Fransa Ulusal Sağlık ve Tıp Araştırmaları Enstitüsü Araştırma Direktörü Camille Locht ile Cochin Hastanesi Yoğun Bakım Servisi Sorumlusu Jean Paul Mira, Fransa’da bir televizyon kanalında yaptıkları açıklamada, bilim etiğini bir kenara bırakarak ırkçılık kustular. Bu ikili, “Covid-19 aşısı Afrika’da denenmeli” diyerek, tıp ve genel olarak da bilim etiğiyle uzaktan-yakından ilişkilerinin olmadığını, safkan ırkçılardan olduklarını pişkince sergilediler.
Söz konusu ikilinin sağlık alanında önemli mevkilerde görevli olmaları, kapitalist dünyada bilimin ve tedavi olanaklarının kimlerin elinde olduğunu, nasıl ve ne için kullanıldığını gösteriyor. Biz bu kafatasçısı faşist ideolojinin hiç de yabancısı değiliz. 1999 Marmara depremi sonrasında Yunanistan’ın gönderdiği kanları “Yunana kanı” diyerek geri çeviren ırkçı sağlık bakanlarının olduğu bir ülkede yaşıyoruz sonuçta.
Sağlık sisteminin ve politikalarının hangi ırkçı kafalara teslim edildiğini gösteren bu tablo oldukça vahimdir. Kapitalizmin çürümüşlüğünü ve burjuva uygarlığının gericileşmekte aldığı mesafeyi bundan daha iyi ne izah edebilir? Avrupa Birliği’nde tek nükleer güce sahip olmakla övünen Fransa’nın korona salgını karşısında içerisine düştüğü çaresizliğinin nedenleri de burada yatıyor. Zira insan yaşamını kolaylaştıran yatırımlarla değil ama kitle imha silahlarına sahip olmakla övünen bir düzenin, birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da halkına ölümden başka vereceği bir şey kalmamıştır.
Buradan halk sağlığı için doğru ve iyi bir sonucun çıkmasını beklemek en hafif deyimle ahmaklık olurdu. Salgın sonrasında ortaya çıkan korkunç tablo bu durumu fazlasıyla teyit etmektedir. Bu aptalca, akıldışı beklentilerin sonuçları Fransa halkına olduğu kadar dünya emekçilerine de oldukça pahalıya mal olmaktadır.
Hastane yoğun bakım servisi sorumluluğunun bir ırkçıya teslim edilmesi ise skandaldan öte tam bir cinayettir. Jean Paul Mira’nın, önüne gelen acil vakalarda tıp etiğine bağlı kalacağı, ayrım yapmayacağı, hastanın rengi, bölgesi, inancı ve cüzdanına bakmadan karar verebileceği nasıl beklenebilir ki? Korona günlerinde, burjuva medyada bile yoksulların hastanelerde yer bulamadıklarına dair bolca haber çıkması boşuna olmasa gerek. Kapitalistler, tanınmış şahsiyetler, burjuva politikacılar rahatlıkla test yaptırma imkanına sahipken, yoksulların bu imkanlardan da mahrum bırakıldıkları, güncel bir gerçektir.
Fransa’da, iki ırkçının bir televizyon kanalında arsızca ve hiç çekinmeden ırkçı kinlerini kusmaları bir utanç vesikası olarak onların ve temsil ettikleri düzenin boynunda asılı kalacaktır. Söylenenler bilinenlerin ikrarından başka bir şey olmasa da gerçeklerin ilgili ağızlar tarafından tam bir küstahlıkla ortaya dökülmesi oldukça önemlidir. Suçlular, suçüstü yakalanmıştır.
İnsanlığın ortak tarihsel ürünü olan bilim bu asalaklar sürüsünün elinde kaldıkça, bilimin ve teknolojinin insanlığın ve doğanın aleyhine kullanılacağı açıktır. Bilim ve teknoloji sağlık ve çevrenin korunması, günlük yaşamın kolaylaştırılması yerine kitle imha silahlarının geliştirilmesi için kullanılarak, barbarlığa doğru hızla yol alınmaktadır. Bu karanlık ve vahşet dolu günler bunu önlemenin biricik yolunun, bilimi bu asalaklar sürüsünün elinden çekip almaktan geçtiğini bütün çıplaklığıyla göstermiştir.