Seçim hesapları ve Kürt sorunu

Kürt halkının bütün kazanımları bu kokuşmuş düzene karşı mücadelelerin ürünüdür. Kazanımların korunması da, sorunun çözümünde mesafe alınması da bu düzene karşı mücadelenin yükseltilmesiyle mümkündür.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Temmuz 2021
  • 08:00

Toplumsal meşruiyetini yitiren dinci-faşist rejim oy desteğindeki ciddi düşüşü engelleyemiyor. Saltanatının çöküş sürecinde olduğunun farkında olan Erdoğan kaçınılmaz sonu geciktirmek için çırpınıp duruyor.

Oy devşirme arayışına giren AKP şefi, rüşvetler karşılığında kendisine destek verecek müttefikler arıyor. Zira MHP’nin desteği iktidarı ayakta tutmaya yetmiyor. İyi Parti üzerine hesaplar yapılırken, Saadet Partisi’ni etkisizleştirmek için Oğuzhan Asiltürk devşirildi. Böylece AKP şefi, “din bezirganları olarak bir aradayız” mesajı vermeye çalışıyor.

Ancak bunlar sorunu çözmediği için Kürt halkından da oy talep etmeye başladı. 2,5 yıl sonra Diyarbakır’a giden Erdoğan, bir yandan barıştan yana olduğu safsatasını tekrarlarken, diğer yandan Kürt hareketine pervasızca saldırdı.

Diyarbakır ziyareti üzerine bazı çevreler “yeni bir çözüm süreci gündemde” propagandasını piyasaya sürdüler. Joe Biden yönetiminin de bunu talep ettiğini iddia eden “analizler” yapıldı. Oysa Diyarbakır’da yaptığı konuşma, Erdoğan’ın göstermelik de olsa Kürt halkının dikkate alabileceği bir “çözüm süreci” geliştirme niyetinde olmadığını gözler önüne serdi.

HDP’ye saldıran, “terörle mücadele” söylemini tekrarlayıp duran AKP şefi Diyarbakır’da, “Biz tüm samimiyetimizle barış dedik, kardeşlik dedik, çözüm dedik, adalet dedik, hak dedik, özgürlük dedik, demokrasi dedik...”  vb. demagojik laflar etti. Masayı deviren kendisi değilmiş gibi, tam bir arsızlıkla HDP’yi süreci bitirmekle suçladı.

Oysa masayı devirmekle kalmayıp, kirli savaşın startını vererek Kürt illerinde binlerce kişinin öldürülmesinden siyasi rant devşiren bizzat kendileriydi. Böylece 7 Haziran 2015’te kaybettiği seçimleri, kan dökerek 1 Kasım’da tekrar kazandılar. Sur başta olmak üzere birçok mahalleyi yerle bir ettiler. İsrail’in Gazze’deki savaş taktiği Diyarbakır’da uygulandı.

Roboski’nin faili, Kürt halkının oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarını hapse attıran, yerlerine kayyum atayan, HDP ve Kürt halkına düşmanlık üzerine siyaset yapan ırkçı-faşist rejimin yeni bir “çözüm süreci” başlatmak bir yana, artık sahte vaatlerde bulunabilecek durumda dahi olmadığı görülüyor. Buna rağmen “Joe Biden istedi Tayyip Erdoğan yeni bir çözüm süreci ilan edecek” türünden “derin analizler”’ yapılıyor.

Dinci-ırkçı bir zorbaların Kürt sorununun çözümü, yeni bir “çözüm süreci” gibi bir sorunları yoktur. Onlar olsa olsa oy hesaplarıyla Kürt sorununu istismar etmeye dönük hamleler yapabilirler. Ama artık bu tür kirli oyunların işe yaraması da mümkün görünmüyor.

Düzen muhalefetinin “Aşil topuğu”...

Irkçı-şoven AKP-MHP iktidarı, düzen muhalefetine basınç uygulayarak, “Kürt sorunu üzerine konuşursanız sizi terörist ilan ederiz” diye tehdit ediyor. Düzen muhalefetinin sağcı kanadı İyi Parti zaten ırkçılıkla malul. CHP ise saray rejiminin çizdiği alanın dışına çıkamıyor, HDP ile yan yana görünmekten kaçınıyor.

Büyükşehir belediyelerini ancak HDP’nin desteği ile kazanabilen, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürt halkının oylarına muhtaç olan düzen muhalefeti, buna rağmen Kürt sorunundan söz etmekten çekiniyor. HDP kitlesinin nasılsa AKP’ye oy vermeyeceğini, eninde sonunda “Millet İttifakı”na destek sunacağını var sayıyor.

Bu tutum, düzen muhalefetinin ülkenin temel sorunlarının çözümü konusunda tam bir acz içinde olduğunu gözler önüne seriyor. Rejim ırkçı zorbalıkla HDP’yi boğmaya çalışırken, Kürt sorunu hala düzen muhalefetinin “Aşil topuğu” olmaya devam ediyor.

HDP’nin karşılık bulmayan beklentileri

Dinci-faşist koalisyonun yerel seçimlerde yenilgiye uğramasını sağlayan HDP, iş birliğinden yana olduğunu gösterdi. Buna rağmen düzen siyasetinin tutumunda bir değişiklik olmadı. AKP-MHP koalisyonu ırkçı zehir saçmaya devam ederek Kürt halkına düşmanlığı daha da derinleştirdi. Deniz Poyraz’ın katledilmesinden bu yana ırkçı saldırılarda belirgin bir tırmanma var. Zira ülkeyi batağa saplayan iktidar dinci-ırkçılığa daha sıkı sarılarak ömrünü uzatabileceğini sanıyor. Bu gelişmeler karşısında düzen muhalefeti hiçbir tutum geliştirmiyor.

Böyle bir atmosferde erken seçim tartışılırken, HDP düzen siyasetinin her iki kutbuna ilişkin tutumunu açıkladı. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan yaptığı açıklamalarla, hem dinci-faşist rejime hem ‘Millet İttifakı’na mesajlar verdi.

Buldan ilk açıklamasında düzen muhalefetine seslendi:

“Bu ülkede kim iktidar olmak istiyorsa, bu ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorununu çözmek zorundadır ve sorun çözülmeden bu ülkeye demokrasi gelmeyecektir. Onun için hiç kimse Kürt halkının oylarını cebinde kesin olarak görmesin. (…)

“Geçmişte özellikle son seçimlerde İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin ve Antalya seçimlerinde desteklediğimiz demokratik güç birlikleri elbette önemli ve kıymetliydi. Ancak bundan sonraki seçimlerde hiç kimse bizden aynı tavrı beklemesin. Aynı tavrı göstermeyeceğimizi herkes artık bilsin ve bilmelidir.”

Bu sözlerin “AKP’ye göz kırpma” diye eleştirilmesi üzerine ikinci bir açıklama yapan Buldan şunları söyledi:

Dün Antep'te çözüm sürecinden bahsettim. Bu ülkenin çözüm sürecindeki kıymetli zamanından bahsettim. Bu açıklamaları çarpıtanlar, çözüm sürecinde bir kez daha AKP ile masaya oturmak istiyor diyenler, bugün AKP’nin zulmü karşısında, kayyımlar, cezaevinde olan milletvekillerimiz, belediye başkanlarımızın, her gün operasyonlarla yöneticilerimizin tutuklanması, hakkımızda açılan davaların, fezlekelerin, bu ülkede yapılan bütün hukuksuzlukların karşısında AKP ile masaya oturacak tek bir Kürt yoktur.” 

HDP, Kürt halkının temel taleplerinin dikkate alınması koşuluyla düzen partileriyle iş birliği yapmaya hazır olduklarını dile getiriyor ve bunun karşılık bulmasını bekliyor. Ancak düzen muhalefeti bu beklentileri yanıtlama doğrultusunda hiçbir adım atamıyor. Bu da sermaye iktidarının Kürt sorununa düzeniçi bir çözüm üretmekten aciz olduğunu gösteriyor.

Çıkış halkların devrimci kader birliğinde!

Kürt hareketi 1999’dan bu yana düzeniçi bir çözüm için devletle ve düzen partileriyle görüşmeler yaptı. “Çözüm süreci” olarak adlandırılan dönemde İmralı merkezli görüşmeler yapıldı. Öcalan ve HDP liderliği devletin nihayet çözüme hazır olduğunu varsaydılar. Erdoğan’ın masayı devirmesiyle beklentiler hayal kırıklığına dönüştü. AKP şefi umduğu siyasi rantı elde edemeyince kirli savaşı başlattı. Yaşanan süreç, düzenden çözüm beklemenin beyhude olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Rejim Kürt sorununa çözüm üretmek bir yana, ırkçı-şovenizmi yaymanın aracı olarak kullanıyor. Dolayısıyla “Biden istedi Erdoğan yeni bir çözüm süreci başlatıyor” laflarının hiçbir karşılığı yok.

Kürt halkının bütün kazanımları bu kokuşmuş düzene karşı mücadelelerin ürünüdür. Kazanımların korunması da, sorunun çözümünde mesafe alınması da bu düzene karşı mücadelenin yükseltilmesiyle mümkündür.

“Kürt halkı kendi gücüne dayandığı ve bölge halklarıyla devrimci kader birliği içinde hareket ettiği ölçüde sürecin toplamından kalıcı kazanımlarla çıkacaktır.” (TKİP IV. Kongresi, Ekim 2012)