“Kapitalizmin beşiği” kabul edilen ve bir zamanlar “üzerinde güneşin batmadığı krallık” diye anılan Büyük Britanya artığı İngiltere, 21. yüzyılda kapitalizmi ‘kem sözlerden’ korumak için harekete geçti. Boris Johnson’ın başında bulunduğu sağcı/muhafazakâr sermaye hükümeti, Eylül ayında yayınladığı bir talimatla, okullarda ‘kapitalizm karşıtlığını’ yasakladı. Buna göre artık İngiltere’deki okullarda kapitalizme dair ‘kem sözler’ edenler kendilerini hâkim karşısında bulabilecek.
İlk sanayi devrimini gerçekleştiren İngiltere, doğal olarak sert sınıf çatışmalarının da yaşandığı bir ülke oldu. 19. yüzyılın başından itibaren işçi sınıfı hareketi gelişmeye başlamış, sendikalara, sosyalist örgütlenmelere kitlesel katılım sağlayan proletarya kapitalizme korku dolu yıllar yaşatmıştı. 20. yüzyılda da devam eden bu mücadele karşısında kapitalistler ve onların devleti, belli tavizler vermek zorunda kalıyorlar. Sermaye sınıfının şimdiki siyasi temsilcisi B. Johnson, proletaryanın kapitalistlere yaşattığı ‘kâbusların’ geri gelmesini önlemek için kapitalizm karşıtlığını “yasadışı faaliyet” ilan ederek özgüveninin ne kadar zayıfladığını gözler önüne serdi. Karar gülünç olmakla birlikte, burjuvazinin sağcı/muhafazakâr temsilcilerinin ruh hali hakkında fikir de veriyor.
Johnson hükümetinin Eğittim Bakanlığı Eylül ayında eğitim kurumlarına gönderdiği bir yönetmelikle müfredatı değiştirdi. Yeni müfredata göre okullarda “kapitalizmin sona erdirilmesi gerektiğini savunan kaynaklar kullanılmamalı” dendi.
Bakanlığın 24 Eylül Perşembe günü yayınladığı genelgede, anti-kapitalizm “aşırı bir siyasi yaklaşım” diye tanımlandı. Anti-kapitalizmi anti-semitizm ve ırkçı söylemlerle aynı kefeye koyan bakanlık, “anti-kapitalizmi düşünce özgürlüğü diye tanımlamak, anti-semitizme ve ırkçılığa da düşünce özgürlüğüdür diye onay vermek anlamına gelir” zırvasını ortaya atarak yasağa gerekçe gösterdi.
Yeni müfredata karşı çıkan ilerici çevreler “Bu genelgeyle Britanya tarihi ve siyasetinde, sosyalizm, İşçi Partisi ve sendikacılık dahil, birçok konuya gönderme yapmak, geçmişi, tarihi referans almak yasaklanacak” diyerek tepkilerini dile getirdiler. “Bu kararla ülke hızla totalitarizme sürüklenir. Buna demokrasi ve ifade özgürlüğünden yana olan herkes tepki göstermeli” çağrısında bulundular.
Yasağa karşı çıkan gençlik “Bunu İşçi Partisi yapsaydı ‘faşist’ derdiniz” diye tepkisini dile getirdi. Vice News adlı internet sitesi, bir dizi öğrenci ile röportaj yaparak öğrencilerin görüşlerine yer verdi. Güvenlik gerekçesi ile açık kimlikleri verilmeyen öğrencilerden hükümete sert eleştiriler yöneltildi.
Öğrenciler, “Boris Johnson ve hükümeti adeta bir 'kültür savaşı' üzerinden beyin yıkamaya çalışıyor” diyerek tepkilerini dile getirdiler. Öğrencilerden biri, “Hükümet okulları ‘solcu fikirleri dayatmakla’ suçluyor. Gençleri kapitalizm karşıtı yapan, okullardan öğrendikleri şeyler değil. Bizi kapitalizm karşıtı yapan, enflasyon, vergiler, kesintiler ve yaşam kalitesinin suiistimal edilmesidir” açıklamasında bulundu.
Öğrencilerin çoğunluğu, iktidardaki sağcı/muhafazakâr partinin gençler içerisindeki az destek oranı nedeniyle böyle bir karar aldığı görüşünde. Bu karar, ifade özgürlüğünün baskı altına alınması ve otoriterlik olarak görülüyor.
Muhalefetteki İşçi Partisi de hükümetin bu adımına “Biz yapsaydık faşistliktir derdiniz” şeklinde tepki gösterdi.
Krizden krize giren, her krizi savaş ve talanla aşmaya çalışan burjuva devletler, sosyalizm karşısında kapitalizmi savunmanın zorluğunu yaşıyorlar. Doğanın talanı, ekonomik krizler, savaşlar, yokluk ve yoksulluk, gelecek korkusu, tükenmişliğin eşiğine gelen kapitalist sistemin daha fazla sorgulanmasını sağlıyor.
İşçi sınıfı, gençlik ve yoksul geniş kitleler tarafından sorgulanmanın, sonun başlangıcı olabileceğini bilen sermaye sınıfı totaliter rejimlerle, yasaklarla durumu idare etmeye çalışıyor. Burjuva parlamentarizminin/demokrasisinin örnek ülkesi sayılan İngiltere’de iktidarın faşizan yöntemlerle kapitalizm eleştirisini engellemeye kalkışması, kapitalistlerin sistemlerini koruma telaşına düştüklerinde faşist yöntemlere başvuracaklarının yeni kanıtlarından biridir.
İngiltere’de halihazırda kapitalizmi tehdit eden bir devrimci durum yok. Covid-19 pandemisi sürecinde yaşanan rezaletler kapitalist istemdeki kokuşmuşluğu gözler önüne sermiş, sistemin prestiji toplumun önemli bir kesimi nezdinde sarsılmıştır. Pandemi ile mücadelede yaşanan rezaletlerin ve kitlesel ölümlerin bir numaralı sorumlusu olan Johnson ve hükümeti faşizan yasaklarla sistemi himaye etme telaşındalar. Korkularında haklı olsalar da, kitleler işçi sınıf önderliğinde mücadeleye atıldığında, tarihin çöplüğünü boylamaktan kurtulamayacaklar.