Eğitim Sen’den yıl sonu değerlendirmesi: Sorunlar derinleşti

“2018-2019 Eğitim Öğretim Yılında Eğitimin Durumu Raporu”nda, eğitimdeki temel sorunların çözümü yolunda adım atılmadığı, sorunların daha da derinleştiğine dikkat çekildi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 14 Haziran 2019
  • 17:52

Eğitim Sen “2018-2019 Eğitim Öğretim Yılında Eğitimin Durumu Raporu” ile eğitimdeki sorunların ağırlaşarak devam ettiğine dikkat çekti.

Sendikanın dün yayınladığı raporunda, “2023 Eğitim Vizyonu Belgesi”nin eğitimdeki eşitsizliklere çözüm üretmekten uzak olduğu, piyasacı uygulamaların bunları daha da pekiştirdiği belirtildi. Ayrıca geleceksizliğe sürüklenen öğretmenlerin performans değerlendirmesi üzerinden rekabetle daha fazla sömürüye maruz kalacağının altı çizildi.

Öğrenciler, eğitim emekçileri ve veliler derinden etkilendi”

Eğitim Sen, raporla ilgili açıklamasında “Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar ve eğitim alanında hayata geçirilen ‘piyasacı’ ve ‘dini eğitim’ merkezli uygulamalar, 2018-2019 eğitim öğretim yılında başta öğrencilerimiz olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri derinden etkilemiştir. Türkiye’de eğitim sistemi uzun süredir ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıya bırakılırken, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları 2018-2019 eğitim öğretim yılı boyunca yapılan düzenlemeler, sistem değişiklikleri ve fiili uygulamalarla sürdürülmüştür” ifadelerine yer verdi.

Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında öne çıkan başlıkların başında gelen “2023 Eğitim Vizyonu Belgesi”nin AKP’nin siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda hazırlandığı belirtilen açıklamada, eğitim sisteminin piyasacı ve dinsel gerici temelde yapılandırılmak istendiği belirtildi. Öğretmenlik meslek kanunu ile mesleğin iyice itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı ve okul yöneticiliğinin ‘işletmeciliğe’ dönüştüğü ifade edildi.

Temel sorunlar daha da derinleşti”

‘Laik, bilimsel ve anadilde eğitim’ ilkelerine dair, eğitim sisteminin “olumsuz sicilinin aynen devam ettiği” belirtilen açıklamada, eğitim alanında başta gelen sorunlara şöyle dikkat çekildi:

Eğitim sisteminin yıllardır çözüm bekleyen sorunları arasında yer alan ikili öğretim, niteliksiz eğitim hizmeti, eğitimi özelleştirme adımları, kalabalık sınıflar, karma eğitim karşıtı uygulamalar, taşımalı eğitim, fiziki altyapısı yetersiz okullar, okullarda öğrenciler arasında ve öğretmenlere yönelik şiddet, öğrencilerin MEB eliyle dini cemaat ve vakıfların siyasal istismarına açık hale getirilmesi, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik uygulaması, norm kadro ve tayinlerde yaşanan sorunlar, ataması yapılmayan öğretmenler vb. gibi sorunlar bu yıl da çözümsüz bırakılmıştır.”

Eğitim hakkından yararlanmadaki eşitsizliklere ve çocukların eğitimden uzaklaştırılmasına dair adım atılmadığı dile getirilen açıklamada “Bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar iktidarın çözmek bir yana daha da derinleştirdiği temel sorunlar çözülmek bir yana daha da derinleşmiştir” dendi.

Kadrolu öğretmenlik bitti, zorunlu eğitim 8 yıla düştü, eğitim özelleşti

Eğitim alanındaki sorunlara dair verilerin de paylaşıldığı açıklamada, 4+4+4 ile sözde 12 yıl olan eğitim süresinin 12 yıla düştüğü, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hiç kadrolu öğretmen ataması yapılmadığı, özel okulların devlet okullarına oranının son 17 yılda yüzde 3’ten yüzde 25’e çıktığı, özel okullardaki öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısına oranının da yüzde 1’den yüzde 8’e yükseldiği belirtildi.

Eğitim sistemindeki çarpıklığa dair bu bölümde paylaşılan verilerden öne çıkanlar şöyle:

-Kadrolu öğretmenlik bitti: MEB tarafından 4+4+4 sonrasında zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıktığı iddia edilmesine rağmen, 2018 yılında ortalama eğitim süresi 8,2 yıl olarak gerçekleşmiş, 2019 yılı hedefi ise 9,1 yıl olarak belirlenmiştir. 15 Temmuz 2016 sonrasında tek bir kadrolu öğretmen ataması yapılmazken, Nisan 2019 itibariyle MEB bünyesinde görev yapan sözleşmeli öğretmen sayısı 83 bin 366, ücretli öğretmen sayısı ise 92 bindir.

-100 öğretmenden 84’ü işsiz: MEB’in resmi verilerine göre ülke çapında görev yapan 920 bin 524 öğretmenin yüzde 66’sı (607 bin 604) son 17 yıl içinde atanmıştır. MEB bünyesinde görev yapan Buna karşın, 17 yıl içinde KPSS’ye giren her 100 öğretmenden sadece 16’sı öğretmen olarak atanırken, geriye kalan 84 işsiz öğretmen ya tekrar sınava girmek ya da başka alanlarda çalışmak zorunda bırakılmıştır.

zel okulların oranı katlandı: 2018-2019 eğitim öğretim yılı itibarıyla Türkiye’de 54 bin 732 resmi, 13 bin 679 özel okul bulunmaktadır. 2003 yılında özel okulların resmi okullara oranı yüzde 2 iken, bugün bu oran yüzde 25’e çıkarak tüm zamanların rekoru kırılmıştır. 2002-2003 eğitim ve öğretim yılında tüm özel okullarda kayıtlı öğrencilerin toplam öğrenci sayısına oranı (açık öğretim hariç) oransal olarak yüzde 1 iken, geçtiğimiz 17 yıl içinde 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında 8 kat artarak yüzde 8,2 olmuştur.

-Eğitime kaynak ayrılmıyor: Türkiye’de öğrenci başına ilkokuldan yükseköğretime kadar 4 bin 652 ABD doları harcama yapılırken, OECD ülkeleri ortalaması 10 bin 520 ABD dolarıdır. OECD ortalamasında ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde kamu kaynaklarından yapılan harcama eğitim harcamalarının yüzde 90’ını, hane halkı ve özel kaynaklardan yapılan harcamalar ise yüzde 9’unu oluşturmaktadır. Türkiye’de ise eğitimde yaşanan ticarileşmenin sonucu olarak kamusal eğitim harcamalarının oranı yüzde 75, hane halkı ve özel kaynaklardan yapılan eğitim harcamalarının oranı yüzde 25’tir.

-Okulların yüzde 61’inde kütüphane yok: İkili eğitim yapılan okul oranı yüzde 25,71’dir. Başka bir ifade ile Türkiye’de her dört okuldan birinde ikili eğitim yapılmaktadır. Spor salonu bulunan okul oranı sadece yüzde 13’tür, okulların yüzde 87’sinde spor salonu bulunmamaktadır. Kütüphanesi olmayan okul oranı yüzde 61; çok amaçlı salonu olmayan okulların oranı yüzde 62’dir. Eğitim öğretimden erken ayrılma oranı (18-24 yaş) yüzde 32,50 gibi oldukça yüksek bir oranda gerçekleşmiştir.

Öğretmenlere performans ve “sınıflandırma”

Açıklamada son olarak öğretmenlere yönelik sınıflandırma, performans uygulamalarına dikkat çekildi. MEB Bakan Yardımcı Mustafa Safran tarafından öğretmenlerin “başarılı-başarısız” diye öğretmenlerin sınıflandırılmasına tepki gösterilen açıklamada, “MEB tarafından ‘başarılı’ bulunan öğretmenlerin 24 Kasım’da Ankara’ya çağrılacak olması, bakanlığın başarı kriterlerini neye göre belirleyeceği sorusunu akla getirmektedir” denildi. Bu sınıflandırmanın öğretmene verilen değeri gösterdiği kaydedilen açıklamada, “2023 Vizyon Belgesi” ile tekrar gündeme gelen performans düzenlemesinin öğretmenleri birbirine rakip haline getireceği belirtildi.

Okullar fiilen cezaevine dönüştü”

Eğitimdeki siyasal kadrolaşmaya ve ihraçlara dikkat çekilen açıklamada son olarak şu ifadeler kullanıldı: “Eğitimde siyasal kadrolaşma uygulamalarının yukarıdan aşağıya doğru organize bir şekilde gerçekleştirilmesi, okullarda yaşanan şiddetin artması, eğitim emekçilerine yönelik çeşitli saldırı ve tehditlerin (ihraç, açığa alma, sürgün vb.) hız kesmeden sürmesi gibi uygulamalar, okullarımızın fiilen kışla ya da cezaevi haline getirilmesine neden olmuş, en temel sendikal faaliyetlerimiz sık sık soruşturma konusu yapılmıştır.”

 

İLİŞKİLİ HABERLER