Avrupa’nın Gündemi | İşsizlik sigortası neoliberal saldırının hedefinde

Avrupa'nın Gündemi'nde bu hafta Fransa’da hükümetinin emek piyasalarını yeniden düzenleyen neoliberal saldırılarında hedefe aldığı işsizlik sigortası var.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 09 Haziran 2024
  • 09:30

Fransa’da hükümetin emek piyasalarını yeniden düzenleyen neoliberal saldırılarında sıradaki hedef işsizlik sigortası. İşsizleri düşük ücretli ve daha güvencesiz işlerde çalışmaya zorlamayı hedefleyen hükümet, işsizlik sigortasından yararlanma koşullarını ve süresini yeniden düzenliyor. Trump’ın Amerika’da ceza almasına rağmen hâlâ yeni başkan seçimlerinde seçilme olasılığı yüksek görünüyor. Marina Hyde durumu The Guardian için değerlendiriyor. Ukrayna savaşı Almanya’da yoksulların daha da yoksullaşması ve sayılarının artmasına bahane edildi. Ancak savaş sayesinde militarizm şahlandı, silah tekelleri devlet destekli kârlarına kâr kattı. İkinci dünya savaşı sonrası orduyu sözde arka planda tutan Almanya, artık açıktan, Reich/imparatorluk döneminde olduğu gibi, silah tekellerini birinci sıraya koydu. Silah yapmak, satmak ‘onurlu’ olunca silah tekeli Rheinmetall, Borussia Dortmund futbol takımına sponsor oluverdi.

İşsizlik sigortası: Hükümet işsizlik karşıtı acımasız kararnamesini sunuyor

Joshua Cohn/Revolution Permanente

Salı günü hükümet işsizlik sigortası reformuna ilişkin kararname taslağını devlet konseyine ve sendikalara sundu. Bu acımasız saldırı karşısında sendikalar arası birlik ise şimdilik bir basın toplantısı düzenlemek ve reforma karşı bir LIOT tasarısını desteklemekle yetindi. (...) Bu kararnamenin, 30 Haziran’da yayımlanması ve 1 Aralık’ta yürürlüğe girmesi bekleniyor. Kararname taslağının işsizlik sigortasına yönelik tarihi bir saldırıyı ifade etmesi ise şaşırtıcı değil.

Reform kabul edilirse, France Travail’den (işsizlik kurumu) işsizlik ödeneği alabilmek için bugün son 24 ayın 6’sında (veya 53 yaş ve üzeri işsizler için 36 ay) çalışmış olmak gerekirken, artık son 20 ayın 8’inde (veya 57 yaş ve üzeri kişiler için 30 ay) çalışmış olmayı kanıtlamak gerekecek. Macron’un iktidara geldiği 2017 yılında ise, son 28 ay içinde 4 ay çalışmış olmak gerekiyordu (53 yaş ve üzeri çalışanlar için 36 ay).

Kararnameye göre, azami ödenek süresi de azaltılıyor. Şu anda bu süre 53 yaşın altında 18 ay, 53-54 yaş arasında 22.5 ay ve 55 yaşından itibaren 27 ay. Bu süre 1 Aralık’ta 15 aya, 57 yaş ve üzeri işsizler için ise 22.5 aya düşecektir. 53- 54 yaş arası işsizler kategorisi de kaldırılıyor. Bu değişiklik birçok işsizin durumunu daha da kötüleştirecek.

Son olarak, geçen yıl işsizlik oranının yüzde 9’un altına düşmesi nedeniyle normal yasa kapsamında azami tazminat süresini 24 aydan 18 aya indiren reformun ardından, yeni kurallar, işsizlik oranının iki çeyrek üst üste yüzde 6.5’in altına düşmesi halinde bu sürenin 12 aya (57 yaş ve üzeri için 18 aya) indirilmesini öngörmekte. Bu nedenle, işsizlik yardımlarının ödenmesine ilişkin tüm koşulları sıkılaştırmanın yanı sıra hükümet, kendisi de önemli ölçüde bozulmuş olan tercihli rejime hak kazandıran yaş kriterini geri iterek özellikle en yaşlı işsizlere saldırıyor. Hükümet için mesele, emekli maaşlarından elde edilen tasarrufların işsizlik sigortasına aktarılması riskini ortadan kaldırarak emeklilik reformunu sonuna kadar zorlamak. (...)

Bu acımasız reform geniş çapta tepkilere de neden oldu. Ekonomist Michael Zemmour, bu hafta yayımlanan bir makalesinde, projenin “İş arayanları girişte ödenekten muaf tutarak veya ödenekten çıkışı hızlandırarak tasarruf” sağladığını ve tahminlerine göre yaklaşık 230 bin kişiyi ödenekten hariç tuttuğunun altını çiziyor. Bu da işsizleri daha düşük ücreti olan ve daha güvencesiz işleri kabul etmeye zorluyor.

Emeklilik reformu sırasında olduğu gibi, merkezde yer alan LIOT parlamento grubu sosyal hakların savunucusu olarak kendini göstermeye çalışırken ve işsizlik sigortası konusunu sosyal diyalogla ele almak amacıyla bir kanun teklifi sundu. Sendika konfederasyonları ise bu kanun teklifini destekliyor ve hükümetin projesine olan karşıtlığını ifade etmek için 11 Haziran’da bir basın toplantısı düzenlemeyi planlıyor.

İşçi hareketi yöneticileri, kararname taslağını oy birliğiyle kınamış olsalar da, büyük ölçüde beklemede kalmaya devam ediyor ve sosyal diyalog mantığına ve Parlamentoda kurumsal çözümler arayışına tutunuyorlar. Bu bir çıkmaz çünkü sosyal diyaloğun tamamen başarısızlığı, hükümetin dosyayı yeniden ele almasına ve iş arayanları baskı altına almak, böylece tüm işçilerin maaşlarına ve çalışma koşullarına saldırmak amacıyla yeni bir dizi saldırı başlatmasına olanak tanıdı. Mecliste görüşülmesi hatta kabul edilmesi zor olan kanun tasarılarına bel bağlamak yerine, hükümetin işçi karşıtı saldırılarına karşı bir mücadele koyma planı hazırlama zamanı gelmiştir. 21 Mayıs’taki demir yolu işçilerinin mücadeleci ruhundan ilham alarak ve Olimpiyat Oyunları bağlamından yararlanarak, işçi hareketi sahneye geri dönebilir. Bu şekilde, hükümetin emek karşıtı saldırılarını durdurmak ve aşırı sağın ilerleyişi, kriz ve savaşla belirginleşen bir durumda daha kapsamlı bir yanıt oluşturmak için bir mücadele planı hazırlayabilirler.

Çeviren: Eren Can

Trump hapse doğru yaklaşıyor, ama aynı zamanda beyaz saray’a da…

Marina Hyde- The Guardian

SİYASİ haritacılara rahat yok. Amerika’nın keşfedilmemiş sularının ötesinde daha keşfedilmemiş sular olduğu ortaya çıktı. Donald Trump’ın sus payı davasında oy birliğiyle alınan karar, eski başkanı suçlu bularak onu bir suçtan hüküm giyen ilk ABD başkanı yaptı. Affedin beni: 34 suç. Güvenlik izni, oy kullanma ve silah sahibi olma için potansiyel bir engel -ama görünüşe göre başkan adayı olmak için bir engel değil. “Ben siyasi bir mahkumum” diyen Trump’ın kampanya için bağış toplama mesajı, muhtemelen bir zamanlar tüm dünyayı peşinden koşturduğu altın tuvalette yazılmıştı.

Ve yine olabilir. Daha önce yapılan anketler suçlu bulunması halinde Trump seçmenlerinin bir kısmının değişeceğini gösteriyordu ve bahis piyasaları davanın son aşamalarında Trump’ın şansının yüzde 50’nin üzerine çıktığını gördü. Öte yandan, ceza davası kararlarının sizin için yanlış yönde çıkması bu kadar harika bir haberse, Trump neden karşı karşıya olduğu diğer üç davayı oyalamak için bu kadar uğraşıyor? Hatırlatmak gerekirse, bu suçlar arasında gizli belgeleri kötüye kullanmak, seçimin sonucunu değiştirmeye çalışmak ve 6 Ocak’ta ABD kongre binasına yapılan saldırıyı kışkırtmak yer alıyor. Zaten geçen yıl başka bir davada cinsel istismar ve hakaretten sorumlu bulundu ve iki kez görevden alındı. İşle ilgili binlerce davasını da hesaba katarsak Trump tek kişilik bir hukuk diplomasına sahip.

Trump’ın mahkumiyetinin öneminin tartışılıyor olması bile, tek bir on yıl içinde yaşadığımız olağanüstü ideal kaybını vurgulamaktadır. Bundan 10 yıl önce bile, herhangi bir başkanın 34 suçtan hüküm giymesinin -muhaliflerinin birçoğu da dahil olmak üzere- seçim beklentileri için büyük olasılıkla iyi olarak değerlendirileceği bir dünya hayal etmek imkansızdır.

İnsanları kendi gözleriyle gördüklerinin tam tersine inandırma becerisi yeni bir siyasi numara değil ve hatta bu aynalı cam çağını tanımlayan versiyon, Trump kendi çakma modelini üretmeden çok önce Vladimir Putin tarafından mükemmelleştirildi. Belki de Trump›ın en özgün başarısı, çağın en büyük akımlarından biri olan komploculuğu kendi lehine kullanmasıdır. Komplo teorisyenlerinin, en kötü korkularının çoğunu bünyesinde barındıran ve kanıtlayan bu adamı sevmelerindeki büyük ironiyi asla aşamayacağım. Onlara yalan söyleyen bir hükümeti yönetti ve yine yönetebilir. Putin, önemli belgeleri ortadan kaybeden bir devletin başındaydı, belli ki bazı belgeleri kendi banyolarında saklıyordu. Her gün şu ya da bu türden bir siyasi sahte bayrak saldırısı düzenliyor. Kendisi birçok komploya karışmıştır ve karışmaktadır. Gerçekten de onları yakalamak için dışarıdaydı. Yine de paranoya çanları çalmıyor…

(…) Dolayısıyla ifade özgürlüğü delileri, bunun Trump’ın açıkça ifade özgürlüğünü ve dolayısıyla demokrasiyi bastırmaya çalıştığı bir vaka olduğunu görmeyi reddediyor. Otoriterlerin yaptığı budur. “Gerçeğin” ne olacağına karar verirler ve olayları bu yönde maniple ederler...

Doğal olarak tamamen ciddi değilim. Ancak dünyanın dört bir yanındaki pek çok kişi için Eski ABD Başkanı ülkenin silah yasaları gibi bir şey haline geldi -öylesine bariz bir şekilde nesnel bir olumsuzluk durumu ki, kızgın bir yerlinin onlara bunun aslında bir yabancı olarak asla anlayamayacakları özlem dolu bir yerel gelenek olduğunu açıklamasına gerçekten ihtiyaç duymuyorlar. Çoğu insan bunu gayet iyi anladığını düşünüyor. Hiçbir ülke kendini şaka konusu yapmaktan muaf değildir -kesinlikle biz İngilizler yıllar boyunca bu konuda gerçekten kararlı birkaç girişimde bulunduk- ve ABD şu anda dünyanın önde gelen neşesiz kahkaha ihracatçısıdır.

Amerikan demokrasisinin 60 yıldan daha az bir geçmişe sahip olduğu düşünüldüğünde, bunlar bile boğazda düğümleniyor. Ve eğer bahis piyasaları eski bir başkanın birden fazla suçtan hüküm giymiş olmasının umutlarını arttırdığını düşünüyorsa, o zaman dünyanın şu anda çok hasta olduğu ve büyük olasılıkla sağlık sigortası olmadığı sonucuna varılmalıdır. Sadece iyi olmasını dileyebilirsiniz.

Çeviren: Sarya Tunç

İmparatorluk zamanındaki prestij silah tekellerinin işi iş

Jörg Kronauer/Junge Welt

Daha fazla silah için daha fazla para: Bu sefer Alman silah endüstrisinin en sevdiği sloganı kamuoyunda tartışmaya açan kişi Airbus tekeli askeri bölümünün başkanıydı. Şansölyenin yaklaşık iki yıl önce açıkladığı 100 milyar avroluk sözde özel fon yetersiz mi? Adam, bu paranın yeterli olmadığından şikayet etti. Silahlanmaya devam etmek istiyorsanız yeni para ayrılması gerekecek. Airbus Savunma Bölümü Başkanı ve aynı zamanda Alman Havacılık ve Uzay Sanayii Federal Birliği (BDLI) Başkanı Michael Schöllhorn, sektörün “daha fazla planlamaya” ve düzenli savunma bütçesinde “önemli bir artışa” ihtiyacı olduğunu söylüyor. Schöllhorn, askeri dergi European Security & Technology’nin haziran sayısında, yeni para olmazsa, 2025’ten itibaren “Yalnızca önceden verilmiş olan siparişlerin işleme alınabileceğini ve yenilerinin verilemeyeceğini” ifade etti. “Ülkenin savunma kapasitesi ve refahı açısından acil eyleme ihtiyaç var.” Silah yöneticisi ayrıca gelecekte AB dışında, yani ABD ve İsrail’de önemli ölçüde daha az savaş ekipmanı tedarik edilmesi, bunun yerine AB’deki şirketlere öncelik verilmesi lehinde konuştu.

BDLI patronu Schöllhorn’un arzuladığı daha iyi “planlama yeteneğinin” neye benzediği Rheinmetall örneği kullanılarak görülebilir. Silah şirketi, Alman ordusu ile yaklaşık 880 milyon avro değerinde mühimmat teslimatı için bu on yılın sonuna kadar tamamlanacak bir çerçeve anlaşması imzaladı. Şimdi, Der Spiegel dergisinin bildirdiği gibi, Savunma Bakanlığı, Ukrayna’nın Rusya topraklarına ateş edebileceği 155 milimetre kalibreli 200 bin el bombası daha sipariş etmek istiyor. Bu nedenle yabancı tedarikçilerden bağımsız olabilmek için mühimmatın Almanya’da üretilmesi gerekiyor. Tedarik pahalı olacak: Spiegel’e göre, yoğun talep nedeniyle birim fiyatı 2023 yazında yaklaşık 3 bin 200 avrodan 4 bin 400 avroya çıktı. NATO ülkelerinin silahlanma çılgınlığı, Düsseldorf silah ustalarının ekstra kârlarının hızla artmasına neden oluyor.

Hükümet ortağı, bir zamanların pasifist partisi Yeşiller’den Anton Hofreiter gibi daha da fanatik silahlanma müritleri uzun zamandır yeni ekstra borçlar için kampanya yürütüyorlar, istedikleri üç haneli milyarlar değerinde yeni bir “özel fon”. Tüm Alman kemer sıkma komisyon üyelerinin en kutsal tabusu olan borç freninin silahlanma lehine askıya alınması uzun süredir tartışılıyor. Dronelere, savaş gemilerine, mühimmata ihtiyaç var: Görünüşe göre bunlar Almanya silah cumhuriyetinin yeni favori ürünleri.

Sonuçları geniş kapsamlı. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Almanya’da silah endüstrisi hiçbir zaman bugünkü kadar güçlü bir şekilde desteklenmemişti. Gerçi asla önemsiz değildi; ancak önde gelen ve yön belirleyen sektörlerden biri değildi. Önde gelenler sivil araç üretimi, makine mühendisliği ve kimyaydı ve hâlâ da öyledir. Şimdilerde işler pek iyi gitmiyor, özellikle de doğal gazın yüksek fiyatı nedeniyle. Otomobil üreticileri elektrikli mobiliteye geçişte zorlanıyor. Öte yandan “özel fon”un üçte birini tek başına toplaması beklenen Alman savunma sanayisinin lideri Rheinmetall, satışlarını ikiye katlamayı hedeflerken aynı zamanda rakiplerini de ele geçirip bu şekilde yayılmak istiyor. Sektörde daha önce ABD’nin hakim olduğu dünya liderliğine oynuyor. Eğer bu başarılı olursa, Rheinmetall Alman silah endüstrisinin büyümesine ve yeni siyasi ve sosyal önem kazanmasına yardımcı olacak.

Yeni Rheinmetall futbol takımı sponsorluğu bunun habercisi. Düsseldorflu silah üreticisi, Borussia Dortmundlu futbolcuların yanı sıra artık Düsseldorfer EG buz hokeyi kulübünü de finanse etmek ve reklamlarını buz yüzeyine olduğu kadar panolara da yansıtmak istiyor. Orduya yardım etme yolunda bir sonraki adım ve silah endüstrisi, bir zamanlar İmparatorlukta sahip oldukları gibi prestij kazanıyor. Bu arada, tüm bunlar, federal hükümetin dış politika boşluğundan sapan herkesin giderek daha fazla lanetlenmesi gereken bir sapkın olarak, faillerin koruyucusu olarak, kim ya da ne olursa olsun düşmanı anlayan biri olarak suçlanma riskiyle karşı karşıya olduğu bir zamanda yapılıyor. Orduya ve otoriterliğe olan aşkıyla eski Prusya geri mi dönüyor? Öyle görünebilir. Elbette, Prusya egemenliğindeki imparatorluğun Almanya’yı geçen yüzyılda iki kez nereye götürdüğünü asla unutmamak gerekir.

Çeviren: Semra Çelik

Evrensel / 09.06.24