Almanya savaşlara silah akıtmayı sürdürüyor

Alman kapitalizmi toplam silah ihracatını yüzde 0,1 düşürürken, savaşlara akıttığı silahların ihracatını arttırdı. Silah ihracatında ilk sırada da Ortadoğu'daki savaşlara taraf olan devletler yer alıyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 13 Ekim 2020
  • 13:45

Almanya'da yasalara göre, özel silah tekellerinin silah ihracatı yapmaları Alman hükümetinin iznine tabi bulunuyor.

Burjuva medyada Alman hükümetinin bu yılın ilk dokuz ayında 2019'un aynı dönemine göre daha az silah ihracatını onayladığına dair haberler yer aldı.

Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen'in askeri silah ve teçhizat ihracatıyla ilgili verdiği soru önergesini yanıtlayan Almanya Ekonomi Bakanlığı, bu yılın ilk dokuz ayında 4 milyar 13 milyon avroluk silah satışına izin verildiğini açıkladı. Haberlerde, silah satışının geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 1 oranında azaldığı da ifade ediliyor.

Silah ihracatının toplamında küçük bir düşüş olsa da, ihraç edilen silahlar içerisinde “savaş silahlarının” payında artış oldu.

Tanklar, savaş uçakları, denizaltılar ve tam otomatik tabancalar gibi Kontrol Yasası kapsamına giren “savaş silahlarının” ihracatı yüzde 32,3'ten yüzde 42,5'e yükseldi. Düşüşün büyük bir kısmı, radar veya radyo teknolojisi gibi "diğer silahlarda", ayrıca bazı patlayıcılarda ve askeri kullanım için "ara ürünlerde" kaydedildi.

2018 ve 2019 yıllarında en fazla silah satışını Türkiye'ye yapan Alman silah tekellerinin 2020 yılında en büyük müşterisi 585,9 milyon euro ihracat hacmiyle Mısır oldu.

Mısır'ın isteği üzerine denizaltılar üreten Thyssen-Krupp Marine Systems (TKMS), "S 44" olarak olarak adlandırılan dördüncü denizaltıyı da iki hafta önce Mısır donanmasına teslim etti.

Bu veriler, Alman emperyalizminin bölgemizde süren savaşlara silah akıtmaya pandemi dinlemeden tüm hızıyla devam ettiğini ortaya koyuyor. Libya, Yemen savaşlarının ve Akdeniz’deki gerilimin taraflarından olan Türk ve Mısır sermaye devletlerinin Alman silahlarının en büyük müşterisi olmaları da sürpriz değildir.

İki devlet de halklarını pandemi, kriz, işsizlik ve sefaletle baş başa bırakırken ülkelerinde işçi ve emekçilere ağır sömürü, baskı ve devlet terörü uygulayarak ayakta durmaya çabalıyor. Aynı zamanda da savaşlara para akıtarak, bölgedeki gerilimleri tırmandırıp, halklarını birbirine karşı kışkırtarak dikta rejimlerinin bekasını korumaya çalışıyor.

Bu savaş ve saldırganlık planlarını bozmak; işsizliğe, açlığa, sefalete son vermek de her iki ülkenin işçi sınıflarına ve emekçi halklarına düşüyor.