Savaşa, ırkçılığa ve göçmen tacirliğine karşı enternasyonal dayanışmaya!

Ortaya konan anlamlı dayanışma, dünya halklarının birbiriyle bir sorunu olmadığını, onları düşmanlaştıran ve karşı karşıyı getirenin kapitalist devletler olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ve bu aynı dayanışma, emperyalist savaşa, saldırganlığa ve ırkçılığa karşı izlenmesi gereken yolu da göstermiştir. Mültecilere verilecek en önemli destek, her ülkede “işçilerin birliği, halkların kardeşliği” temelinde örgütlü-devrimci mücadeleyi yükseltmektir.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 12 Mart 2020
  • 20:10

Emperyalist haydutlar geride kalan dokuz yıl boyunca Suriye’yi yakıp yıkarak, harabeye çevirdiler. Bu gerici savaşta, yüzbinlerce Suriyeli katledilirken, milyonlarcası da yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Savaşın harabeye çevirdiği Suriye’den kaçan milyonlarca mülteci, başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelere sığındı. AKP-Erdoğan iktidarı ise Suriye’nin parçalanmasını hızlandırmak için en baştan itibaren göçü teşvik etti. “Suriyeli kardeşlerimiz misafirimizdirler” demagojisi eşliğinde kapılar sonuna kadar açıldı. Fakat Türkiye’ye gelen milyonlarca mülteci insanlık dışı koşullarda yaşamak zorunda kaldılar. En ağır işlerde en ucuza çalıştırıldılar. Milliyetçiliğin ve azgın şovenizmin hedefine dönüştürüldüler, ırkçı saldırılara uğradılar.

Emperyalistler, Suriye’deki savaşta orta çağ artığı barbar IŞİD ve El Kaide gibi çeteleri kullandılar. Dünyanın dört bir yanından toplayıp ve silahlandırdıkları bu barbarlar sürüsünü Suriye halklarının üzerine saldılar. Orta çağ barbarlığını ve Hitler faşizmini aratmayan bu gerici savaşa AKP-Erdoğan yönetimindeki Türk sermaye devleti de başından itibaren aktif destek verdi. Türkiye’nin gerici-faşist iktidarı, siyonist İsrail’i korumak ve Suriye’yi işgal etmek hedefiyle hareket eden ABD emperyalizmine yaranmak için her şeyi yaptı. Türkiye vahşet çetelerinin üssü haline getirildi. Gerici-faşist AKP iktidarını bu savaşa iten başlıca sebeplerden biri mazlum Kürt halkının Rojava’da elde ettiği kazanımlarıydı. Kürt halkının kazanımlarını yok etmek amacıyla başta Afrin olmak üzere Rojava’nın bir bölümü, cihatçı çetelerle birlikte işgal edildi. 

Gerici-faşist AKP, Suriye halklarına dönük saldırganlığını İdlib savaşıyla bir üst boyuta çıkardı. Suriye ordusunun hedefi olan çeteleri korumak için, elini bir kez daha halkların kanına bulayarak doğrudan savaşa müdahil oldu. Savaşın daha ilk günlerinde ağır kayıplar verince ABD, NATO ve AB’den yardım istedi. İstediği yardım gelmeyince de daha önce “kardeşlerimiz” dediği Türkiye’deki Suriyelileri şantaj aracı olarak kullanmaya başladı. Avrupa ile olan sınırlarını açarak, binlerce göçmenin sınıra yığılmasına sebep oldu. AKP-Erdoğan iktidarı para ve askeri destek için göçmenleri iğrenç bir pazarlığa konu ederek, ağır bir insanlık suçu işlemiştir.

Emperyalist AB de baştan beri Suriye savaşına destek verdi. Son İdlib savaşında da Türk devletini destekledi. Suriye savaşına büyük miktarda silah sattı. Silah satışında Almanya başı çekti. Suriye’de işlenen her türden insanlık suçunda AB emperyalistlerinin de doğrudan parmağı vardır. “Demokrasi beşiği” ve “insan hakları” havarisi AB, göçmen krizi karşısında yüzündeki bu sahte maskeyi hızla indirdi. Göçmenlere son derece düşmanca bir tavır alınarak sınırlar sıkı sıkı kapatıldı. Bu konuda yaptıkları tek şey, sağcı Yunan hükümetine 700 milyon euro destek vererek, sınırlardan geçişi önlemek oldu. Almanya’nın sömürgesi durumuna düşürülen Yunanistan, aldığı yardımların diyeti olarak, göçmenlere ateşli silahlar ve göz yaşartıcı gazla saldırıp, işkence uyguladı.

Göçmen krizi AB demokrasisi veya “burjuva demokrasisi”nin sahte ve ikiyüzlü niteliğini bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarmıştır. Onların demokrasisi emperyalist tekellerin demokrasisidir. Onların çıkarlarına hizmet ettiği müddetçe vardır. Tayyip Erdoğan’ı haklı olarak diktatörlükle suçlayanlar, bu sorun karşısında onu bile aşan faşist bir yaklaşım sergileyerek, yaşanan insanlık dramına ve suçuna ortak olmuşlardır.

Yaşanan göçmen krizi karşısında başta Yunanistan ve Almanya olmak üzere, Avrupa’nın onlarca kentinde enternasyonal nitelikte dayanışma eylemleri yapıldı. Eylemlere katılan onbinlerce kişi emperyalist savaşı ve göçmenlere layık görülen insanlık dışı muameleyi protesto etti. Ortaya konan bu anlamlı dayanışma, dünya halklarının birbiriyle bir sorunu olmadığını, onları düşmanlaştıran ve karşı karşıyı getirenin kapitalist devletler olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ve bu aynı dayanışma, emperyalist savaşa, saldırganlığa ve ırkçılığa karşı izlenmesi gereken yolu da göstermiştir. Mültecilere verilecek en önemli destek, her ülkede “işçilerin birliği, halkların kardeşliği” temelinde örgütlü-devrimci mücadeleyi yükseltmektir.

Göç etmek bir insan hakkıdır, sınırlar açılsın, göçmenlere sığınma hakkı tanınsın!

Göçmenlere yönelik her türlü ayrımcı ve ırkçı uygulamaya son verilsin!

Hiçbir insan illegal değildir, herkese süresiz oturum hakkı tanınsın!

Zorla sınır dışı etmelere son verilsin!

BİR-KAR 

Mart 2020