Koronavirüs (Covid-19) salgınına karşı işçi ve emekçiler açısından alındığı söylenen “önlemler” yetersiz. Söz konusu mülteciler olduğunda ise hiçbir koruyucu, önleyici ve ekonomik tedbir uygulanmıyor.
Resmi rakamlara göre, Türkiye’de 3 milyon 600 bin geçici koruma statüsünde mülteci bulunuyor. 63 bin kişi kamplarda kalırken, 1 milyon 100 bin kişi de düzensiz şekilde yaşıyor.
Mezopotamya Ajansı’dan Sevda Aydın’ın haberine göre, Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Üstün Reinart, salgın sürecinde mültecilerin yaşadıkları sorunlara dikkat çekti. Mültecilerin genellikle kayıtsız, düşük gelirle günlük işlerde çalıştırıldığını ve salgının ardından işsiz kalan mülteci nüfusunun arttığını belirten Reinart, “Şimdi açlık ve barınma gibi hayati sorunlarla boğuşuyorlar” dedi.
Tedbirler mültecileri kapsamıyor
Koronavirüs salgınına karşı alınan ekonomik tedbirlerin mültecileri kapsamadığını, hükümetin ve yerel yönetimlerin yardımlarından mültecilerin faydalanamadıklarını vurgulayan Reinart, “Kendilerini yalnız ve çaresiz hissediyorlar. Bizim sahaya çıkamadığımız bu dönemde iletişim ağları kurarak, yardımlar götürmeye çalışıyoruz. Ama elbette çok yetersiz kalıyor” diye belirtti.
İşsiz kalınca göç ediyorlar
Türkiye’de göçmen, mülteci ve sığınmacıların statülerine göre sağlık hizmetlerine erişebildiklerini belirten Reinart, 3 milyon 600 bin Suriyeli mültecinin geçici koruma altında olduğunu ifade etti. 3 milyonu aşkın Irak, İran ve Afganistan gibi ülkelerden gelen Birleşmiş Milletlere kayıtlı şartlı mültecilerin olduğunu aktaran Reinart, bu mültecilerin Avrupa Birliği fonlarının sayesinde kayıtlı oldukları illerde genel sağlık sigortasından yararlanabildiklerini söyledi. Türkiye genelinde 29 şehirde 180 Göçmen Sağlığı Merkezi (GSM) olduğunu vurgulayan Reinart, “Mülteciler bulundukları illerdeki göçmen sağlık merkezilerine ya da aile hekimlerine başvurabiliyorlar. Burada şöyle bir şart var ancak kayıtlı oldukları illerde bu haklara sahipler. Mültecilerin çoğu kayıtlı olduğu ilde özellikle işsiz kaldığından iş bulabilmek için büyük şehirlere göç etmek zorunda kalıyor. Bakanlık göç eden mültecinin kaydı ne yazık ki değiştirdiği şehre almamak gibi bir uygulama dayatıyor. Bu da mültecilerin sağlık hakkına erişiminde sorunlar doğruyor” dedi.
Mültecilere ücretsiz maske sağlanmadığına dikkat çeken Reinart, Bakanlığın “düzensiz göçmen” diye adlandırdığı mültecilerin 2019 Aralık ayına kadar sağlık hizmetlerine erişimi haklarının olduğunu ancak yeni bir yasal düzenlemeyle Türkiye’de 1 yılını doldurduktan sonra bu haktan yararlanamadığını belirtti.
Sağlıktan yararlanamıyorlar
Mültecilerin bu durumda sağlık hakkı için ücret ödediğini, çalışmıyorsa bunu kanıtlaması gerektiğini aktaran Reinart, bu noktada bazı belirsizliklerin olduğunu, bazı hastanelerin bu hastaları kabul etmediğini, bazılarının ise kolluk gücüne teslim ettiğini söyledi. Kayıtlı mültecilerin de sürekli damgalanma ve şiddet hali nedeniyle korku içinde yaşadıklarını ifade eden Reinart, “Bu durumda olan mültecilerin, salgın döneminde hastaneye gitmesinde çekinmelerine neden olunuyor. Çalışan mülteciler ise işlerini kaybetmemek için salgını taşıdıklarını düşünseler bile gizlemeye çalışıyorlar ve hastaneye gitmiyorlar” diye konuştu.
GGM kapalı kutu
İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonu tarafından hazırlanan “İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi Korona Pandemisi” raporunu hatırlatan Reinart, “Raporda, merkezde düzenli temizlik yapılmadığı ve doktora erişimin kısıtlı olduğunu iddialarına yer verilerek, sağlık, hijyen ve barınma koşullarının risk oluşturduğu belirtiliyor. Burada tutulan insanların sağlığına, virüsün nasıl yayıldığına ilişkin hiçbir şey bilmiyoruz ve tam bir kapalı kutu. Bu durum mültecilerin sağlığa erişimi konusunda vahim bir tablo gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Nefrete karşı dayanışma
“Salgın günlerinde mültecilerin başta sağlık olmak üzere barınma, gelir güvenliği, eğitimi sağlanmalı ve şiddetten koruyacak bir yapı oluşturulmalı” diyen Reinart, artan nefret söylemlerine karşı dayanışma çağrısında bulundu.