Üç yolcu bir firma sahibi bir de çalışan olmak üzere 5 kişinin bulunduğu denizaltı, tarihi Titanik batığına düzenlenen “turistik gezi” için çıktığı seferde battı. Üç yolcunun kallavi sermayedar olduğu gezide müşterilerin ve mürettebatın öldüğü açıklandı.
Ölenlerin isimleri ve unvanları şu şekilde:
İngiliz milyarder Hamish Harding, Pakistanlı kapitalist Şahzada Davud ve oğlu Süleyman Davud, denizaltının sahibi Ocean Gate şirketinin kurucusu ve CEO’su Stockton Rush, Fransız denizaltı pilotu Paul Henry Nargeolet.
Batıktan bile para kazanan kapitalizm!
Titanik, 1912 yılında demir aldı. Geminin yolculuğa hazır olmadığı ve yeterince test edilmediği iddialarına rağmen hareket etti ve ilk seferi olan Atlantik Okyanusu’nda bir buzdağına çarparak battı. Sonrasında ise onlarca film veya dizi çekildi, roman yazıldı ve batık üzerinden para kazanılan bir olaya dönüştürüldü. Öyle ki halen batığa düzenlenen turistik seyahatlerle milyarlar kazanılıyor.
Ocean Gate firmasına ait Titan denizaltısı ile Titanik batığına sekiz günlük gezi biletinin fiyatı kişi başı 250 bin dolardı.
19 Haziran’dan beri birkaç sermayedarı bulmak için tantana koparılıyordu. 96 saatlik oksijenin bitme süresi hesaplandı ve arama-kurtarma çalışmaları yoğunlaştırıldı. Medyada yansıtılanlara ve resmi açıklamalara göre kaynaklar seferber edildi. ABD sahil güvenlik yönetiminde ABD, Britanya, Kanada ve Fransa'dan arama-kurtarma ekipleri gemiler, askeri uçaklar ve okyanusun en derinlerine dalabilen robotlar seferber edildi.
Görüldüğü gibi batıktan para kazanan kapitalizmde sermayedarların ölüsü de çok pahalı…
800 kadar göçmenle birlikte Yunanistan’ın Navarin açıklarında batan teknedeki pek çok göçmene ise hala ulaşılamıyor. Üstüne üstlük Yunanistan’daki teknenin saatlerce bekletilerek batırıldığına dair onlarca iddia orta yerde duruyorken…
İki sınıf var…
Titanik turu yaptıkları için kaybolan üç milyarder, bu milyarderlerin ait olduğu düzeninin yarattığı yıkımlardan kaçmak zorunda kalan ve denizde kaybolan göçmenler…
250 bin dolara ödedikleri turun cenaze törenleri için harcadıkları para olması “insani” anlamda değerlendirilecek bir durum değildir. Buradaki tablo tarafları, acıları, duyguları, reklamları, planları ile emperyalist kapitalizmin özetidir. Yaşam, hayat ve “ölüm” sınıfsaldır. Emekçiler hayatları boyunca emeklerini satarak sömürü düzeninde yaşamak zorunda kalır ve en ağır sömürü koşullarına katlanır. Yaşamak, hayat, değerler, dayanışma, bencillik yani iyi ve kötü ne varsa buna göre değerlenir. Kapitalistler emekçilerin ürettikleri zenginliklere el koyarak zenginleşir. Hayatları, duyguları, zevkleri, sefaları buna göre şekillenir.
İki olgu var orta yerde: Üç kapitalistin zevkleri için çıktıkları yolculukta hayatlarını kaybetmeleri ve ardından koparılan fırtına.
Yüzlerce göçmenin zorunlu olarak çıktıkları yolculukta kaybolmaları ve derin sessizlik!
Kapitalizm bu çelişkiyi her an yeniden ve yeniden üreten bir sistemdir. İşçi ve emekçilerin hayatları, milyarderlerin kopardıkları fırtınadan güçlüdür.