ABD emperyalizmi battıkça saldırganlaşıyor

Gelecek günlerde, kapitalizmin ağır krizinin neden olduğu emperyalistler arası çatışmaların daha da şiddetlendiğine tanık olacağız. Bugün ABD ile Çin emperyalistleri arasında cereyan eden bu çatışmalar hızla diğer emperyalist güçleri de kapsayacak şekilde büyüyecektir. Tarih bunun tanığıdır. 20. yüzyılda dünyayı büyük yıkımlarla yüz yüze getiren iki büyük emperyalist paylaşım savaşı, tıpkı bugün olduğu gibi dünya kapitalizmini saran büyük buhranlar ve krizler üzerinden gelmiştir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 24 Temmuz 2020
  • 20:42

ABD’nin Çin’e karşı saldırgan politikalarına her geçen gün yenileri ekleniyor. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, 22 Temmuz’daki günlük basın toplantısında, ABD yönetiminin salı günü aniden Çin’in Houston Başkonsolosluğu’nun 24 Temmuz saat 16.00’ya kadar kapatılacağı gerekçesiyle tahliye edilmesi istediğini açıkladı. Sözcü Wang, “Çin’in Houston Başkonsolosluğu’nu kapatmayı istemesini, ABD’nin tek taraflı şekilde Çin’e başlattığı bir siyasi kışkırtma olarak nitelendirdi. Bunun uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkilerin temel kurallarını çiğnediği gibi, iki ülke arasındaki konsolosluk anlaşmasına da aykırı olduğunu” belirtti.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bir süredir ABD yönetimi, kendi sorunlarının sorumluluğunu Çin’e yöneltiyor. Çin’in siyasi rejimine asılsız şekilde saldırıyor, Çin’in ABD’deki diplomatlarına zorbalık ediyor, Çinli öğrencileri tehdit ediyor, şahsi elektronik cihazlarına el koyuyor, hatta sebepsiz şekilde tutukluyor.” Son olarak da “ABD’nin bu kaba girişimde bulunarak ikili ilişkileri kasten bozmaya kalkıştığını, bunu Çin tarafının şiddetle kınadığını ve ABD’nin derhal yanlış̧ kararını kaldırması çağrısında bulunarak, ABD’nin kararını geri almaması halinde karşı tedbirlere başvuracakları” uyarısında bulundu.

Amerikan Dışişleri kaynakları, Çin’den gelen açıklamanın ardından haberi teyit ettiler. Sözcü Morgan Ortagus, “kararın ABD tarafının, özel bilgilerini korumak amacıyla alındığını savunurken, başkonsolosluk binası avlusunda çok sayıda belge imha edildiği ihbarının alındığını” iddia etti. Amerikan basını ise Houston’daki konsolosluk binasının bahçesinde bazı evrak ve belgelerin yakıldığını yazdı. Çin Dışişleri, bu iddiaları yalanlayarak, Konsolosluğun şu an için çalışmalarını olağan şekilde sürdürdüğünü duyurdu.

Saldırganlığın arkasında emperyalistler arası derinleşen çelişkiler var

ABD’nin Çin’e karşı hem ekonomik hem de askeri anlamda saldırganlığını her geçen gün tırmandırdığı bir dönem yaşanıyor. ABD’nin, her dört yılda bir açıklanan strateji belgelerinde de yazıldığı üzere, artık onun askeri yığınakta önceliğini Ortadoğu’dan Asya Pasifik’e kaydırmaya karar verdiği sır değil. Bu saldırganlığın gerisinde yatan asıl nedenler ise, içeride bir türlü önüne geçilemeyen ve korona salgını ile daha da derinleşen ekonomik kriz, aylardır bastırılamayan toplumsal hareketler ve Trump’ın seçim anketlerinde sürekli olarak puan kaybetmesidir. ABD emperyalizminin bugün öncelikli hedefi bir türlü önüne geçemediği Çin’in ekonomik büyümesi ve ABD emperyalizmine karşı durdurulamayan yükselişidir.

ABD’nin Çin karşıtı kampanyasının pervasızlığı, kısa süre önce Hindistan-Çin arasındaki sınır anlaşmazlıkları nedeniyle Hindistan’ı askeri çatışmalara teşvik etmesi vesilesiyle yeniden gözler önüne serilmişti. Trump’ın özel kalemi Mark Meadows, pazartesi günkü açıklamasında kesin bir şekilde Hindistan’ı destekleyerek şunları söyledi: “İster o bölgede ister burada olsun, Çin’in ya da başkalarının en kuvvetli ve baskın güç olmasına ne seyirci kalacağız ne de izin vereceğiz.” Bu amaçla ABD emperyalizmi saldırgan bir güç olarak, Hint-Pasifik genelinde Japonya, Avustralya ve Hindistan’ı kapsayan askeri ittifakları ve stratejik ortaklıkları sağlamlaştırıyor.

Barack Obama döneminde başlatılan saldırgan politika bugün de aynı hızıyla devam ediyor. Obama ABD savaş̧ gemilerinin ve savaş̧ uçaklarının yüzde 60’ının 2020 yılına kadar Hint-Pasifik bölgesine konuşlandırılması hedefini belirlemişti. Trump yönetimi altında Pentagon, başlıca önceliğin “terörle mücadele” değil büyük güç̧ rekabeti olduğunu ilan etti ve Rusya ile Çin’i başlıca rakipleri olarak belirledi. Çin’e odaklanılması, Amerikan strateji çevrelerinin görüşünü yansıtmaktadır. Buna göre, Çin’in olağanüstü ekonomik büyümesi, Amerikan emperyalizminin küresel egemenliğinin devam etmesine yönelik başlıca tehdittir.

ABD emperyalizminin her cephede (askeri, ekonomik, diplomatik) başlattığı saldırganca tutum hız kazanarak devam ediyor. New York Times gazetesinin haberine göre, Beyaz Saray, Çin Komünist Partisi’nin 90 milyon üyesine ve ailelerine eşi görülmemiş̧ bir seyahat yasağı getirmeyi düşünüyor. Bu olağanüstü önlem, dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin tüm yönetimine ve siyasi aygıtına yaptırım getirilmesi anlamına gelmektedir.

Gelecek günlerde, kapitalizmin ağır krizinin neden olduğu emperyalistler arası çatışmaların daha da şiddetlendiğine tanık olacağız. Bugün ABD ile Çin emperyalistleri arasında cereyan eden bu çatışmalar hızla diğer emperyalist güçleri de kapsayacak şekilde büyüyecektir. Tarih bunun tanığıdır. 20. yüzyılda dünyayı büyük yıkımlarla yüz yüze getiren iki büyük emperyalist paylaşım savaşı, tıpkı bugün olduğu gibi dünya kapitalizmini saran büyük buhranlar ve krizler üzerinden gelmiştir.