ABD ile Avrupa Birliği (AB) arasında 16 yıldır süren, uçak üretim şirketleri Airbus ve Boeing'e verilen sübvansiyonlar gerilimi ABD’nin AB mallarına uygulamayı açıkladığı ek vergilerle devam ediyor.
ABD ve AB 16 yıldır karşılıklı olarak birbirlerini kendi havacılık sektörlerini ‘rekabet kurallarına aykırı’ olarak sübvansiyonlarla destek vermekle itham ediyorlardı. Bu ‘rekabet kurallarına aykırı’ destek, ABD ve AB arasında gerilimlere neden oluyordu.
Bu nedenle AB Kasım 2020’de Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) onayı ile ABD mallarına her yıl 4 milyar avro civarında ek vergi uygulamayı kararlaştırmıştı.
Aynı DTÖ Ekim 2019'da AB’nin Airbus’a verdiği “yasa dışı” destekten ötürü, ABD’nin AB’ye yıllık 7,5 milyar dolarlık ilave gümrük vergisi uygulamasına onay vermişti.
ABD ile AB arasında uçak tekelleri üzerinden devam eden “küçük çaplı ticaret savaşı”, ABD’nin 2020’nin son gününde AB mallarına cezai vergi uygulamasını genişlettiğini açıklaması ile yeni bir boyuta taşındı.
ABD’den yapılan açıklamada, “Öncelikle Fransa ve Almanya'dan ABD’ye ihraç edilen uçak parçalarının yanı sıra, şarap, konyak vb. alkollü içecekler ve çikolata gibi ürünler de cezai vergi uygulaması kapsamına girecek ve bu mallara yüzde 15’lik ek bir vergi uygulanacak” denildi.
ABD’nin bu hamlesinden sonra, gözler AB’nin nasıl karşı bir hamle yapacağına çevrildi.
AB, 20 Ocak’ta göreve gelecek olan Trump'ın halefi Joe Biden’la Boeing ve Airbus şirketleri üzerinden 2004’ten bu yana devam eden ve ABD ile AB arasında ciddi bir krize dönüşen soruna bir çözüm bulacağını umuyor.
Dünyanın en büyük uçak üreten şirketleri olan ABD merkezli Boeing ile Fransa, Almanya, İngiltere, İspanya ve Hollanda ortaklığındaki Avrupa şirketi Airbus üzerinden “kamu zenginliğinin peşkeş çekilmesi” şeklinde devam eden “ticaret savaşı”, “kamu malı” tartışmasıyla emperyalistlerin ikiyüzlülüğünü de gözler önüne seriyor.
Kamu zenginliklerini kapitalist tekellere peşkeş çekmekte birbirleriyle yarışan ve her türlü fırsatı kollayan bu emperyalistler, “haksız rekabet” adı altında kamu zenginliğine sahip çıktıkları riyakarlığı sergiliyor.
Bu aldatmaca karşısında unutulmaması gereken; pandemide halk sağlığını hiçe sayarak önlem almayan kapitalist devletlerin, sermayenin kârları uğruna her yola başvurabileceğidir.