Resmi Gazetede 29 Aralık tarihinde yayınlanan “Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri İle Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik”e göre, cezası kesinleşen hükümlüler, cezaevlerinde idare ve gözlem kurullarının gözetimine tabi tutulacak. İdare ve gözlem kurulları bünyesinde; psikiyatri uzmanı, hekim, adlî tıp uzmanı, psikolog, pedagog, çocuk gelişimcisi, sosyal çalışmacı, psikolojik danışman, rehberlik uzmanı ve öğretmen gibi kurum görevlileri yer alıyor. Söz konusu yönetmelikle hükümlü 60 gün boyunca tek kişilik odalarda idare ve gözlem kurulunun gözetimine tabi tutularak, kalacağı cezaevi ve bölümü belirlenecek. Belirlenen cezaevine alınan hükümlü, altı ayda bir gözlem ve iyileştirme programlarına tabi tutulacak. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün belirlediği eşik puana göre iyi halli olup olmadığına karar verilen hükümlü, puanlamaya tabi tutularak, koşullu salıverilme veya açık ceza infaz kurumlarına sevki gerçekleşebilecek. Son dönemde birçok cezaevinde bu yönetmelik nedeniyle birçok tutuklu, ceza süreleri dolmasına rağmen tahliye edilmiyor.
Yönetmenliğin, 5275 sayılı Kanundan dayanak aldığını söyleyen Özgürlük için Hukukçular Derneği Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Halise Dakalı, yönetmeliğin ciddi haklar tanımakla birlikte gelecek dönemlerde çok sayıda hak ihlalinin yaşanmasına sebebiyet verebileceğine dikkat çekti.
‘İyileştirme programı’na tabi olacaklar
“İyileştirme programı” adı altında hükümlülerin, eğitim-öğretim, psiko destek, meslek edindirme gibi faaliyetlere tabi tutulacağına işaret eden Dakalı, hükümlünün bu faaliyetlere katılımı dışında; cezaevindeki tutum ve davranışlarının da değerlendirilip, artı-eksi şeklinde puanlamaya tabi tutulacağını kaydetti. İdare ve gözlem kurullarının altı ayda bir hükümlülerin gelişim değerlendirmesini yönelik risk raporlarını hazırlamakla yükümlü olduğunu hatırlatan Dakalı, bu değerlendirme raporlarının hükümlüye tebliğ edildiğini, hükümlülerin İnfaz Hakimleri Kanunu’nun beşinci ve altıncı maddeleri uyarınca şikayet ve itiraz başvurusu yapabileceklerini ifade etti.
Tahliyeler engelleniyor
Yönetmeliğin yayınlanmasından kısa bir süre sonra birçok sorunu beraberinde getirdiğini belirten Dakalı, “Yönetmeliğin en belirgin sonucu; idare ve gözlem kurulunun verdiği iyi hal değerlendirilmesi neticesinde tahliyesi engellenen birçok hükümlünün bulunması. Hükümlülerin salıverilmemelerinin karar gerekçesine bakıldığında hiçbir hukuk mantığı ve ilkesiyle bağdaşmayan sebeplerden hükümlüler özgürlüğünden mahrum bırakılıyorlar. Aslında hükümlüden beklenen şu: Hükümlünün ceza infaz kurumunda karşılaşacağı ya da karşılaşma ihtimali bulunan hiçbir haksızlığa hukuka aykırı davranışa ve yönelime karşı sesini çıkarmaması; bunun dışında kurum görevlilerine ekstra kolaylık sağlaması gibi ibareler yer alıyor. Dolayısıyla alınan karar gerekçelerine bakıldığında hükümlünün sindirilip susturulması gibi sonuçlar çıkıyor” dedi.
Hukuk mantığıyla bağdaşmıyor
Bu durumun anayasaya aykırılık taşıdığını vurgulayan Dakalı, “Hükümlü bir davranış sergilemişse bu davranışın oluşma koşulları, davranışın neye karşı geliştiği, hükümlünün neye karşı bu refleksi gösterdiğine bakmak gerekiyor. Siz kalkıp bana çıplak aramayı dayatırsanız, ben bunun hukuka aykırı bir durum olduğunu ve bu durumu kabul etmeyeceğimi beyan etmem en doğal hakkımdır. Ancak burada beklenti ceza infaz kurumlarında yaşanan tüm bu uygulamalara karşı, aramada kolaylık sağlanması; ben bir hükümlü olarak aramada kolaylığı nasıl sağlayabilirim? Bu kavramla tek başına hükümlünün iyi halli olmama gerekçesi olarak kullanılması, gerçekten hukuk mantığı açısında izah edilecek bir durum değil” diye ifade etti.
Cezanın tamamını yatıracaklar
İdare ve gözlem kurullarının altı ayda bir değerlendirmeler yaptığını ve bu değerlendirmelerin kişinin tahliye edilmesine bir ay kalmasına kadar devam ettiğini dile getiren Dakalı şuna dikkat çekti: Ancak yapılan değerlendirme sonrasında kişinin iyi halli olmadığı ve koşullu salıverilmeden faydalanamayacağı yönünde bir karar tesis edilirse, bir daha ki değerlendirme süresi arasında ki yine altı aylık bir zaman aralığı var. Bu aslında hükümlülerin cezalarının tamamını yatabilmelerine sebep olabilecek bir noktaya kadar gidebilir.
BM Sözleşmelerine aykırı
Daha önce siyasi hükümlülerden kanuni dayanağı olmamasına rağmen “pişmanlık duyma” ibaresinin yazılı alındığını hatırlatan Dakalı, yeni yönetmelikle birlikte hükümlünün “işlediği suçtan pişmanlık duyması” ibaresi ile pişman olma ya da pişmanlık iradesinin yasal bir çerçeveye oturtulduğunu kaydetti. Yönetmelikle birlikte “eşik puan ve erken iyileşme” gösteren hükümlülere, cezalarının onda birine kadar indirim yapılarak, açık infaz kurumlarına alınabileceğini belirten Dakalı, bu durumun hükümlülerin gerçeğe aykırı beyanlar vermesine sebep olabileceğini söyledi. Dakalı, “Birleşmiş Milletler’in (BM) çeşitli sözleşmelerinde ‘kişilerin kendisi veya üçüncü kişiler hakkında beyan vermesi’ durumu ‘işkence’ olarak değerlendiriliyor” diye kaydetti.
‘Yargı vasfı olmayanlar’ın değerlendirmesi
Dakalı, infaz süresinde, erken iyileştirme gözlemlenen hükümlülerin cezasının onda birine kadar bir indirime gidilebileceği yönünde bir değerlendirmenin hiçbir yargı vasfı olmayan, hiçbir hukuk eğitimi almayan kişiler tarafından yapılmasının kabul edilemez olduğunu kaydetti. Bu kararı ancak kanunla belirlenen hakimler tarafından verilebileceğine işaret eden Dakalı, yönetmeliğin birçok sorunu kendisiyle beraber getireceği uyarısında bulundu.
İptal başvurusu yapılacak
Dakalı, yönetmeliğe dair ÖHD olarak tüm hak ve hukuk kurumları ile beraber itirazlarını yapmaya devam edeceklerini, bununla birlikte yönetmeliğin iptali noktasında da başvuru yapacaklarını belirtti.
Yeni Yaşam Gazetesi / 24.01.21