ABD Basra Körfezi’nde gerilimi tırmandırıyor

Trump yönetimi savaş tehditleri savuruyor, özellikle İran’ı taciz ederek Basra Körfezi’nde gerilimi tırmandırma politikasını sürdürüyor. Ancak tehditler hedefine ulaşamıyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 24 Nisan 2020
  • 15:50

Amerika’da koronavirüs salgınında her gün binlerce kişi hayatını yitiriyor. Günlük vaka sayısı on binlerle ifade ediliyor. Virüs bulaşan yoksullar, siyahiler, göçmenler arasında ölüm oranları ortalamadan kat kat yüksek. Trump yönetiminin vurdumduymazlığının, önlem almak yerine Çin’i suçlamasının, İran’ı taciz etmesinin, sağlık sisteminin parası olmayanı ölüme terk eden yapısının bedelini Amerika’nın ezilenleri canlarıyla ödüyorlar. Öte yandan şimdiden işsizler ordusuna katılanların sayısının 30-40 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor.

ABD’de durum bu iken, Trump yönetimi savaş tehditleri savuruyor, özellikle İran’ı taciz ederek Basra Körfezi’nde gerilimi tırmandırma politikasını sürdürüyor. Ancak tehditler hedefine ulaşamıyor. Çünkü İran yönetimi de kendi üslubuyla karşılık veriyor. İran’ın Trump’ın küstahça tehditlerine boyun eğmemesi, “kontrollü çatışma” olasılığını gündeme getiriyor.

 İran’ın uydusu, Trump’ın öfkesi

ABD Başkanı Donald Trump, yeni yayınladığı bir Twitter mesajında, “ABD donanmasına, denizde bizim gemilerimizi taciz etmeleri halinde herhangi bir İran gambotu ya da gambotlarını imha etmesi ve vurması talimatı verdim” ifadelerini kullandı.

İran’ın bu küstahça tehdide verdiği yanıtlar, “Basra Körfez’inde sular ısınıyor” yorumlarına neden oldu. Oysa gerilim yeni değil. Bu ayın ortalarında İran karasularını ihlal eden ABD donanmasına bağlı Beşinci Filo, İran Devrim Muhafızları Ordusu’ndan ummadığı bir karşılık görmüştü. Beşinci Filo, 16 Nisan’da Devrim Muhafızları Ordusu’na ait 11 sürat teknesinin, Basra Körfezi’ndeki 6 ABD gemisine tehlikeli bir şekilde yaklaşarak taciz ettiğini açıklamıştı. Tacize uğrayan ABD gemileri geri çekilmiş, gerilim atlatılmıştı.

Ortalık durulmuş gibi görünse de içeride sıkışan Trump yönetimi gerilimi sürdürme eğiliminde olduğunu gösterdi. Nitekim İran’ı hedef alan saldırı tehdidi, gerilimi tırmandırma politikasının devam edeceğine işaret ediyor. Gerilimin tırmandırılmasında İran’ın ilk uydusunu başarıyla fırlatmış olmasının da payı var. Uydunun başarıyla fırlatılmasından dolayı Tahran yönetimine hücum eden ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, uydu fırlattığı için İran’ın cezalandırılması gerektiğini söyledi. Bu açıklamanın hemen ardından Trump’ın yeni tehdidi yayınlandı. Bu tehditlerin birbirini izlemesi bir tesadüf değil. Zira bir tarafta ambargo bir tarafta koronavirüs salgınına rağmen İran’ın başarıyla bir uydu fırlatması hem ABD’yi hem İsrail’i rahatsız etti. Tehdit dozunun yükselmesinde bu yeni gelişmenin de önemli payı olduğu gözleniyor.

“Saldırıya uğrarsak karşılık veririz!”

Trump’ın tehditlerine karşılık veren İran yönetimi, Basra Körfezi’nde yaşanan gerilimin işgalci ABD ordusundan kaynaklandığını belirtti. Trump’ın vur emri vermesi üzerine İran Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami de aynı yönde emir verdi. Basra Körfezi’nde İran’a ait sivil ya da askeri deniz araçlarının güvenliğinin tehdit edilmesi durumunda ABD savaş gemilerinin vurulacağını belirtti.

Trump’ın tehditleri üzerine açıklama yapan İran Dışişleri Bakanlığı da ABD donanmasının Körfez sularında gerilim yaratan yasadışı hareketlerini protesto etti. ABD’yi “başkalarına zorbalık yapmak yerine askerlerini korona virüsünden kurtarmaya” çağıran İran silahlı kuvvetleri sözcüsü Ebu el-Fadl Sukharji ise, “Amerikalılar deneyimliyse eğer, askerlerini bölgeden çekeceklerdir” ifadesini kullandı.

Tarafların izlediği politika, gerilimin devam edeceğine işaret ediyor. Zira ABD’nin bu aralar İran’ı taciz etmekten vazgeçmesi beklenmiyor. Ayrıca siyonist İsrail ve Körfez şeyhleri de tacizlerin devamını istiyor. İran ise, General Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra, ABD’nin Ortadoğu’daki varlığının sona erdirilmesi için elinden geleni yapacağını ilan etmişti. Verili koşullarda her iki taraf savaştan kaçınıyor. Ancak buna rağmen “kontrollü çatışma” olasılığının devam ettiği de bir gerçek.