Alman ordusunda Naziler cirit atıyor
Almanya’da ordu, polis ve istihbarat kurumları içerisindeki ırkçı faşist örgütlenmeler uzun bir zamandır Alman devleti tarafından gizlenmekte ve münferit olaylar olarak açıklanmaktaydı. Bunların varlığı artık gizlenemez boyutlara ulaşmıştır. Burjuva basınının bile saklamakta zorlandığı ve belgeleriyle birlikte ortaya saçılan gerçekler, sermaye devletinin temsilcilerini açıklamalar yapmaya ve göstermelik adımlar atmaya zorlamıştır. Ortaya saçılan bu belgeler buzdağının sadece görünen kısmı olmasına rağmen başta Alman ordusu olmak üzere, polis ve istihbarat örgütleri içerisinde yıllardır örgütlenmiş olan ırkçı-faşist çeteleri gün yüzüne çıkarmaya yetmektedir. Özellikle, Alman ordusu bünyesinde görev yapan Komando Özel Kuvvetleri (KSK) içerisinde örgütlenmiş olan faşist çetelerle ilgili basına yansıyan belgeler ibret vericidir.
1996 yılında Alman ordusu bünyesinde kurulmuş olan ve 1600 kişiden oluşan KSK her türden denetime kapalı, Alman ordusu içerisindeki en karanlık örgütlenmelerden birisidir. Ruanda, Afganistan, Bosna, Afrika, Mali ve daha birçok farklı ülkede uzun yıllardır terörle mücadele yalanı ile gizlenen, adam kaçırma, işkence, cinayetler de dahil olmak birçok karanlık operasyonlarda imzası olan bir kurumdur. Bu karanlık kurum aynı zamanda ülke içinde olası toplumsal ayaklanmaların bastırılması, devrimci örgütlere karşı operasyonlar için de özel olarak eğitilmiş karşı devrimci bir yapılanmadır. Bu nedenle kurulduğu günden beri içerisinde faşist çetelerin cirit attığı ve en üst kademelerine kadar kontrolü ellerinde bulundurdukları birçok vesile ile gündeme gelmiş bulunmaktadır.
Komando Özel Kuvvetleri, kurulduğu günden beri sürekli olarak aşırı sağcı guruplarla anılmaktadır. 2003 yılında, DW’den Nina Werkhäuser’in haberine göre KSK komutanı General Reinhard Günzel Yahudi aleyhtarı açıklamalara verdiği destek nedeniyle Alman Savunma Bakanı Peter Struck tarafından görevden uzaklaştırmıştı: “Reinhard Günzel, özel tim KSK’ya komuta ediyordu. Fakat Hristiyan Demokrat Milletvekili Martin Hohmann’a övgülerinden anlaşıldığı gibi, bu general bu iki yetenekten de yoksun. Hohmann, 1917 yılında Rusya’da gerçekleşen Ekim Devrimi’yle ilişkili olarak Yahudileri suçlu ilan etmiş̧ ve bu nedenle partisinin uyarısını, kamuoyunun da eleştirilerini almıştı. Hristiyan Demokrat Milletvekili Martin Hohmann’ın neden olduğu skandal, Afganistan’da da görev yapan en önemli generallerden birinin ayağının kaymasına neden oldu. General Günzel ise Hohmann’ı bu tartışmalı konuşması yüzünden yüksek sesle kutlamakta hiçbir sakınca görmedi. Milletvekiline yazdığı mektupta, çoğunlukla sol kesimden gelen eleştirilere şaşırmamasını salık verdi. Bu da yetmedi. Günzel, Hohmann’ın Alman halkının çoğunluğunun gönlünden geçenleri dile getirdiğini de öne sürdü. … Savunma Bakanı’nın süratli tepkisine rağmen kamuoyunda şu soru yükseliyor: ‘Eğer Günzel özel timlerin komutanlığına kadar yükselebiliyorsa, bu düşünce Alman ordusunda ne kadar yaygın?’”
2003 yılında Yahudi düşmanı bu açıklamaları yapan Martin Hohmann bugün AfD adlı ırkçı faşist partinin milletvekilidir ve KSK’nın eski şefi General Reinhard Günzel ise ona danışmanlık yapmaktadır.
2017’den bu yana art arda gelen skandallar ile KSK içindeki faşist örgütlenmeler manşetlere taşınmaktadır. KSK içerisinde üsteğmen rütbesiyle görev yapan 28 yaşındaki Franco A.’nın kendisine Suriyeli sığınmacı süsü verdiği, sahte isimle iltica başvurusunda bulunanlara verilen haklardan yararlandığı ve bir terör saldırısı planladığı bildirilmişti. Franco A.’nın Bavyera eyaletindeki bir sığınmacı kayıt merkezinde kendisini Suriyeli sığınmacı olarak kaydettirdiği, geçici koruma statüsü kazandıktan sonra sığınmacı yurduna yerleştirildiği ve sahip olduğu bu yeni kimlik ile faşist saldırılar düzenleyeceği tespit edilmişti. Spiegel dergisi, “Franco A.’nın aşırı sağ görüşlerine dair 2014 yılında Alman ordusuna somut ihbarlar gelmesine rağmen hakkında hiçbir işlem yapılmadığını” bildirmişti. Haberin devamında üsteğmenin 2017’nin Ocak ayı sonunda Avusturya’nın başkenti Viyana’daki havalimanında güvenlik kontrolünden geçmeden önce bir silahı tuvalette sakladığı sırada dikkatleri üzerine çektiği, daha sonra takibe alındığı ve 3 Şubat’ta silahı sakladığı yerden almaya çalışırken Avusturyalı yetkililer tarafından yakalandığı belirtiliyordu.
Suikasta yönelik somut deliller nedeniyle Karlsruhe’deki Federal Başsavcılık devletin güvenliğini tehlikeye düşüren ağır bir terör suçuna hazırlık yapıldığı şüphesi ile Franco A. hakkında soruşturma başlattı. Tagesspiegel gazetesi, güvenlik birimlerine dayandırdığı haberde, Üsteğmen Franco A.’nın eski Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ile Adalet Bakanı Heiko Maas’ı suikast düzenlemek istediği potansiyel politikacılar listesine almış olduğunu yazmıştı.
Franco A.’nın bağlı olduğu Illkirch’teki kışlasında Nazi dönemi silahlı kuvvetlerine ait eşyaların bulunmasının ardından yürütülen soruşturmada, Baden-Württemberg Eyaleti’ndeki bir diğer kışlada da benzer eşyaların bulunduğu ortaya çıktı. Spiegel Online haber portalında Donaueschingen kentindeki Fürstenberg kışlasında arama yapıldığı, bu aramalarda Nazi döneminde silahlı kuvvetlerde kullanılan miğferlerin yer aldığı bir vitrinin bulunduğu belirtildi.
Alman Askeri İstihbarat Servisi (MAD) gelişmelere bağlı olarak, aşırı sağcılık şüphesiyle hakkında inceleme başlatılan ordu mensuplarının sayısının 550 olduğunu açıkladı. MAD Başkanı Christof Gramm, Welt am Sonntag gazetesine yaptığı açıklamada, bu sayının geçen yıl 360 olduğunu söyledi. Aşırı sağcı olduğundan şüphelenilen kişilerin özel harekat timi KSK içerisinde yoğunlaştığı belirtiliyor. “KSK içindeki şüpheli vakalar, ordudaki geri kalan diğer vakaların beş katı kadar” diyen Gramm “Bir dizi askerin KSK’yı terk etmek zorunda kaldı” diye konuştu. KSK askerlerinin özel becerilere sahip olduğunu belirten Gramm, bu birimin özellikle titiz bir biçimde incelenmesi gerektiğini söyledi. “Söz konusu olan haklı gerekçelerle izole edilmiş ve kendini son derece seçkin olarak gören, görmesi de gereken bir birim” diyen Gramm, birim içerisindeki yakın ilişkilerin de riskler taşıdığını ifade etti.
Alman Askeri İstihbaratının girişimiyle 13 Mayıs 2020 tarihinde Saksonya’da 45 yaşındaki KSK eğitmeni Philipp S.’ye ait arazide yapılan aramada silah deposu ele geçirilmiş, zanlı tutuklanmıştı. Aramada plastik patlayıcı ve bir adet AK-47 tüfek bulunmuştu. Askeri İstihbaratın, 45 yaşındaki kıdemli başçavuşu 2017’den beri takip ettiği açıklanmıştı. Spiegel dergisi, soruşturma kaynaklarına dayandırdığı haberde, ele geçirilen cephane ve patlayıcının bir bölümünün Alman ordusu envanterine ait olduğunu bildirmişti. Bunun üzerine açıklama yapan KSK Komutanı Markus Kreitmayr, Saksonya eyaletinde bir KSK mensubuna ait bir silah deposunun ortaya çıkarılmasının “yeni bir alarm” anlamına geldiğini belirtirken, “KSK’nın şu an tarihinin en zor döneminden geçtiğini söylemek abartılı olmaz” dedi.
Die Zeit’ın bir haberine göre de aşırı sağcı yapılanmalar sorunu sadece KSK ile sınırlı değil: “Olayları soruşturan Askeri istihbarat servisi (MAD) içerisinde görevli ve eski bir KSK subayı olan Peter W. tarafından (Franko A. üzerinden) KSK mensuplarına soruşturmalarla ilgili bilgi sızdırıldığının ortaya çıkması, askeri istihbaratın da mercek altına alınmasına neden oldu. Soruşturmalar sonucu elde edilen mevcut bilgilere göre, halihazırda ordu cephaneliğinden çalınmış olan 85 bin mermi ve 62 kiloluk patlayıcı maddenin nerede olduğu hala açıklığa kavuşturulamadı”.
Alman ordusunda aşırı sağcı yapılanma şüphesiyle yürütülen soruşturma kapsamında KSK üyesi bir yedek astsubayda üst düzey politikacıların özel adres ve cep telefonu numaralarının bulunduğu bir liste ele geçirildi. Spiegel dergisinin, güvenlik yetkililerine dayandırdığı habere göre, MAD’ın soruşturması sırasında ortaya çıkarılan listeyle ilgili olarak söz konusu yedek astsubay gözaltına alındı. Aşağı Saksonya eyaletinde görev yapmakta olan yedek astsubayın bilgisayarında üst düzey politikacılar ve tanınmış kişilerden oluşan 17 isimlik bir liste bulunduğu, listenin internetteki aşırı sağcı bir sohbet grubunda paylaşıldığının anlaşıldığı kaydedildi.
Spiegel’in haberine göre listede Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Sigmar Gabriel’in yanı sıra Aile Bakanı Franziska Giffey, Mecklenburg-Vorpommern Eyaleti Başbakanı Manuela Schwesig, Rheinland-Pfalz Eyaleti Başbakanı Malu Dreyer, Başbakan Yardımcısı Olaf Scholz, Sosyal Demokrat Parti eski genel başkanı Martin Schulz, Yeşiller Partisi eş genel başkanları Annalena Baerbock ve Robert Habeck, Yeşiller’in eski genel başkanı Cem Özdemir, Sol Partili Katja Kipping, Gregor Gysi, Dietmat Bartsch ve Hür Demokrat Parti Genel Başkanı Christian Lindner’in isimleri bulunuyor. Ünlü oyuncu Til Schweiger’in isminin de listede yer aldığı bildirildi. Spiegel’in bilgi almak için başvurduğu MAD, “yürüyen operasyonlarla ilgili bilgi verilemeyeceği” açıklaması yaparken, iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın da konuyla ilgili değerlendirme yapmadığı kaydedildi.
KSK içerisinde ortaya çıkan bütün bu skandallar üzerine, Alman Genelkurmay Başkanı Volker Wieker, haftalık Der Spiegel dergisine verdiği mülakatta, federal orduda aşırı sağcılığa ilişkin gelişmelerin yıllarca yeterince dikkate alınmadığını, hatta göz ardı edildiğini belirti. Weiker, “Aşırı sağcı askerlerin görmezden gelindiği bir model oluştu ve bu hatada hepimiz sorumluluk taşıyoruz” yönlü açıklamalarıyla, yıllardır olayların nasıl örtbas edildiğini açıkça itiraf etti.
Yine Spiegel dergisi tarafından ortaya çıkarılan ve 2018 yılından beri KSK içerisinde görev yapan bir yüzbaşı tarafından Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer’e yazılmış olan bir mektupta, KSK içerisindeki faşist örgütlenmeler ile ilgili çarpıcı bilgiler yer almaktadır. Habere göre, Alman yüzbaşı 12 sayfalık mektubunda, “KSK içinde aşırı sağcı eğilimlere göz yumulduğunu ve kısmen bunların bilinçli olarak örtbas edildiğini” ifade etmektedir. Devamında ise “eğitmenlerin acemilerin ses çıkarmamalarını empoze ettiklerini, ayrıca cezaların, askerleri ve eleştirel subayları itaatkar hale getirmek için bir araç̧ olarak kullanıldığını, tüm bunların sonucunda zehirli bir birlik kültürünün oluştuğunu” belirtmektedir. Savunma Bakanlığı tarafından böyle bir mektubun Bakanlığa ulaştığı doğrulanırken, detayları üzerine bilgi verilmeyeceği açıklanmıştır.
Bu gelişmeler üzerine olayları daha fazla gizleyemez hale gelen Almanya Savunma Bakanlığı, KSK’nın temelden yeniden yapılandırılmasını, hatta kısmen lağvedilmesini de içeren kapsamlı reform programını Federal Meclis Savunma Komisyonu’na sundu. Alman Haber Ajansı’nın (DPA) haberine göre, reform programı kapsamında özel kuvvetlerin tüm talim ve tatbikatları ile uluslararası iş birliklerinin durdurulması, süren görevlerden çekilmesi, eğitim yetkisinin elinden alınması, ayrıca aşırı sağ skandallarla gündeme gelen ve 150 askerden oluşan 2. bölüğün tamamen lağvedilmesi öngörülüyor.
Savunma Bakanlığı’nın KSK içindeki aşırı sağ eğilimlerle ilgili oluşturduğu çalışma grubunun hazırladığı 55 sayfalık raporda özel kuvvetlerle ilgili çarpıcı bulgular yer aldı. KSK’nın “en azından bazı bölümlerinin son yıllarda tamamen bütünden koparak bağımsız hareket eder hale geldiği, bazı yöneticilerin sahip olduğu sağlıksız bir elitçi anlayışın bunda rol oynadığı” belirtilirken, KSK’da her düzlemde denetimden sorumlu birimlerin aşırılıkçı eğilimleri fark edemediği ya da önemsemediği kaydedildi. Raporda, “tüm bu gelişmeler KSK’nın mevcut haliyle varlığını sürdüremeyeceği sonucunu ortaya çıkarmaktadır” ifadesi yer aldı. Savunma Bakanlığı’nın Federal Meclis nezdindeki müsteşarı Peter Tauber’in Meclis Savunma Komisyonu’na sunduğu metinde de “Kendi içindeki temizlik süreci yeterli etkiyi göstermezse, KSK’nın mevcut şekliyle varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği sorusu kaçınılmaz olacaktır” diyerek, özel kuvvetlerin 31 Ekim sonrasında tamamen lağvedilebileceği mesajı verdiği kaydedildi.
Ortaya çıkan bunca skandallara rağmen Alman Savunma Bakanı Kramp-Karrenbauer, SR3 radyo kanalına verdiği demeçte, “özel kuvvetlere ihtiyacın her halükarda devam ettiğini, ancak bu tür gizli faaliyetler yürüten birliklere özel bir güvenin mevcut olması gerektiğini” vurguladı. Bugüne kadar yaşananlar ve bütün belirtiler, bu açıklamaların da ortaya koyduğu gibi, bütün kademeleri faşist çeteler tarafından ele geçirilmiş olan bu cinayet örgütünün, Alman sermaye devleti tarafından özenle korunarak daha güçlü bir şekilde örgütleneceğini göstermektedir.
(Devam edecek…)