Pandemili kapitalizm: Milyarderler zenginlik rekoru kırıyor

Dünya çapında milyarderlerin servetleri, 10,2 trilyon dolara yükselerek tarihi rekor seviyeye ulaştı. Buna karşın, dünya aşırı yoksulluk dalgasıyla karşı karşıya. Tablonun farklı olmadığı Türkiye’de ise AKP şefi “Müminin görevi yoksullukta sabretmektir” diye vaaz vererek işçi-emekçileri sefalete mahkûm etmeye çabalıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 09 Ekim 2020
  • 15:00

Covid-19 pandemisi döneminde sermaye devletlerinin uyguladıkları ekonomi politikalar milyonlarca işçiyi işsizler ordusuna katıp yoksulların sefaletini derinleştirirken, kapitalist toplumun egemenlerinin servetlerine servetler katarak daha da zenginleşmelerini sağladı.

İsviçre’nin en büyük bankalarından UBS’nin raporuna göre, pandemi döneminin ilk beş ayında milyarderlerin serveti yüzde 27,5 oranında artarak 10,2 trilyon dolar gibi tarihi rekor seviyesine ulaştı. Salgının başlangıcında yüzde 50’den fazla değer kaybı yaşanan borsalar, sermaye devletlerinin parasal genişleme politikalarına bağlı olarak kayıplarını telafi ederek yeniden yükselişe geçti. Parasal genişleme politikaları iddia edildiği gibi istihdam alanlarını koruyup yenilerini yaratmaktan çok borsalara aktı. Kapitalistler, Mart-Nisan aylarında düşüşe geçen borsalardan topladıkları hisse senetlerinin yeniden yükselişe geçmesiyle birlikte rekor kârlar elde ettiler.

UBS raporunda, “milyarderlerin servetinin, 2017 sonundaki 8,9 trilyonluk zirveyi geçerek yeni bir pik yaptığı” belirtildi. Buna göre, Covid-19 sürecinde dünyadaki milyarder sayısı da 2 bin 189’a yükseldi.

Deutsche Rundfunk’ta yayınlanan araştırmaya göre, bu ‘en zenginlerin’ servet artışında UBS ve danışmanlık şirketi PwC önemli ölçüde rol oynuyor. ‘En zenginleri’ “Tesla’nın sahibi Elon Musk ve Çinli ilaç şirketi Zhong Huijhan gibi ‘teknoloji öncüleri’nin açık ara ile temsil ettikleri, servetlerini büyük bir hızla artırmayı başardıkları” açıklandı.

Milyarderin üçte birinin olduğu ABD’yi Çin ve Almanya izliyor. Almanya’da 119 milyarder bulunuyor. Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’da 119 milyarderin toplam varlıkları 595 milyar dolar. Mart 2019’da yapılan bir önceki araştırmada, bu miktar 500,9 milyar dolardı. Almanya’nın ‘süper zenginler kulübü’ bir yılda 114 üyeden 119 üyeye yükseldi. Araştırmada pandemi sürecinde “teknoloji ve sağlık sektörü gibi inovatif alanlarda ortalamanın üzerinde servet büyümesinin yaşandığı gözlemlendi” denildi.

Manager Magazin (Yöneticiler Magazini) tarafından kısa süre önce yayınlanan bir sıralamaya göre, Almanya’nın en zengini, 32 milyar avro servetle Reimann ailesi olurken, ikinci sırada 30 milyar avro servetle Lidl'in kurucusu Dieter Schwarz yer alıyor. Ancak 20 Eylül'de yayınlanan Welt am Sonntag Dieter Schwarz'ın servetinin 41,8 milyar avro ile birinci sırada olduğunu açıkladı. 

Bir tarafta zenginlik diğer tarafta sefalet

Milyarderler servetlerine servet katarken, kapitalist düzeninin pandeminin de etkisiyle derinleşen krizleri işçi-emekçilere fatura ediliyor. Dünya yeni bir yoksulluk dalgasıyla karşı karşıya bulunuyor.  Junge Welt’te yer alan habere göre, ekonomideki çöküşle yoksulların sayısı arttı. Dünya Bankası’nın iki yılda bir yayınlanan refah raporunda, salgının bu yıl 88 ile 115 milyon insanı aşırı yoksulluğa sürükleyeceği öngörülüyor. Ekonomik çöküşün ağırlığına bağlı olarak, bu sayı 2021 yılına kadar 150 milyona yükselebilir.

Dünya Bankası tanımına göre, günde 1,90 doların altında gelirle yaşayan herkes aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Dünya Bankası’na göre bu yoksullaşma, bu yıl dünya nüfusunun yüzde 9,1 ila 9,4'ünü etkileyecek.

Türkiye’de de durum farklı değil

Kapitalizm, dünya genelinde servet-sefalet arasındaki uçurumu derinleştirirken, Türkiye’de de durum farklı değil. Dinci-gerici AKP-MHP iktidarının şefleri yeni sosyal yıkım politikalarını hayata geçirmek için hazırlanırken, emekçilere yoksulluk reva görüyor. Yoksulluğa da “sabretmek gerektiğini” vaaz ediyorlar.

AKP şefi Tayyip Erdoğan, sarayında düzenlenen Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda yaptığı konuşmada, “Müminin görevi yoksullukta sabretmektir” diye fetva verdi.

Milyonlarca işçi-emekçinin yaşamını kabusa çeviren ekonomik krize “çare bulan” AKP şefi, “Bu hayatın albenisine kendisini kaptıran insan, dünyasını da ahiretini de kaybeder. Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir. Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir” ifadelerini kullandı.

Haklarını arayan işçilere, haksızlıklara karşı mücadele eden ilerici, devrimcilere zorbalıkla saldırırken, işçi-emekçilere “sabretmeyi”, zenginlere “şımarmayı” öğütlüyor. Bunun yanı sıra, kendisi lüks ve şatafata doymazken israflarını da dudak uçuklatacak düzeyde arttırıyor. Sayıştay raporuna göre Cumhurbaşkanlığı’nın 2019 yılı harcaması bir önceki yıla göre 4 kat artarak 3,6 milyar TL oldu. Bu harcama, günlük 10 milyon TL’ye denk düşüyor.

Görülüyor ki AKP şefinin fetvaları kendileri için geçerli değil; zenginlerin şımarıklığı ayyuka çıkarken, işçi sınıfı ve emekçiler koronavirüs belasında ölüm-açlık ikileminde ağır sömürüye mahkûm ediliyor, “Acıyı bal eylemeye” zorlanıyor. Fakat bu tam da kapitalizmin doğasından kaynaklanıyor; işçi-emekçiler “acıyı bal eyleyecek” ki, kapitalistler servetlerine servet katsınlar.

Bu durumda, bu gidişata dur demek de “acıyı bal eyleyen” işçi sınıfına ve emekçilere düşüyor, aksi takdirde bu ücretli kölelik düzeni işçi-emekçileri ölümüne sömürmekten de, sefalete mahkum etmekten de geri durmayacak...