Emeğiyle geçinen bizlerin yarısından fazlasının mahkûm edildiği asgari ücrete ilişkin görüşmeler bu ay yapılıyor. Ekonomik krizin derinleştiği, hayat pahalılığının alım gücümüzü alabildiğince düşürdüğü bir dönemde 2023 yılı asgari ücreti belirlenecek.
Yine bir tiyatro oynanacak ve pazarlık görüntüleri verilecek. Sonuç yine milyonlarca işçi için sefalet koşullarının sürmesi olacak. 2023’ün seçim yılı olması da bunu değiştirmeyecek. Bunu görmek için geçmiş yıllarda belirlenen asgari ücretlere ve komisyon bileşenlerine göz atmak yeterli.
Geçtiğimiz yılın başında asgari ücret 4250 TL’ye, Temmuz’da ise güncellenerek 5500 TL’ye çıkartıldı. Ancak hayat pahalılığı karşısında asgari ücret daha cebimize girmeden pula döndü. Bugün telaffuz edilen rakamlar da yalancı TÜİK’in açıkladığı açlık sınırında gezinmektedir. Komisyon bileşenlerinin “Hayalci değil gerçekçi olalım”, “7785 TL kırmızı çizgimiz”, “Bu yılın değil gelecek yılın enflasyon değerleri baz alınsın” vb. açıklamaları, asgari ücretin yine sefalet ücreti olacağını gösteriyor.
Masanın “üç taraf”ı da bize karşıdır!
* Masanın bir tarafında burjuva sınıfını temsilen TİSK oturacak. Bizlerin sırtından karlarına kar katan bu haramzadeler, bizlerin “yaşam şartları” hariç her şeyin baz alınmasını istiyor. Öyle ki, aralarından biri 2023’ün hedeflenen enflasyon oranında zam yapılmasını istiyor. Pası alan Merkez Bankası Başkanı ise 2023’ün hedeflenen enflasyonunu %23 olarak açıklıyor. Bu asalak kan emici takımının tek derdi var: Nimetlerinden bol bol faydalandıkları ucuz emek cennetine zeval gelmemesi!
* Diğer tarafta ise sermayenin demir yumruğu AKP iktidarı var. İktidara geldiği günden beri uyguladığı politikalar ile işçi düşmanı olduğunu ispatlamış, asgari ücreti Türkiye’de ortalama ücret haline getirmiştir. Son 20 yılda sahte enflasyon rakamları esas alınarak verilen ücret artışları ile asgari ücretle çalışan kişi sayısı hiç olmadığı kadar artmıştır. Buna rağmen iktidar o kadar arsızdır ki, “asgari ücret en çok bizim dönemizde arttı” yalanını her gün söylemektedir. Seçimlerin yaklaşıyor diye yaratılan iyi bir ücret artışı olacak beklentisi yalnızca bir aldatmacadır. Hükümetin bugüne kadar bizden aldıklarını verebilmesi, asgari ücretin insanca yaşanabilecek bir düzeye çıkarılması mümkün değildir.
* Masanın en ucunda ise sermayenin dalkavukluğunda uzmanlaşmış Türk-İş bürokratları oturuyor. Bizi temsil ettiği iddiası ile o masada oturuyorlar ama sermayenin safında olduğunu ispatlarcasına açıklamalar yapıyorlar. Atalay, kendi konfederasyonunun açıkladığı açlık sınırını (7785 TL) kırmızı çizgi ilan edebilecek kadar düşkünleşmiş durumdadır.
Bu oyunu ancak örgütlü irade bozar!
Asgari ücreti belirleme süreci koca bir mizansene çevriliyor. Bir yandan beklentiler artırılıyor, bir yandan sefalet rakamları dillendiriliyor. Ülke gerçekliğinden bahsediliyor ama kimse bizim gerçekliğimizden bahsetmiyor. Masanın sözde tarafları aynı kapıya çıkan açıklamalarla aslında aynı tarafta olduklarını gösteriyorlar. Açlık ve sefaletin daha da dibini görmemiz için hepsi kendi rolünü oynuyor. Bizlerden de bu süreçte seyirci kalmamız isteniyor.
Tespit komisyonunda toplanan şer üçlüsünün misyonu sömürünün sorunsuz devamını sağlamaktır. Burada asıl sorun bizlerin bu süreçte nasıl davranacağıdır. Sermaye sınıfı, devleti ve sendikal bürokrasi ile her koldan saldırıyor. Bizler kendi geleceğimizle ilgili süreçlerde inisiyatif alıp, örgütlü davranmadığımızda sonuç yine hüsran olacaktır.
O halde yapılması gereken açıktır. Beklemeci tutumdan çıkıp, masaya yumruğu vurma zamanıdır. Başta insanca yaşamaya yeten asgari ücret talebi olmak üzere en temel taleplerimiz etrafında kenetlenmeli ve sömürü düzenine karşı birleşerek harekete geçmeliyiz.