Walter Lübcke cinayetinin arkasındaki Neo-Nazi şebekesi aşırı sağcı faşist çete C18-Adolf Hitler Savaş Birlikleri (Combat 18-Kampftruppe Adolf Hitler) İsviçre’de üs tutmuş bulunuyor.
CDU’lu Politikacı Walter Lübcke cinayetinin izleri, Nazi çetesi C18’e uzanıyor. Bu cinayet şebekesi İsviçre dışında Avrupa, Amerika, Yunanistan gibi ülkelerde de örgütleniyor ve İsviçre’den koordine ediliyor. Bir bulvar gazetesi olan Blick’te, Walter Lübcke’in öldürülmesinden sonra, 26 Haziran 2019’da yer alan habere göre, C18 adlı faşist çetenin başını E. B. (34 yaşında kadın) ve A. S. (39 yaşında erkek) çekiyor. Anlaşılıyor ki A. S.’nin göğsünde “was auch immer nötig ist” (ne gerekiyorsa) yazan dövmeye kadar detaylı bilgiler gazeteye özellikle sızdırılmış.
Faşist Neo-Nazi çetesi C18, Avrupa çapında hücreler kuruyor, üyelerini silahlandırıyor ve silahlı eğitim yapıyor. Özellikle silahlı eğitimler için İsviçre adeta bir üs olarak kullanılıyor.
İsviçre’nin güvenlik yetkilileri ne yapıyor?
Neo-Naziler buluşmalarını, kamuoyunun ve sol çevrelerin dikkatini çekmemesi için konser vb. adlar altında kamufle etmeye ve hatta bu buluşmalara çocukları da alet ederek, ailevi bir görünüm vermeye özen gösteriyorlar. C18 çetesi bu gibi etkinlikleri çete üyesi devşirmek için kullanıyor.
C18’in bunu Almanya’da Almanya Ulusal Demokrat Partisi (NPD), İsviçre’de İsviçre Demokratları (SD) üzerinden, başka ülkelerde başka faşist örgütlenmeler aracılığıyla yaptığı bilinen bir gerçek. Fakat adı geçen faşist örgütlerin “yasal” olması sebebi ile bunlar üzerinden C18’in örgütlenmesine sadece göz yumulmuyor, adeta teşvik de ediliyor.
Neo-Nazi çevrelerde birinci sırada yer alan Dortmundlu müzik grubu Oidoxie’nin yanı sıra, İsviçreli müzik grubu Amok da ikinci sırada en fazla tanınan ve dinlenen gruplar arasında yer alıyor. Amok söylediği şarkılarda C18 cinayet şebekesini yücelmekte bir sakınca görmüyor ve buna rağmen gruba dokunulmuyor.
C18 adındaki bu cinayet şebekesinin 2 Haziran 2019’da cinayet için görevlendirdiği Stephan Ernst, Almanya’nın Kassel yakınlarındaki İstha kasabasında, Kassel hükümet başkanı Walter Lübcke’yi (CDU), evinin önünde, bir tabanca ile yakın mesafeden kafasına sıkarak öldürdü. 15 Haziran 2019’da tutuklanan Stephan Ernst, Walter Lübcke’yi öldürdüğünü 25 Haziran 2019’da itiraf etse de 2 Temmuz 2019’da ifadesini değiştirerek inkâr etti.
Avrupa basınında ve kamuoyunda Hanau’daki saldırıda AfD’nin (Almanya için Alternatif) de rolü olduğu tartışılıyor. Almanya’nın Hanau kentinde gerçekleştirilen ve dokuz göçmen insanın hayatını kaybetmesine yol açan ırkçı faşist saldırı da dahil bu cinayetler silsilesinde NPD’nin yanı sıra AfD, hükümet ortakları CDU ve CSU olmak üzere bilumum burjuva partileri ve burjuva düzeni, yerli-yabancı ayrımı ve ırkçı söylemleri nedeniyle sorumludurlar.
Cinayetlerin ayak izleri, İsviçre ve AfD
2017’de dönemin AfD Eş Başkanı Alice Weidel üzerinden İsviçre’den, açığa çıkan miktarıyla 130 bin euro bağış yapıldı. O zaman kaynağı belli olmayan bu para tartışmalara neden olsa da paranın kaynağı gizlendi. Nisan 2019’da Alman asıllı İsviçre vatandaşı gayrimenkul milyarderi Conle ailesinin bu bağısı yaptığı ortaya çıktı. AfD ile C18 arasındaki bağ ise defalarca Avrupa basınına yansımış bulunuyor. İsviçre’de silahlı eğitim yapabilecek kadar cüretkârca davranan C18 faşist cinayet şebekesi hem maddi destek kanalıyla hem de kendisine göz yumulması yoluyla, manevi olarak bu ‘tarafsız demokratik’ İsviçre devletinden destek görmektedir.
Eski dostluk
İsviçre Nazilerle ezelden beri dosttu ve bu dostluğu bugün cereyan eden olaylar üzerinden yeniden görülüyor.
1938 yılında, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın arifesinde, Almanya ve Avusturya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde sosyalistlere, komünistlere ve Yahudilere karşı bir sürek avı başlatılır. Nazi vahşetinden kaçarak İsviçre sınırlarına dayananlar, çoluk-çocuk, yaşlı-genç demeden gerisin geri Nazilere teslim edilir. İsviçre sınırları Almanya ve Avusturya’da Nazi zulmünden kaçanlara karşı hükümet kararı ile kapatılır ve Avusturya’ya vize uygulanır. O dönem İsviçre’nin St. Gallen kantonunda emniyet müdürü olan Paul Grüninger bu kararı dinlemez ve sınırı geçmek isteyenlere yardım eder. Sahte vizelere göz yummakla kalmaz, vizesi olmayanlara kendisi de sahte vize yapar, geçici de olsa İsviçre’de kalmalarına yardım eder. 12 Mart 1918’de Avusturya Almanya’ya adeta iltihak eder. Bundan sonraki süreçte de Paul Grüniger mültecilere 12 Mart 1938 öncesine ait tarihlerle vizeler temin etmek şeklinde yardıma devam eder. Tüm bu işleri gayrı resmî olarak birlikte çalıştığı Sosyalist Gençlik (Sozialistische Jugend) adlı bir grubun desteği ile yapar.
17 Ağustos 1938’de İsviçre çapında yapılan emniyet müdürleri toplantısında İsviçre’nin Nazi vahşetinden kaçan bu insanlara yardım edilmesi gerektiğini söyler ve bütün sınırların açılmasını talep eder. Ancak bu talebine karşılık bulamaz. Nihayetinde, Paul Grüniger bu icraatlarından dolayı görevden alınır. Tesadüf bu ya, o dönem St. Gallen kantonunun anti-faşist olmakla ünlü hükümet başkanı sosyal demokrat Valentin Keel, Paul Grüniger’i görevden alır. Daha sonra Paul Grüniger mahkeme kararı ile “vatana ihanet”ten suçlu bulunur. Paul Grüniger’e ancak 1995 yılında itibarı iade edilir ve varislerine 1,3 milyon frank ödenir. Paul Grüniger’in bu iadeyi itibara zaten ihtiyacı yoktu. Kimi kaynaklara göre 3 bin, kimi kaynaklara göre ise 5 bin insanın hayatını Nazi vahşetinden kurtarmakla, Paul Grüniger zaten itibarların en yücesine sahipti.
Görüldüğü gibi, İsviçre Nazilerle ezelden beri dosttu ve “eski dosttan düşman olmaz” misali bu “kadim dostluk” şimdi de sürüyor. Egemenlerin insanlık düşmanlığı temelindeki “kadim dostluğu”na, sadece İsviçre’de değil, tüm dünyada yerli-yabancı ayrımı yapmaksızın, ancak işçilerin birliği ve halkların kardeşliği ile son verilebilir.