Avrupa’nın en büyüklerinde iktidarlar sarsılıyor

İngiltere’de iktidar 14 yıl sonra el değiştirdi. Fransa’da ilk turda zafer ilan eden aşırı sağcı Ulusal Birlik partisi bugünkü ikinci tur seçimlerinde parlamento çoğunluğu için yarışacak.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 07 Temmuz 2024
  • 14:30

Fransa’da bugün parlamento seçimlerinin ikinci turu gerçekleşecek. İlk tur seçimlerinde büyük bir başarı elde eden aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) partisine karşı siyasi yelpazedeki tüm partiler “Cumhuriyetçi cephe” fikri etrafında, tüm ideolojik farklılıkları silikleştiren bir pozisyon alarak seçimlere gidiyor. Fransa İşçileri Komünist Partisi (PCOF) ise aşırı sağa ve onun yükselmesinde payı olan Macroncu ve diğer sağ partilerin karşısında sadece Yeni Halk Cephesinin (NFP) adaylarına oy verme çağrısında bulunuyor.

İngiltere parlamentosu için bu hafta seçim haftasıydı ve seçim sonuçlarının yoğun temposunu yaşadı. Uzun zamandır Muhafazakar Parti yönetiminde olan parlamentoda en çok sandalyeyi İşçi Partisi kazandı. İşçi Partisinin son dönem tartışmalı ve sağa yakın siyasetinin yanında aşırı sağcı Reform Partisinden de 4 kişinin de meclise girmesi, üzerine tartışılması gereken detaylar. Bu hafta Guardian gazetesinden iki seçim değerlendirmesi yazısını derledik.

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde iktidar partilerinin yenilgiye uğradığı bir başka ülke Almanya’da ise savaş gündemi hâlâ öncelikli. Başbakan Olaf Scholz hiçbir zaman hiçbir savaşın tarafı olmayacağız diyor ancak Almanya, Çin’e karşı ABD ile birlikte ve dünyanın en büyük deniz tatbikatına katılıyor.

İşçi partisi britanya’yı nasıl değişterecek ve parçalanmış muhafazakarlar için sırada ne var?

Frances RYAN
Guardian

Ve böylece Britanya, Muhafazakar Partiye haddini bildirdi.

İşçi Partisinin uzun süredir anketlerde önde gitmesi Keir Starmer’ın (İşçi Partisi) zaferini işaret ediyordu ve bu durum sönük bir kampanya ile birleşince, böylesine sismik bir seçim için sessiz bir seçimle sonuçlandı. Ancak haritanın bir gecede maviden kırmızıya dönüşmesini izlerken, bir tür katartik temizlik hissetmemek zordu...

İşçi Partisinin ezici üstünlüğünü hiçbir şey bozamayacak, ancak Gazze ve diğer kaygılar nedeniyle zarar gören seçmenler birkaç darbe aldı. Kemer sıkma politikalarının baş mimarı Iain Duncan Smith, eski bir İşçi Partili adayla oy paylaşımı sayesinde hayatta kaldı. Reform Partisi sadece birkaç sandalye aldı ancak ulusal oy oranları İşçi Partisini rahatsız etmeli.

Bu seçimin özünde, İşçi Partisini içeriye almaktan ziyade Muhafazakarları dışarı çıkarmak vardı. Kemer sıkma politikalarından Brexit’e ve Partygate’e kadar, seçmenler eşi benzeri görülmemiş bir zulüm, kaos ve yolsuzluk dönemi yaşadı. Eğer siyasette bir hafta uzun bir süreyse, Muhafazakarların 14 yıllık kötü yönetimi neredeyse bir ömür boyu hapis cezasına dönüştü.

Pek çok kişi, bırakın yakın zamanda, bir İşçi Partisi hükümetiyle bile hiçbir şeyin değişeceğine inanmıyor. Starmer önümüzdeki aylarda bunu yapabileceğini göstermeli. Şimdilik, oturup sona eren şeyin tadını çıkarmak yeterli...

Britanya’nın Vandallarına elveda. Sonunda kendilerini yok etmeleri ne kadar da uygun.

Çeviren: Sarya Tunç

Muhafazakarların bir dönem içinde telafi etmekte zorlanacağı feci bir kayıp

Katy BALLA
Guardian

Muhafazakarların seçim performansı hakkında söylenebilecek en güzel şey, tam bir hezimetten kaçınmayı başarmış olmalarıdır. Bazı anketörlerin partinin çift haneli rakamlara düşeceği yönündeki tahminleri biraz yanlış çıktı. Rishi Sunak bunun yerine 119 sandalyeye düştü ve sayım devam ediyor. Bu da Majestelerinin resmi muhalefeti olarak kaldıkları ve yayıncılar tarafından bir uç parti muamelesi görme aşağılanmasından kurtuldukları anlamına geliyor.

Ancak Sunak için teselli kırıntıları burada sona eriyor. Nihayetinde Muhafazakarlar, bir dönem içinde telafi etmekte zorlanacakları feci kayıplar yaşadı. Kayıplar arasında Liz Truss, Jacob Rees-Mogg, Penny Mordaunt ve Grant Shapps gibi Muhafazakarların büyük canavarları da var. Ancak belki de daha vahim olanı, kaybettikleri bölgelerdir; Aldershot’tan Surrey Heath’e kadar uzun süredir mavi olan koltukların yanı sıra Midlands ve kuzeyde son seçimlerde elde edilen kazanımlar da yok olup gitmektedir. Yeniden inşa zor olacak.

Daha da kötüsü, aralarında Nigel Farage, Lee Anderson ve Richard Tice’ın da bulunduğu küçük ama gürültülü bir Reform milletvekilleri grubu olacak. Bu grup, yeniden toparlanmaya çalışan Muhafazakarları daha da bölme ve kargaşaya yol açma potansiyeline sahip. Önümüzdeki Muhafazakar liderlik yarışına hakim olacak soru, Farage ve partisi hakkında ne yapılacağı olacak- onlara sarılmak mı yoksa onları uzaklaştırmak mı? Muhafazakar Partinin felaketle sonuçlanmasında reforma yönelen seçmenlerin rolü büyük. Kızıl Duvar’ın bazı bölgelerinde Farage artık partisinin İşçi Partisinden sonra ikinci sırada olduğunu iddia edebilir.

Muhafazakarlar için diğer küçük bir ışık ise İşçi Partisinin ezici zaferine rağmen, ilk işaretler oy oranının 2019’a göre önemli ölçüde artmadığı yönünde. Bu nedenle çoğunluğun büyüklüğü Starmer’a yönelik bir halk coşkusunu yansıtmayabilir. İki parti arasındaki fark, İşçi Partisinin kararsız bölgelerde etkili bir kampanya yürütmesi ve Muhafazakarların oylarının düşmesinden kaynaklanıyor. Ancak bu sonucun Muhafazakarların tarihindeki en kötü sonuç olduğu göz önüne alındığında, önümüzdeki yıllarda muhalefette olmaları onları pek de rahatlatmayacaktır.

Çeviren: Sarya Tunç

Fransız işçileri komünist partisi seçimin ikinci turu pozisyonu

1) Parlamento seçimlerinin ilk turunun sonuçları, emekçilerin Macron’u, Macronizmi ve politikalarını reddettiğini teyit etmekte ve pekiştirmektedir. Partisi Ensemble, seçimlerden önceki mecliste 250 milletvekili ile çoğunluk grubu olmasına rağmen üçüncü sırada yer aldı (tüm seçmenlerin yüzde 13.02’si). Bu sonuçla birlikte, Macronizm geçmişte kaldı ve bu hareketin başlıca liderleri Macron ile aralarına mesafe koydular. Ulusal Meclisin feshini hızlandırarak partilerine zarar verdiler.

2) Seçmen katılımı artmıştır. Bunun bir dizi nedeni var, en önemlisi de bu seçimlerde neyin tehlikede olduğu algısı. Bu durum Macron kampını terk eden kesimlerin neden tekrar Ensemble’a oy verdiğini açıklamaktadır. Ancak bu katkı, birçok seçimde kendini göstermeye devam eden seçmen hoşnutsuzluğunu telafi etmemektedir. Seçmen katılımı emekçi mahallelerinde de çok yüksekti. Ancak oylamaya katılım ama oranı da yüksek kalmıştır: Kayıtlı seçmenlerin yüzde 33.29’u. Kayıtlı seçmenlerin üçte birinin artık oy kullanmadığı düşünüldüğünde, bu durum tüm sonuçları bir perspektife oturtmaktadır.

3) Ciotti (başkanı olduğu partisini terk eden sağ-Cumhuriyetçi lider) Ulusal Birlik (RN), tarihindeki en yüksek seviye olan 10.6 milyon oy elde etti. Ciotti bir milyon oyla “katkıda” bulunmuştur. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve güvencesizliğe aşırı vurgu bu partinin temel temaları olsa da kamu hizmetlerinin bozulması ve ortadan kalkmasının sonuçlarını yaşayan halkın, Macron’a karşı duyduğu öfkenin bir kısmından faydalanmayı başardı. Son yıllarda, özellikle Kovid-19 krizi ve enerji fiyatlarındaki keskin ve önemli artıştan bu yana hızlanan yoksullaşma ve fakirleşmesi ile emekçi sınıfların terk edilmesi de bu öfkenin temel denenlerindendi. Emeklilik reformundan vazgeçeceğini iddia eden RN’nin sosyal demagojisi, çiftçiler arasındaki çalışmaları (en büyük çiftçilerden “ortalama çiftçilere” kadar) ve “kırsallığı” desteklemesi, kırsal bölgelerde seçimlere katılmasına da katkıda bulunmuştur.

RN, “Daha kötüsü olamaz”, “daha önce hiç denemedik” gibi basit fikirleri yerleştirmek için kurumlara entegre olmuş siyasi partilerin itibarsızlığına oynadı. Yıllarca süren karışıklığı, siyasi ve ideolojik sınırları silmeyi unutmadan... RN’nin bu politikasına, örgütlenme ve mücadele araçlarını, özellikle de sendikaları zayıflatmak da eşlik etti.

4) Yeni Halk Cephesi (NFP) 8.9 milyon oyla ikinci oldu. Büyük şehirlerde ve genellikle emekçi mahallelerinde çok yüksek oylar aldı. (NFP bileşeni) FI’nin (Boyun Eğmeyen Fransa) duruşunu karalayarak onu parçalamayı amaçlayan yoğun bir karalama kampanyasının hedefi oldu. Macron ilk turdan önce bunu ana hedefi haline getirdi ve FI’nin antisemitist olduğu üzerine nefret dolu ve yanıltıcı kampanyası sosyal demokrat seçmenlerin bir kısmı üzerinde etkili oldu.

NFP’ye ve adaylarına oy vermenin, milyonlarca seçmen için mümkün ve gerekli tek oy olduğu açıktır; bunların arasında aktivistlerin büyük bir bölümü de bulunmaktadır. Emekçilerin yoğun yaşadığı seçim bölgelerinden, bir dizi eylem alanında öncülük etmiş ve medyada iyi tanınan 30’dan fazla milletvekili ilk turda yeniden seçildi. NFP adaylarına oy vermek açıkça tek adil ve etkili ilerici tutumdu. Şimdi öncelik, ikinci turda NFP adaylarının seçilmesini sağlamaktır.

5) Ciottiler ve “ne RN ne de Halk Cephesi”ni öne sürenler arasında bölünen LR (Cumhuriyetçiler), bu seçimlerin kaybedenleri arasındadır (2 milyon oy). “Tarihi” LR, Macron’la birlikte “batmamak” için onunla ittifak yapmayı reddetti.

6) İkinci tur için pozisyonumuz: İlk tur için pozisyonumuzu hatırlatarak başlayalım, yani RN milletvekillerinin sayısını mümkün olduğunca sınırlamak için NFP adaylarına oy vermek ve insanların sandığa gitmesini sağlamak. Bu pozisyon, neoliberal politikalara karşı mücadele eden işçi ve halk hareketinin bir parçası olan sol kanat olduğunu iddia eden ilerici bir yaklaşımın parçasıdır.

Bu temelde ikinci tur için aldığımız pozisyonla aynıdır. NFP’nin RN ile karşı karşıya geldiği tüm durumlarda geçerlidir. Asıl soru, NFP’nin ikinci turda yer almadığı ve RN adayının karşısında sağcı ya da Macronist bir adayın olduğu durumda ortaya çıkmaktadır. Çıkış noktamız faşistleşme analizi ve Macronizm ile sağın bu süreçteki ve aşırı sağın yükselişindeki sorumluluğudur. Geliştirdikleri politikalar, dayattıkları gerici yasalar, RN için bir yol açan meclisi feshetme kararı, Macron kampanyasının ve LR sağının ilerici güçlere karşı histerisi, bu kesimlerin kendilerini “RN’ye karşı siper” olarak sunmalarını olanaksız kılmaktadır.

Bu nedenle parlamento seçimlerinin ikinci turunda bu kesimin adaylarına oy verme çağrısında bulunmuyoruz. Bizim için RN’ye karşı mücadele, faşizme, polis devletine, tekellerin hizmetindeki devlete, savaş politikasına karşı emperyalist kapitalist sistemden devrimci bir kopuş için mücadelenin bir parçasıdır.

Çeviren: Eren Can

Dünyanın en büyük deniz tatbikatı

German Foreign Policy

Alman Donanması, Hawaii yakınlarındaki manevralara katılıyor ve Batı ile Çin arasındaki potansiyel savaş alanlarına doğru Asya-Pasifik yolculuğuna devam ediyor. Çin ile Alman savaş gemileri arasındaki gerilimler arasında tatbikat Hawaii’ye ulaştı ve orada en büyük katılımla dünyanın en büyük tatbikatı olmaya hazırlanıyor. ABD tatbikatı (RIMPAC 2024) öncelikle ABD’nin en yakın Asya-Pasifik bölgesini ve çeşitli Avrupalı ​​müttefiklerini bir araya getiriyor; korsanlarla mücadeleden muharebe tatbikatlarına kadar çok çeşitli operasyonları kapsıyor. Bu operasyonlar özellikle Çin’e yönelik. RIMPAC 2024’e katılması planlanan Baden-Württemberg firkateyni ve görev gücü taşıyıcısı Frankfurt am Main, daha sonra Japonya’ya ve Güney Çin Denizi’ne, dolayısıyla da olası bir savaş sahnesi olabilecek bölgelere doğru ilerleyecek. ABD ile Çin arasındaki gerilimin tırmanması sürüyor. Çin Halk Cumhuriyeti ile Filipinler arasında Güney Çin Denizi’ndeki adalar ve resiflerle ilgili çatışmalar şu anda tırmanıyor. Son dönemde Çinli ve Filipinli askerler silahlarla karşı karşıya geldi. Ölümler meydana gelirse Filipinler Devlet Başkanı, Alman savaş gemilerinin yakında sefere çıkacağı ABD askeri yardımına güveniyor. Baden-Württemberg firkateyninin ve operasyon tedarikçisi Frankfurt am Main’in bugüne kadarki yolculuğu, bazı açılardan Batılı devletler ile Çin arasında bir savaş durumunda Alman Donanmasının hareket edeceğini gösteriyor. Bu coğrafya için zaten geçerli. Savaş gemileri, 7 Mayıs’ta İspanya’daki Wilhelmshaven veya Rota’dan ayrıldıktan sonra, ana operasyon alanları olan Pasifik’e girmek için Panama Kanalı’nı geçmeden önce ilk olarak Atlantik’i geçti. Haziran ayının sonunda dünyanın en büyük deniz tatbikatına katılacakları Hawaii’ye vardılar.

Baden-Württemberg firkateyni ve operasyon tedarikçisi Frankfurt am Main’in yolculukta birlikte tatbikat yaptığı müttefik kuvvetler, savaş durumunda da birlikte hareket edecekleri kuvvetler. Savaş gemilerinin Atlantik’i geçtikten sonra yöneldiği ilk deniz limanı Kanada’nın Halifax Limanıydı. Kanada’nın Atlantik Deniz Kuvvetlerinin (MARLANT) karargahı burada bulunmaktadır. NATO ile Rusya arasında savaş çıkması durumunda Kanada askerleri oradan Avrupa’ya doğru yola çıkacaktı. Uygulamada bu durum en son Steadfast Defender’ın büyük manevrası sırasında gerçekleşti. İki Alman savaş gemisi Panama Kanalı’nı geçtikten sonra ABD’nin San Diego kentine yanaştı. Buradaki liman ABD’nin ana limanıdır. Merkezi aynı zamanda San Diego’daki Donanma Üssü Loma’da bulunan 3. Filo. 3. Filo da son yıllarda faaliyetlerini önemli ölçüde yoğunlaştırdı; Çin’e karşı bir savaş durumunda tedarikler de dahil olmak üzere, tarih çizgisinin doğusundaki Pasifik Okyanusu’ndaki operasyonlardan sorumludur. Görevleri arasında dünyanın en büyük deniz tatbikatı olan Pasifik Kıyılarının (RIMPAC) planlanması ve komutası da yer alıyor.

RIMPAC 2024, 27 Haziran Perşembe günü başladı ve 1 Ağustos’a kadar devam edecek. 29 ülkeden yaklaşık 25 bin asker görev yapıyor. Eğitim operasyonları için 40 su üstü gemisi ve 3 denizaltının yanı sıra 150’den fazla uçak ve helikopter mevcut. Ayrıca toplam 14 ülkenin kara kuvvetlerinden askerler de görev yapmakta...

Alman savaş gemileri RIMPAC çerçevesinde ilk faaliyetlerine hazırlanırken (Temmuz ortasında Alman Hava Kuvvetlerine ait uçaklar da eklenecek), Asya-Pasifik bölgesindeki savaş tehdidi her zamankinden daha şiddetli hale geliyor. Bu yalnızca Tayvan konusunda giderek kötüleşen çatışma için değil, her şeyden önce Çin ile Filipinler arasında Güney Çin Denizi’ndeki adalar ve resifler konusunda yaşanan çatışma için de geçerli. Arka planda, Filipinler hükümetinin 2022’de ABD ile Çin arasındaki tarafsız konumdan uzaklaşarak rotasını değiştirmesi ve artık ABD’ye sıkı sıkıya bağlı olması yatıyor. Böylece Halk Cumhuriyeti’ne karşı konuşlanma platformu olarak kendi topraklarını ABD silahlı kuvvetlerinin kullanımına sunuyor. Gözlemciler, Japonya’dan Tayvan’a ve Filipinler’e kadar uzanan sözde ilk adalar zincirinde ABD’nin Çin’i askeri olarak kuşatması ile NATO’nun doğuya doğru Rusya sınırına doğru genişlemesi arasında paralellikler kurmaya başladı: ABD güçlerini ve onların en yakın Asyalı müttefiklerini katarak istedikleri zaman Çin’e saldırabilecekleri askeri mevziler oluşturup Halk Cumhuriyeti’ni stratejik açıdan savunulamaz bir konuma sokuyorlar.

Bu arka plana karşı Çin, özellikle her iki devletin de üzerinde hak iddia ettiği ancak Manila’nın yirmi beş yıldır işgal ettiği İkinci Thomas Shoal resifiyle ilgili anlaşmazlığı çözmesi için Filipinler üzerindeki baskıyı artırmaya başladı. Eski bir savaş gemisi olan Sierra Madre resife çarptı ve gemiye askerler yerleştirildi. Pekin bir süredir asker tedarikini engelliyor; Manila, önceki anlaşmaların aksine, savaş gemisini kalıcı kullanım için genişletmeye çalışıyor. Her iki tarafın gemileri başlangıçta çarpışırken, Çin askeri güçleri yakın zamanda Filipinli teknelere çıktı. Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr, bir süre önce, ölümler olması halinde -ki bu yakın zamanda gerçekleşebilir- ülkesinin ABD ile olan ittifakını kullanacağını ve onlardan yardım isteyeceğini açıklamıştı. Eğer Washington buna uyarsa, Çin ve ABD askeri açıdan karşı karşıya gelecek. Alman savaş gemilerinin şu anda Pasifik’te tatbikat yapması nedeniyle savaş çok yakınımızda olacak.

Çeviren: Semra Çelik

Evrensel / 07.07.24