Demirtaş Öcalan’la tehdit ediliyor...

Bir kez daha Kürt sorunu istismar edilmeye çalışılıyor

Bu rejimin kendi bekası için çevirdiği kirli oyunlarla Kürt sorunun çözümü arasında bağlantı kurmak, en hafif deyimle siyasi körlüktür. Bunun mümkün olup olmamasından bağımsız olarak, Kürt sorununun düzen içi iğreti bir çözüme kavuşturulabilmesinin yolu bile, ancak dinci-faşist rejime karşı fiili-meşru mücadelenin yükseltilmesiyle açılabilir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Ocak 2022
  • 08:00

Dinci-gericilik odağı AKP, sefil emellerine ulaşmak için her yolu mubah gören; ilke, değer, ahlak, yasa tanımayan bir zihniyetin cisimleşmiş halidir. Bu zihniyetin mottosu, “işine geleni kullan at” şeklinde özetlenebilir. Emellerine ulaşabilmek için her kılığa girer, herkesle yol yürürler. Hedeflerine ulaştıklarına kanaat getirdiklerinde ise anında “dostlarını” çöpe atarlar. Bunun en bariz örneği cemaat ile çatışmada yaşandı. “Hizmet hareketi” diye yere-göğe sığdıramadıkları Fethullah Gülen cemaatini, onbir yıl süren “balayı”nın ardından terör örgütü ilan etiler. AKP’nin önde gelen kurucularını bile ya harcadılar ya da alçaltıcı misyonlar yükleyip kullanmaya devam ettiler. Bir dönem tepe tepe kullandıkları liberalleri linç etmeye başladılar.

Bu ilke-değer tanımaz din istismarcıları Kürt hareketinin yakasından da düşmüyor. Dönemsel ihtiyaçlarına göre Kürt sorununu pervasızca istismar etmek için “analar ağlamasın” diye demagoji de yaptı, ırkçılıkta faşist partiyle de yarıştı. “Çözüm süreci” ilan edip ardından masayı tekmeledi, Roboski’de çocukları F 16 savaş uçaklarıyla bombaladı, Kürt halkının yaşadığı mahalleleri yerle bir etti. HDP liderleriyle kadrolarına karşı da yıllardan beri devam eden bir “sürek avı” politikası uyguluyor. Kürt halkının oyalarıyla seçilen bütün belediye başkanlarını görevden alıp yerine kayyum atadı. Bir dönem çıkıp “Kürt sorununu biz çözeceğiz” diye vaaz verdikleri gibi, “Kürt sorunu diye bir şey yoktur biz onu çözdük” dediler. Tüm bunların ardından geçen hafta konuyu tekrar gündeme getiren AKP şefi, “Edirne’deki (Selahattin Demirtaş) İmralı’dakine (Abdullah Öcalan) hesap verecek” sözleriyle, bir kez daha kirli manevralar çevirmeye hazırlandığını ilan etti.

***

Mafyatik yöntemlerle ömrünü uzatan rejimin itibarı yerlerde sürünürken, ekonomik kriz içinden çıkılmaz bir hal almış, kitle desteğinde büyük düşüşler gerçekleşmiştir. Kabarık suç dosyalarının altında ezilen AKP şefi, olağan koşullarda seçim kazanma şansından yoksun kalınca, iyi bildiği yola, yani kirli dolaplar çevirme işine odaklandı. Kürt hareketine nifak sokma, Kürt halkını tedirgin ederek kafasını karıştırma oyununu çevirmeye başlayan Erdoğan, AKP’ye oy veren kitleyi manipele ettiği gibi, Kürt hareketi ile ona destek veren Kürt halkını da manipüle etmeye çalışıyor.

Bu kirli manevra, AKP şefinin Kürt halkına yönelik küstahça tutumlarının yeni örneği oldu. Bu tür rezilliklerle Kürt halkının kafasını karıştırabileceğini var sayan Erdoğan, özgürlüğü için direnen, mücadele deneyimi olan bir halk kitlesiyle oynabileceğini sanıyor. Oysa bu halk İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde nasıl davranacağını, AKP şefine büyük bir hezimet yaşatarak göstermişti. Buna rağmen Kürt halkına karşı yeni kirli manevralara yönelmesi, AKP şefine yeni bir hezimet tattırabilir. Zira şeytanlaştırmaya çalıştığı HDP’ye oy verenler belli bir politik bilinci olan, kime ne için oy verdiğini bilen politize olmuş, dinci-faşist rejimin “ne mal” olduğunu iyi bilen bir halktır.

Ortada kirli bir manevra hazırlandığını gösteren farklı veriler de var. Örneğin 2019 yerel seçimlerinde İmralı’ya gönderilip Abdullah Öcalan’dan mektup getiren “akademisyen” kılıklı saray dalkavuğunun yeninden sahneye çıkartılması gibi. Medyascope’den Ferit Aslan’a konuşan Ali Kemal Özcan adlı bu kişi, Selahattin Demirtaş’ı tehdit ederken, “Tayyip Erdoğan Kürt sorununu çözebilir” zırvasını yeniden piyasaya sürüyor.

AKP şefinin manevrası iğrenç olsa da şaşırtıcı sayılmaz. Tuhaf olan, bu açıklamadan sonra başlatılan tartışmalarda Kürt sorununu çözümünden söz edilmeye başlamasıdır. “Yeni bir çözüm süreci mi başlıyor?” tartışmaları bir yerlerden tetiklendi. Bu spekülasyonlar farklı mecralarda “analiz” edilmeye başladı. İşin tuhaf tarafı ise, Kürt hareketine yakın bazı isimlerin de, “ya olursa” beklentisi içinde olduklarını düşündürten laflar etmesidir.

Kürt hareketiyle, Kürt halkıyla, Kürt sorunuyla bu denli kaba bir biçimde onayan dinci-gericilikten halen beklenti içinde olmak, bunu ihtimallerden biri saymak, akıl alır şey değil. AKP şefi başta olmak üzere, dinci-faşist rejimin olaya dönemsel siyasi hesaplar üzerinden yaklaştığı defalarca kanıtlandı. Bu zihniyetin ırkçılıkta hiçbir sınır tanımadığını gösteren yüzlerce olaya rağmen, “Erdoğan pervasız biridir, yine herkesi şaşırtan bir çözüm süreci başlatabilir” demeye gelen “analizler” yapılabilmekte, AKP şefinin “yeni bir çözüm süreci” başlatma olasılığından söz edilebilmektedir.

***

Beka sorunu, kabarık suç dosyaları, hesap verme korkusu, ABD medyasında AKP şefinin “ya hapis ya sürgün” ikilemiyle karşı karşıya olduğunun yazılması, mafyatik yöntemlerle işleri yürütmenin zorlaşması nedeniyle, her türlü kirli-kanlı oyunu çevirmek için çaba sarf edecekleri kesindir. Bu durumda dinci-faşist rejim Kürt sorununu bir kez daha istismar etmek, sefil hedeflere ulaşmanın bir aracı olarak kullanmak için manevra yapacaktır. Nitekim Erdoğan’ın başlattığı tartışma bu yönde bir hazırlık yapıldığını gözler önüne sermektedir.

Dinci-gerici rejim, eğer başarabilirse, Kürt sorununu da, Abdullah Öcalan ya da başkalarını da kullanmaya çalışacaktır. 2019 yerel seçimlerinde İmralı’dan mektup getirtme, Osman Öcalan’a TRT ekranlarını açma gibi manevralar çevirenler, bugün de yeni kirli oyunlara yöneleceklerdir. Sorun, bu kirli oyunların Kürt sorununun çözümü bağlamında tartışılmasında yatıyor.

Vurgulamak gerekiyor ki, Erdoğan’ın çevirdiği kirli oyunlar ile Kürt sorununun çözümü arasında hiçbir bağ yoktur. Erdoğan bu sorunu siyasi rant kaynağı olarak görüyor; ırkçılık konusunda faşist partiyle yarışırken de, “çözüm süreci” başlatırken de...

AKP-MHP zihniyeti, ideolojisi, politikası hakkında az-çok fikri olanlar için açık olan bir olgu var: Kürt sorunu bizzat düzenin ürettiği ve yeniden ürettiği köklü demokratik bir sorundur. Bu bağlamda sorunun düzeniçi bir çözüme kavuşturulması için bile burjuva anlamda demokratik alanların nispeten genişletilmesi, egemenlerin bazı alanlarda esnemesi şart. Oysa işin başında dinci-faşist tek adam rejimi var. Demokratik alanları genişletmek bir yana, en sıradan demokratik hakların kullanılmasına bile azgınca saldıran, saraya biat etmeyenlerin nefes alamadığı bir ülke yaratmaya çalışan bir rejim... Bu rejimin kendi bekası için çevirdiği kirli oyunlarla Kürt sorunun çözümü arasında bağlantı kurmak, en hafif deyimle siyasi körlüktür. Bunun mümkün olup olmamasından bağımsız olarak, Kürt sorununun düzen içi iğreti bir çözüme kavuşturulabilmesinin yolu bile, ancak dinci-faşist rejime karşı fiili-meşru mücadelenin yükseltilmesiyle açılabilir.