya başladı. Tanınmış faşistlerden oluşan bir çekirdeğin yanı sıra, holiganlar ve Bandidos üyeleri de aralarında yer alıyor. Polis koruması altında ve tehlikesiz gibi lanse edilen “Steeler Jungs” adı altında semtte korku iklimi yaymaktalar. Yürüyüşleriyle tehditkar bir zemin oluşturmaya çalışıyorlar ve göçmenlere, evsizlere, anti-faşist ve devrimci güçlere saldırıyorlar. Uzun bir süre burjuva politikacılar ve medya tarafından ırkçı ve faşist karakterleri reddedildi. Lakin bunu, anti-faşist eylemlerimizden dolayı artık sürdüremez oldular. 

MLPD ve Enternasyonalist Birlik, Steele’deki anti-faşist mücadelede aktif rol alıyor. Devam etmekte olan anti-faşist protestolar ve bilinçlendirme faaliyeti nedeniyle faşist Steeler Jungs’un etkisi geri püskürtülebildi. 

- Türkiye gibi dinci-gerici bir rejim tarafından ilerici hukukçulara meslek yasağının uygulanması ve hatta tutuklamalar olağandışı değil. ‘Refahın kalesi’ diye adlandırılan Almanya gibi bir ülkede aleyhinize dava açıldığını öğrendik. Özellikle neyle suçlanıyorsunuz?

Ailemle Essen kentinin bir semtinde yaşıyorum. Eşim bir Kürt. Irkçı saldırılardan kişisel olarak da nasibimizi alıyoruz. Uzun zamandır faşist yürüyüşlere karşı protestolara katılıyoruz. Bir yıl önce, “Steeler Jungs” polis koruması altında Steele’deki Noel pazarında her hafta olmak üzere provokatif yürüyüşler gerçekleştiriyorlardı. 

12 Aralık 2019 tarihinde Noel pazarında bulunan ziyaretçilerin desteğiyle yaklaşık 30 anti-faşist spontan olarak bir araya geldi ve Noel pazarındaki haftalık “Steeler Jungs”a geçit vermemek, Essen’deki anti-faşistlere yönelik saldırılara dikkat çekmek ve Essen polisinin tutumunu protesto etmek amaçlı eyleme geçti. Bugün hala yürürlükte olan Potsdam Anlaşması’na göre Almanya’da faşist faaliyetler yasaktır. 

Katılımcılar adına avukat olarak polisle irtibata geçtim ve onlardan faşist yürüyüşe karşı harekete geçmelerini rica ettim. Yürüyüşlerin “yaya gezintisi” olarak küçümsenmesini eleştirdim. Polis daha sonra “Steeler Jungs”a yol verdi. Bu şaşırtıcı değildi, ki Essen polis memurları ile “Steeler Jungs” arasında daha yakın bağlar keşfedildi. Yasaklanmış bir mitingde sorumlu olma iddiasıyla hakkımda suç duyurusunda bulunuldu. Bölge mahkemesi bu nedenle beni 4.800 euro para cezasına çarptırdı. 

Polisle müzakere etmeye çalışan avukatı ‘yasaklanmış bir miting’ düzenlemeyle suçlamak, demokratik toplanma hakkına ve avukat faaliyetine saldırı teşkil eder ve kabul edilemez. Kamu huzurunda MLPD’nin bir temsilcisiyim. Ayrıca, 40 yılı aşkın süredir iltica ve göçmenler hukuku ve siyasi ceza hukuku alanlarında aktif olan, ulusal olarak saygın bir anti-faşist avukatım. Gençliğimden beri gizli servis tarafından gözetlendim ve komünist tavrım nedeniyle 1977’de Bavyera’da mesleğimi icra etmekten ve doktora yapmaktan men edildim. Hukuk bürom ve ben aynı zamanda ırkçı ve faşist şiddetin mağdurlarını temsil ediyoruz. Örneğin Rojava’da Türk ordusunun işgaline karşı gösteriler sırasında YPG/YPJ bayraklarının yasaklanmasıyla ilgili Essen Emniyet Müdürlüğü ile birtakım anlaşmazlıklar vardı. Bundan dolayı da son yıllarda hakkımda defalarca cezai takibat başlatıldı. Bu davalar kapatıldı. 

Devrimci avukatların faaliyeti, her yerde iktidardakilerin gözüne batan bir dikendir. Görünen odur ki, aleyhime açılmış bu davayla gerici bir ibret dersi vermek istemekteler. Bundan dolayı polisin ve yargının bu saldırısına karşı geniş dayanışma ağı örmek büyük önem taşımaktadır. 10 Kasım 2020 Salı günü saat 10.15’de Essen-Steele Bölge Mahkemesi’nde aleyhimdeki “yasaklı bir toplantı yapma” suçundaki duruşma gerçekleşecektir. Duruşma öncesi yerel mahkeme önünde saat 09.15’te dayanışma mitingi yapılacaktır. Bütün ilerici ve devrimci kamuoyuna çağrım bu davayı yakından takip etmeleri ve dayanışmada bulunmalarıdır. Faşist yürüyüşlere hiçbir şekilde tolere gösterilmemelidir. Faşistlere bir adım bile yer yok!

Kızıl Bayrak / Essen

İLİŞKİLİ HABERLER