Madenlerin özelleştirilmesi kölelik getirdi

Özelleştirme furyası durdurulamazsa önümüzdeki dönemde birçok elektrik santralinin, madenlerin, kıyıların, limanların satışa çıkarılması engellenemeyecektir. Özelleştirmelerin ağır faturası ise emekçilere ağır çalışma koşulları ve hak gaspları olarak kesilecektir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 24 Kasım 2024
  • 14:30

Neoliberal politikaların temel ayaklarından biri olan özelleştirme uygulaması, işçi sınıfı ve emekçilere karşı geliştirilmiş planlı ve çok boyutlu bir saldırıdır. Emperyalist merkezlerin direktifleri doğrultusunda 1980’lerden bugüne kesintisiz sürdürülen özelleştirmelerin yüzde doksanı AKP döneminde hayata geçirilmiştir. Son resmi verilere göre Türkiye'de enerji işletmelerinin yüzde 87'si özel şirketlere ait, sadece yüzde 13'ü kamu işletmesinde bulunuyor. 

 Emekçilerden toplanan vergilerle inşa edilen kamu kurumları AKP ve suç ortaklarının kurduğu rant ve talan düzeni ile kapitalistlere peşkeş çekilmiştir. Böylece AKP’nin etrafındaki bir grup azınlık servetlerini katlarken, işçi ve emekçiler kölece çalışma ve yaşam koşullarına mahkûm edilmiştir. 

Özelleştirmenin sonuçlarını bilen emekçilerin olağan tepkisi ve öfkesi nedeniyle bu saldırılar tek seferde hayata geçirilemiyor. Bilinçli bir politikanın ürünü olarak; işletmeler önce zarar ettiriliyor, işçi sayısı düşürülüyor, gerekli yatırımlar yapılmıyor ve işlevsizleştiriliyor. Ardından da kelepir fiyata yerli ve yabancı sermayeye satılıyor.  

Kapitalistlerin iştahını kabartan alanlardan biri de madenlerdir. Kölece çalışma koşullarının hüküm sürdüğü madenler yıllar içinde peyderpey özelleştirildi. Özelleştirme saldırısı ile madencilerin sendikal örgütlülüğü dağıtılarak çalışma koşulları ağırlaştırıldı. 

1935 yılında kurulan ve bor madenlerini işleten Etibank, 1998 yılının başında yeniden yapılandırılarak 7 ayrı şirkete bölündü. Bu şirketler zaman içinde yok pahasına elden çıkarıldı, satıldı ve sadece bor üretimi kamuda kaldı. Dünya pazarının yüzde 45-50’sine sahip olan ve bor madenlerini işleten Eti Maden İşletmeleri de AKP iktidarı döneminde, 2017 yılında Türkiye Varlık Fonu’na devredildi. Bor madenlerinin özeleştirilmesinin IMF’nin niyet mektubunda yer alması, söz konusu saldırının emperyalistlerin hedefleri doğrultusunda yapıldığını gösteriyor. 1980’li yılların sonunda 23 bin çalışanı olan kurumda işçi sayısı 7 bine kadar düştü. 

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) da AKP iktidarının hedefindeki kurumlardan biri. TTK’da 1980’li yıllarda 40 bin çalışanıyla yılda 7 milyon ton kömür üretilirken, 2023 yılında 8 bin 500 çalışanıyla 800 bin ton kömür üretildi. Zarar ettirilen TTK’ya bağlı işletmeler her fırsatta özelleştirme saldırısı ile karşı karşıya kalıyor. Son olarak Zonguldak’ta bulunan Karadon Müessesesi’nin özelleştirilmesi işçilerin düzenlediği eylemlerin ardından püskürtüldü. 

Manisa’nın Soma ilçesinde Eynez açık bölgesinde bulunan ve TKİ’ye bağlı Soma Ege Linyitleri İşletmesi (ELİ) bünyesinde linyit kömürü üretimi yapılan madenin Yeni Anadolu şirketine devredilmesi ise işçilerin mücadelesi ile püskürtüldü. Özelleştirmeye karşı Ankara’ya doğru yürüyüşe geçen ve Kırkağaç bölgesinde jandarma tarafından durdurularak engellenen işçiler çadır kurarak nöbete başladı. İşçiler, direnişlerinin 26’ncı gününde özelleştirmeyi iptal ettirdi.

İşlevsizleştirilen kurumlardan biri de Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü’dür (MTA). MTA yapısı değiştirilerek küçültüldü, bilimsel yapısı bozuldu ve kurum işlevsizleştirildi. Böylece madencilik sektöründe taşeron çalışma hâkim kılındı, bilim ve teknolojinin kullanımından vazgeçildi. 

TKİ'nin bölgedeki faaliyetinin 1998 yılında durdurulması ile birlikte Şırnak’taki ocaklar, 2001 yılında rödovans (kiralama) karşılığı Dicle Anonim Şirketi’ne verildi. TKİ’nin madenleri işlettiği dönemde, bölgede 10 bine yakın işçi çalışırken rödovans sistemine geçildiğinde üretim artarken işçi sayısı yarıdan fazla azaldı. Bölge birkaç maden patronuna bırakıldı. Kaçak madenlerde yaşanan iş cinayetlerinde onlarca işçi hayatını kaybetti. 

28 Ekim 2014 tarihinde, Karaman’ın Ermenek ilçesine bağlı Pamuklu köyü yakınlarında, rödovans sistemiyle çalışan Has Şekerler Madencilik’e ait kömür işletmesindeki su baskını sonucunda 18 işçi 350 metre yerin altında mahsur kalarak hayatını kaybetti. Ermenek’te ve diğer onlarca madende yaşanan işçi ölümlerinin nedeni madenlerin özelleştirilmesi, taşeron çalışma sisteminin yaygınlaştırılması, denetimsizlik ve sendikasızlaştırma politikalarıdır.

Çayırhan’da neler oluyor?

İşçi ve emekçileri sefalete sürükleyen Erdoğan-Şimşek ekonomi programına göre bu yıl özelleştirmelerden 20 milyar lira gelir elde edilmesi hedefleniyor. Bu kapsamda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Ocak-Ekim döneminde 57 ihale düzenledi. Çayırhan Termik Santrali de maden sahasıyla birlikte 17 Eylül’de ihaleye çıkarıldı. 4 Aralık’ta teklif süresi kapatılacak.

Yaklaşık 10 bin işçinin çalıştığı ve aileleriyle birlikte yaşam alanı olan Çayırhan 1987’de kuruldu. Özelleştirmenin hedefindeki santral 2000 yılında 20 yıllığına CİNER Holding’e devredilmiş, işletme hakkının sona ermesiyle 30 Haziran 2020’de devlete iade edilmişti. 4 yıldır kamunun işlettiği santral bir kez daha sermayedarlara verilmek isteniyor.

Çayırhan TES’in özelleştirilmesi halinde kamunun elektrik üretimindeki payı yüzde 20’li oranlara gerileyecek. Yani elektrik üretim ve dağıtımının neredeyse yüzde 80'i özelleştirilmiş olacak. Her yıl 3,5 milyar liralık değer kamu için değil bir sermaye grubu için üretilecek. Üstelik madenle birlikte lojmanlar, binalar, madene ait her şey ihaleyi alan şirketin olacak. Aileleri ile birlikte lojmanlarda kalan işçiler hem işsiz hem evsiz kalacak. 

İşçiler “varlık satışı ve özelleştirmeler iptal edilsin” ve “çalışma koşulları iyileştirilsin” talepleriyle yer altında ve üstünde direniyor. 

Özelleştirme furyası durdurulamazsa önümüzdeki dönemde birçok elektrik santralinin, madenlerin, kıyıların, limanların satışa çıkarılması engellenemeyecektir. Özelleştirmelerin ağır faturası ise emekçilere ağır çalışma koşulları ve hak gaspları olarak kesilecektir. 

K. Düşgör