Al birini vur ötekine…

AKP’li bakanın yaptığı pişkince açıklama durumun işçi sınıfı için nasıl vahim bir hal aldığının da resmi itirafıdır. Bu, sermayenin çıkarlarını esas alan 20 yıllık AKP iktidarının icraatlarının kaçınılmaz sonucudur.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 25 Aralık 2022
  • 12:50

1100 odalı Saray’ında ikamet eden AKP şefi Tayyip Erdoğan, milyonlarca işçiyle ailelerini ilgilendiren asgari ücreti açıkladı. Saray’ının günlük masrafı milyonlarca TL tutarken, işçilere aylık 8 bin 506 TL’yi reva gördü. Güya asgari ücreti tespit etmek için oluşturulan ‘Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ ise, çirkin mizansenlerini oynayıp sahadan çekildi. Bu komisyonun söz hakkı olmadığı, AKP şefinin karar vereceği önceden biliniyordu. Saray’ın sözcüleri, tam bir utanmazlıkla, tarih de vererek “Cumhurbaşkanımız asgari ücreti açıklayacak” diye ilan ettiler. Yani komisyonun kendisine biçilen göstermelik rolü oynamanın ötesinde zerre kadar bir işlevi olmadığını Saray’ın sözcüleri de söyledi.  

İşlevi olmayan komisyonda sermaye ile işçi düşmanı AKP-MHP rejiminin temsilcilerinin yanına Türk-İş şeflerinin oturtulması, rezil bir oyundan öte bir anlam taşımıyor. Buna karşın Ergün Atalay gibi Saray dalkavuklarının orada yer alması, sanki işçilerin de temsil edildiği bir komisyon varmış görüntüsü vermeye yarıyordu. Türk-İş şefi Atalay’ın kasım ayı açlık sınırını esas alarak ‘pazarlığı’ başlatması, utanmadan da bunu ‘kırmızı çizgi’ ilan etmesi, Saray’da ona biçilen alçaltıcı rolü nasıl da tam bir utanmazlıkla oynadığını gözler önüne serdi.  

Açlık sınırının kırmızı çizgi ilan edilmesi, Türk-İş şefini rezil duruma düşürünce görüntüyü kurtarmak için birtakım laflar etmeye başladı. Oysa Saray rejiminin borazanı olan TRT 1 kanalında söyledikleri yorum gerektirmeyecek kadar açıktı. Hal böyleyken Atalay ile ekibindeki diğer yozlaşmış bürokratlar, komisyonun son toplantısını terk ederek sözümona ‘rest’ çektiler.

Türk-İş'in raporuna göre Kasım 2022'de açlık sınırı 7 bin 785 Türk Lirası’ydı. Pazarlığı açlık sınırına göre başlatan Atalay’ın, 8 bin 506 TL’lik asgari ücreti sevinçle karşılaması beklenirdi. Oysa kendisi ile yanındaki ağa takımı, “Bu sözleşmeye imza atamayız” diyerek masayı terk ettiler. Güya bu gösteri ile ihanet ettikleri işçi sınıfını kandıracaklardı. Oysa bu iğrenç gösteriyi ciddiye alacak pek işçi kalmadı. 7 bin 785 TL isteyen adam, 8 bin 506 lira öngören sözleşmeye neden imza atmasın ki?

***

Türk-İş’in yozlaşmış ağa takımı, Saray’da kendilerine biçilen rezil rolü oynadılar. Kapitalistler durumdan memnun, ancak AKP şefleri seçim hesapları gündemdeyken milyonlarca işçiye derin sefaleti reva gören bir ücreti dayatmış olmaktan da tedirgin görünüyorlar. Mesele aileleriyle birlikte işçilerin sefalete mahkum edilmesi değil elbet. Onları tedirgin eden şey, sefalete sürükledikleri işçilerden oy almanın eskisi kadar kolay olmayacağını bilmeleridir. Bunun için suçu sendika ağalarının üstüne yıkmaya çalışıyorlar.

Saray’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, katıldığı canlı yayında asgari ücret görüşmeleri sırasında işçi sendikaları başkanlarının kendisine, “8 bin liranın çok üzerinde çıkmayın” dediklerini söyledi.

Vedat Bilgin, ortaya attığı iddiaya dair şunları söyledi:

“Ben bütün sendikalarla görüştüm. İşçi sendikaları başkanlarının taleplerini aldım. Bana gelen en önemli şey şu. Dediler ki; 'siz, 8 bin liranın ne kadar üzerinde asgari ücret verirseniz biz o kadar zor durumda kalırız' dediler. Çünkü 'bizim toplu sözleşmelerde aldığımız ücreti aşmanızı istemiyoruz, o zaman sendikalar fonksiyonsuz hale gelirler.' Bunu ilk defa söylüyorum, '8 binin çok üzerine çıkmayın' dediler.”

Bu sözler, sendika ağalarının ne dediğinden bağımsız olarak bir itiraftır. AKP’li bakan, sendikalı işçilerin de ücretlerinin asgari ücret seviyesine çekilmiş olduğunu pervasızca dile getiriyor. Bu sermaye uşağının söyledikleri doğrudur. AKP’nin işçi sınıfına nasıl derin bir sefalet dayattığının da itirafıdır. Zira bir dönem sendikalı işçilerin ücretleri asgari ücretin iki hatta üç katı düzeyinde olabiliyordu.

Pişkinlikle yapılan bu itiraf, iki ay sonra açlık sınırının altına düşecek olan asgari ücretin yüksek olmasını değil, Türkiye işçi sınıfının büyük bir bölümünün dinci-ırkçı rejim tarafından açlık sınırında bir ücrete çalışmak zorunda bırakıldığını ispatlıyor. Sendika ağalarının Saray’dan talepte bulunmalarının bir kıymeti harbiyesi yoktur. Zira bu ağa takımı AKP-MHP rejiminin umurunda değil. İşçileri açlık sınırı altında bir ücrete mahkum eden Saray rejiminin ta kendisidir. Bu arada belirtmek gerekiyor ki, sendika ağaları geçmişte en azından işçi ücretlerinin biraz arttırılması için çaba sarf ederlerdi. Saray rejimi onları birer dalkavuk durumuna düşürerek, onu da yapamayan silik bir kast durumuna düşürdü.

AKP’li bakanın yaptığı pişkince açıklama durumun işçi sınıfı için nasıl vahim bir hal aldığının da resmi itirafıdır. Bu, sermayenin çıkarlarını esas alan 20 yıllık AKP iktidarının icraatlarının kaçınılmaz sonucudur. Tablo artık o kadar vahim ki onu değiştirebilmenin tek yolu var: İşçi sınıfının meşru-fiili örgütlü mücadelesinin yükseltilmesi. Bu mücadele kokuşmuş Saray rejimini tarihin çöplüğüne atmak için olduğu kadar, hakları kazanmak için de, sendikaların tepesine çöreklenmiş ağa takımını söküp çöpe atmak için de olmazsa olmazdır.