Avrupa'da aşırı sağcı, ırkçı-faşist partilerin yükselişi, Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde daha da belirgin hale geldi. 6-9 Haziran 2024 tarihleri arasında yapılan AP seçimlerinde, 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesinde yaklaşık 360 milyon seçmen, AP'ye 720 milletvekili seçti. Seçimlere katılım yüzde 50'lerde kaldı.
2019 AP seçimleri iklim krizi ve dünya çapında gelişen kitlesel iklim eylemlerinin gölgesinde gerçekleşmiş, Yeşil partiler Almanya ve Fransa başta olmak üzere birçok AB ülkesinde seçimlerin "kazananları" olmuştu. Ancak yeşil ve ‘sol’ etiketli partilerin kapitalizmin savaş makinesine hizmet etmeye başlaması bu partilere duyulan güveni zedeledi. Avrupa'nın 2050'ye kadar iklim açısından nötr bir kıta haline getirilmesi hedefleniyor olsa da bu hedefin bir oyalama, demagoji ve aldatmaca olduğu açıkça görülüyor. Bu nedenle, 2024 AP seçimlerinde güvenlik, savunma, hayat pahalılığı ve göç gibi konular ön plana çıkarılırken iklim krizi son sıralarda yer aldı. Yeşil partilerin AP'deki sandalyelerinin sayısı yüzde 10'dan yüzde 7'ye düştü.
Irkçı-faşist partilerin "zaferi"
AP seçimlerinde aşırı sağcı, ırkçı-faşist partiler birçok AB ülkesinde önemli başarılar elde etti. Mülteci ve göç sorununun ana tema olarak istismar edilmesi, Avrupa Yeşil Anlaşması'na karşı çıkılması, hayat pahalılığı ve ekonomik güvensizlik üzerinden yapılan propaganda bu "zaferin" anahtarı olarak görülüyor.
Fransa'da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Rönesans Partisi ağır bir yenilgiye uğradı. Oy oranı yüzde 14,5'te kaldı. Marine Le Pen'in faşist partisi Ulusal Birlik (Rassemblement National, RN) Macron'un partisinin iki katından fazla oy aldı. Böylece seçmenlerin yüzde 85'inden fazlası Macron'a ve hükümetine oy vermemiş oldu. Le Pen'in partisinin başarısı hükümeti salladı ve erken genel seçim kararı alınmasına neden oldu.
İtalya'da, Mussolini artığı Başbakan Giorgia Meloni önderliğindeki popülist-faşist İtalya'nın Kardeşleri (Fratelli d’Italia) partisi, 2019'daki AP seçimlerinde sadece yüzde 6,5 oy almışken, bu seçimlerde birinci parti oldu. Meloni'nin partisi, Ekim 2022'deki genel seçimlerde aldığı yüzde 26'lık oyu AP seçimlerinde yüzde 29'a çıkardı.
Avusturya'da iktidardaki Halk Partisi (Österreichische Volkspartei, ÖVP) 10 puanlık bir düşüşle yüzde 24,7'ye geriledi. Seçimlere "Avrupa çılgınlığını durdurun" sloganıyla katılan ırkçı-faşist Avusturya Özgürlük Partisi (Freiheitliche Partei Österreichs, FPÖ) oylarını 8 puan artırarak yüzde 25,5'e yükseldi ve ülkede ilk defa birinci parti konumuna geldi.
Almanya'da, hitlerci aşırı sağcı "Almanya için Alternatif Partisi" (Alternative für Deutschland, AfD) Başbakan Olaf Scholz'un Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin (Sozialdemokratische Partei Deutschlands, SPD) önüne geçerek ikinci parti konumuna yükseldi. Yüzde 15,9 oy alan AfD, 2019 seçimlerine göre oylarını 4,9 puan arttırdı. Bu, AfD’nin kuruluşundan bu yana elde ettiği en yüksek oran oldu. AfD, Almanya'nın doğu eyaletlerinde ise birinci sıraya yerleşti.
AP'nin geleceği: Popülist ve aşırı sağ partilerin etkisi
AP parti grupları aritmetiğine bakıldığında, popülist ve aşırı sağcı partiler hakim duruma gelmedi. Ancak elde ettikleri "kitle desteği" sayesinde bu partilerin önümüzdeki beş yılda AP kararları üzerinde ciddi bir etkisinin olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Muhafazakar sağ partiler, Sosyal Demokratlar, Liberal ve Yeşiller AP'de hala konforlu bir çoğunluğa sahip olsalar da, Fransa'da olduğu gibi başka birçok AB ülkesinde tahtlarının sallanmaya devam etme ihtimali yüksek görünüyor.
Göçmen karşıtı ırkçı söylemlerle kendilerine taban bulan ırkçı-faşist partilerin neden güçlendiğiyle ilgilenen yok. Herkes sonuçları tartışıyor. Çok yabancı var. "Evet var, çözeceğiz" deniliyor. Mülteciler ve göçmenler her şeyin müsebbibi gösterilerek sistemin yarattığı esaslı sorunlar gizlenmeye çalışılıyor. Binlerce insan Akdeniz'de boğulma pahasına neden bu ölüm yolculuğuna çıkıyor? Kim bunun sorumlusu? Gibi sorunun kaynağına işaret eden sorular geçiştirilerek toplumlara salt sonuçlar servis ediliyor. Yaratılan bu atmosferden yararlanan aşırı sağcı, ırkçı-faşist partiler ise estirilen bu rüzgarla yelkenlerini dolduruyor.
AB ve AP’nin göç ve mülteci konusunda daha da sertleşeceği, Ukrayna, Filistin ve bir dizi başka ülkelerde yürüttüğü "ateşe benzin dökme" politikasında da bir değişiklik olmayacağı, önümüzdeki süreçte daha fazla “benzine” ihtiyaç duyulacağı açık. Bu bağlamda, kapitalist sistemin krizleri, aşırı sağcı partilerin yükselişine zemin hazırlamaya devam edecek gibi görünüyor. Faşizm doğduğu topraklara geri dönüyor. Kapitalizm kriz ve savaş üretmeye devam ediyor. Kriz ve savaşlar ya devrime ya da karşı devrime yol açar. “Faşizm, bir daha asla!” denilen bu topraklarda var olan güçlü anti-faşist potansiyelle birlikte “faşizme geçit yok” şiarını daha güçlü haykırma zamanı…