Ukrayna ne zaman Rusya’yla müzakereye yeşil ışık yaksa, ya ABD Başkanı Biden ya ABD Dışişleri Bakanı Blinken ya da İngiltere Başbakanı Johnson devreye girer ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski çark eder.
Bu, daha savaşın ilk günlerinde, Kiev’in “Rusya’nın dört şartını konuşmaya hazırız” mesajı vermesinden sonra da yaşandı, İstanbul’daki müzakereden sonra da...
Neden? Çünkü ABD ve İngiltere bu savaşın bitmesini istemiyor? Çünkü ABD ve İngiltere bu savaşı, birincisi Rusya’ya karşı yeni stratejik hat kurmak için, ikincisi de Avrupa üzerindeki hegemonyasını sürdürebilmek için çıkardı.
ABD-İngiltere ‘uzun savaş’ istiyor
Biraz daha açarsak:
1) ABD, Arktik-Akdeniz stratejik hattı inşa ediyor: Arktik kıyılarından başlayıp, Baltık’ı içeren, Polonya-Ukrayna merkezli Doğu Avrupa’yı kapsayan, Batı Karadeniz’le birleşen, Yunanistan/Ege boyunca Doğu Akdeniz’de Girit’e kadar inen bir hat... 2019’da kabul ettirdikleri NATO Baltık Planı da bu nedenleydi, şimdi İsveç ve Finlandiya’yı NATO üyesi yapmaya çalışmaları da bu nedenle...
2) Washington açısından Berlin-Paris ekseninin “stratejik özerklik” hedefinden vazgeçebilmesi, Avrupa’da savaş çıkmasıyla/sürmesiyle mümkün. ABD böylece “stratejik özerkliğin” enerjisi anlamına da gelen Almanya-Rusya bağını kesmeyi ve enerjide kıtayı kendisine mecbur etmeyi hesaplıyor.
Almanya-Fransa müzakere istiyor
Tam da bu nedenle, Berlin-Paris ekseni Ukrayna krizine fren koymaya çalıştı sürekli. Bu krizin sahada bir NATO meselesi olmasını engellemeye çalıştı, Rusya’ya yaptırımlara karşı çıktı, yaptırım uygulamak zorunda kaldığında enerjiyi kapsam dışı tutmaya çalıştı, savaşın uzamasını sağlayacak türden askeri destek vermeye gönülsüz oldu...
Tüm bu süreçte Berlin iç zorluk da yaşadı. Çünkü Scholz’un ayağı frendeyken Yeşiller gaz pedalına basıyordu. Almanya Başbakanı Scholz, hükümeti sürdürebilmek için sürekli taviz verdi.
Sonuç olarak Almanya ve Fransa, hatta İtalya, kendi çıkarları (sermaye sınıfının çıkarları) gereği, savaşın uzamamasını ve bir şekilde bitmesini istiyor. Hatta Macron, tıpkı Kissinger gibi Ukrayna’nın barış için Rusya’ya toprak vermesi gerektiğini bile savunuyor.
Ukrayna’nın AB üyeliğine yeşil ışık
İşte bu amaçla Almanya Başbakanı Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve İtalya Başbakanı Draghi, 16 Haziran’da Kiev’e bir çıkarma yaptı.
Üçlünün verdiği ana mesaj, Ukrayna’nın AB üyeliği adaylığına yeşil ışık yakılmasıydı. O yolun ne kadar uzun ve engebeli olduğu ayrı konuydu. Ancak bugün için Ukrayna’ya AB yolunu açık tutmak önemliydi.
Rusya açısından bu, “büyük sorun” değildi. Moskova, Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşıydı; AB üyeliğine değil. Nitekim Scholz-Macron-Draghi’nin yeşil ışık yakmasının ardından konuşan Putin, “AB, NATO gibi bir askeri örgüt değil. Rusya Ukrayna’nın AB üyeliğine karşı değil” dedi (TRT Haber, 17.6.2022).
İngiliz planı
Almanya-Fransa-İtalya üçlüsünün Kiev ziyaretinin ardından, bir gün sonra Kiev’e giden isim ise İngiltere Başbakanı Johnson’du. Londra, daha önce olduğu gibi, yine Berlin-Paris ekseninin “müzakere” girişimini sabote edebilmenin peşindeydi. Nitekim Kiev yetkilileri, müzakere masasına oturma çıtasını Rusya’nın bozguna uğratılması şartına yükseltti!
Londra’nın tam olarak ne istediğinin ipucunu ise İngiltere’nin yeni Genelkurmay Başkanı Patrick Sanders verdi: “Avrupa’da bir kez daha savaşmaya hazırlanmalıyız.” (Cumhuriyet, 19.6.2022)
“Uzun savaş”ı Washington mu daha çok istiyor, yoksa Londra mı, tartışılır. Zira “AB’nin kaymağını Alman ve Fransız sermayesi yiyor” diyerek birlikten ayrılan İngiltere, Ukrayna krizini fırsata çevirerek Avrupa içinde kendi liderliğinde yeni bir ittifak inşa etmeye çalışıyor. İngiltere, Polonya ve Ukrayna ile kurduğu üçlü “küçük ittifak” çekirdeğini, Arktik/Baltık’tan Türkiye’ye kadar genişletmeye uğraşıyor.
Ki ülkemiz açısından asıl kritik mesele de budur!
Cumhuriyet / 23.06.22