İşçilere ‘Halk Cephesi’ çağrısı

Avrupa'nın Gündemi'nde bu hafta Fransa'da kurulan Yeni Halk Cephesi, seçim sürecindeki bir başka ülke olan İngiltere'de İşçi Partisi'ne yönelik eleştiriler ve Almanya'daki Euro 2024 tartışmaları var.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 23 Haziran 2024
  • 08:55

Fransa’da aşırı sağa ve Macron’un neoliberal politikalarına karşı sol-sosyal demokrat partiler tarafından kurulan Yeni Halk Cephesi, adaylarını belirleyerek seçim kampanyasına başladı. Listelerinde mücadele önderine yer veren ittifaka en büyük desteği de sendikalar veriyor. Geçtiğimiz yıllarda milyonlarca emekçiyi sokaklara döken ülkenin en büyük işçi sendikası Genel Emek Konfederasyonu (CGT) ulusal yönetimi geçen hafta bir araya geldi ve çalışanları sol ittifak programına oy vermeye çağırarak tarihi bir karar aldı. CGT Konfederal Sekreteri Thomas Vacheron’un Humanite gazetesine verdiği röportajı çevirdik.

İngiltere’de seçim zamanı yaklaştıkça tartışmalar da artıyor. Ana muhalefette bulunan ve seçimi kazanması beklenen İşçi Partisinin Lideri Keir Starmer’dan rahatsız pek çok kişi sol bir alternatif arıyor. Counterfire’dan Lindsey German bu haftaki yazısında bu konuya değiniyor.

Avrupa Futbol Şampiyonasına ev sahipliği yapan Almanya’da ise milli futbol takımı, kaptanının Türkiye kökenli, bileşiminin çok kültürlü olmasıyla, göç kökenlilerin ve çok kültürlü toplum yanlılarının sempatisini topluyor ancak milliyetçilerin tepkisini çekiyor.

CGT neden yeni halk cephesi programı için oy çağrısında bulunuyor?

Naïm SAKHI
Humanite

18 Haziran Salı günü CGT-Genel Emek Sendikası Ulusal Konfederal Komitesi (CCN), “Çalışanların beklenti ve özlemlerine en iyi yanıt veren ve kazanım elde etmek için en büyük bir potansiyel sunan program” olarak nitelendirdiği Yeni Halk Cephesi programı lehine oy kullanılması çağrısında bulundu. CGT Konfederal Sekreteri Thomas Vacheron, sendikanın parlamento seçimleri öncesinde harekete geçme perspektiflerini özetliyor.

CGT neden Yeni Halk Cephesi programı lehine oy kullanılması çağrısında bulunuyor?

Aşırı sağ iktidara hiç bu kadar yakın olmamıştı. İşçilerin bu durumun ciddiyetinin farkında olması gerekiyor. CGT, adayları ya da siyasi kadroları değil, işçilerin çıkarına olan programları ve önerileri değerlendiriyor. Yeni Halk Cephesinin CGT’ninkilere en yakın programına sahip olduğunu söylüyoruz. Öncelikle 64 yaş emeklilik reformunun yürürlükten kaldırılması. Bu program insanların hayatlarını değiştirecek. Ücretler meselesi de çok temelde yer alıyor. Yeni Halk Cephesinin, asgari ücretin net 1600 avroya, yani brüt 2 bin avroya yükseltilmesi önerisi bizim talebimizle aynı doğrultudadır. 1983 yılında kaldırılan ve bugün tekrar getirilmesi için mücadele ettiğimiz ücretlerin enflasyona endekslenmesi, 40 yıllık kemer sıkma önlemlerinin tersine çevrilmesini mümkün kılacaktır. Yani, bir yandan çalışanlar için en iyi sosyal koşulları kazanmaya çalışırken, diğer yandan da onları savunanlar için yeni haklar istiyoruz.

Özellikle, Yeni Halk Cehpesinin programında olan sağlık, güvenlik ve çalışma koşulları komitelerinin (CHSCT) geri dönüşü, Emmanuel Macron’un bazı çalışma yönetmeliklerini tersine çevirmeyi mümkün kılacaktır. Aşırı üretim baskısı iş yerlerindeki kaza oranlarını artırdı. Son olarak, bir sosyal konferansın toplanması, bu programdan daha ileri gitmemizi sağlayacaktır. Örneğin, Macron yönetmeliklerinin ve Valls-El Khomri iş yasalarının tamamen yürürlükten kaldırılması gibi.

Söylediğinize göre, bu çağrı bir açık çek değil. Peki bu durum sendikanın bağımsızlığını sorgulatmıyor mu?

CGT bağımsızdır ancak tarafsız değildir. Uzun tarihimizde, daha önce de oy verme çağrıları yaptık. Bunu 1936’da ve 1974 ortak programı sırasında yaptık. Şu anda 1936’da kurulan Halk Cephesine benzer bir durumla karşı karşıyayız. Seçim basit: Ya faşizm ya da toplumsal ilerleme.

Aşırı sağa karşı en iyi panzehir, çalışan insanların buzdolaplarını dolduracak önlemlerdir. Bununla birlikte, siyasi güçler Yeni Halk Cephesinin programındaki bazı noktalara açıklık getirmelidir. Örneğin 60 yaşında emeklilik ya da ücret kaybı olmaksızın 32 saate geçiş konularının açıklığa kavuşturulmasını istiyoruz.

Sendikamızın Ulusal Konfederal Komitesi (CCN) bu kararı neredeyse oy birliğiyle aldı. Bu da CGT liderlerinin ve militanlarının durumun ciddiyetinin farkında olduğunu göstermektedir. Her şey ilk turda belli olacak. Halkın yakaladığı ivme artmalıdır. Her dakika önemlidir.

İşyerlerinde aşırı sağa karşı mücadelede durum nedir?

Aşırı sağ, işçilerin en büyük düşmanıdır. RN (Ulusal Birlik) milletvekilleri kürtajın anayasaya girmesi için oy kullanmadı. Mecliste ücret artışları için oy kullanmayı reddettiler. Emmanuel Macron ise sosyal meseleler hakkında konuşmaktan kaçınmak için sahte bir düşman seçti.

Dahası, RN’nin Başbakan Adayı Jordan Bardella emeklilik reformunu derhal yürürlükten kaldırmayı reddediyor. Bu, aşırı sağın geri adım atmayacağının bir işareti. 20 Haziran Perşembe günü, başta enerji sektöründeki ücretlere dikkat çekmek üzere birçok sektörde greve gidilecek (grev gerçekleşti). Kimya endüstrisi mevcut tasarruf planlarına karşı atağa geçecek. Île-de-France bölgesinde toplantılar düzenlenecek. Tarım-gıda, kamu hizmetleri ve kültür sektörleri ücret ve istihdam konularında harekete geçecek. Son olarak, bölgesel birliklerimiz işçileri aşırı sağ tehlikesine karşı emekçileri ikna etmek için girişimlerini hızlandırıyor.

CGT, diğerleriyle birlikte kamuoyu baskısını yükseltmeye devam edecektir. Bu hafta sonu insanların yaşamlarında ve ücretlerinde iyileştirmeler elde etmek için Fransa’nın dört bir yanında gösteriler düzenleyeceğiz. 27 Haziran Perşembe günü CGT, taleplerimizi elde etmek için toplantılar, yürüyüşler ve bazen de grevler düzenleyecek. Aşırı sağa karşı kazanmak için oyların çok yüksek olması gerekiyor. Sermayeyi yenmek için, parlamento seçimlerinden önce ve sonra kamuoyu baskısını sürdürmemiz gerekiyor.

Çeviren: Eren Can

İngiltere: Siyaset seçmenleri etkilemiyor

Lindsey GERMAN
Counterfire

Kimin aklına gelirdi ki? Seçim kampanyası devam ederken ana partiler potansiyel oyları kazanmıyor, aksine kaybediyor. Hem Muhafazakârların hem de İşçi Partisinin desteğinin azaldığını ve bunun da çeşitli küçük partilerin yararına olduğunu gösteren bir dizi anketten çıkan mesaj bu. Çok zenginler dışında hepimizin 2010’dan daha kötü durumda olduğu 14 yıllık Muhafazakar kötü yönetimi savunduğu için (Başbakan Rishi) Sunak için bu çok şaşırtıcı olmayabilir. Ancak anketlerde önde başlayan ve hâlâ önde olan (İşçi Partisi Lideri) Keir Starmer için bu gerçekten iyi bir haber değil. Ancak bu pek şaşırtıcı da değil. Pek çok kişinin söylediği ve benim de birkaç hafta önce bir önsezi olarak ifade ettiğim gibi, seçmenler Starmer’ı ne kadar çok görürlerse o kadar az seviyorlar.

Bu kişisel bir mesele değil, her ne kadar kendisinin ya da rakibinin bu kadar az siyasi içgüdüye sahip olması dikkat çekici olsa da... Kendisinin İngiliz kapitalizmi için güvenli bir çift el olmasını sağlayacak şeyler söylemeye ve yapmaya programlandığını ve çalışan insanların günlük mücadeleleri hakkında gerçek bir fikri ya da sempatisi olmadığını hissediyor. Babasının bir alet ustası olduğunu söylediğinde stüdyo izleyicilerinin artık gülmesi, işçi sınıfı kökenlerini vurgulamak için yaptığı acınası girişimler bunu göstermektedir.

Politikacılar ne kadar elitist ve seçkin çevrelerde hareket ederlerse, işçi sınıfı yaşamıyla o kadar çok bağlantı kurmaya çalışırlar… Bunlar siyaseti seçim yarışlarının dışına çıkarmak için tasarlanmış hamlelerdir ve bu kampanyada kesinlikle başarılı olmuşlardır. Bu kasvetli ve sıkıcı bir kampanya ve milyonlarca seçmen politikacıların işçilerden daha fazla vergi almayacaklarına ya da NHS’yi (Sağlık Sistemi) savunacaklarına inanmıyor. Ancak yaşadıkları sorun, siyasetin dönüp dolaşıp onları ısırması. İlk olarak Reform Partisinin bir ankette Muhafazakarların önünde gösterildi. Sunak’ın ilk haftalardaki tüm kampanyası, (aşırı sağcı) UKIP’e sempati duyan, göçmenlere düşman olan ve güçlü Brexit destekçileri olan Muhafazakarlar için bir adım atarak Reform’un hafif bir versiyonu olmaktı. Daha fazla insanın orijinalini tercih etmesi şaşırtıcı değil ve (Reform Lideri Negel) Farage’ın, politikaları ne kadar iğrenç olursa olsun, ana parti liderlerinden çok daha ikna edici olduğu talihsiz bir gerçek. Bu durum, kampanyası hoşnutsuz Muhafazakârlara yönelik olan Starmer için de bir sorun yaratıyor. Göçmenlik, militarizm, bayrak sallama ve ‘mali sorumluluk’ konularında onlara hitap etti ama bu oylarını garanti etmiyor. Reform’a gidebilirler, evde kalabilirler, Liberal Demokratlar’a oy verebilirler ya da geleneksel İşçi Partisi korkularının üstesinden gelemezlerse Muhafazakârlarla devam edebilirler. Sonuçta Starmer’ın liderliği, İşçi Partisinin olumlu desteğinden ziyade Muhafazakârlardan duyulan hayal kırıklığına dayanıyor. Seçim kampanyalarının en sinir bozucu yanlarından biri Starmer’ın çok az yanlış yapabileceğine kendilerini ikna etmiş olan ve birbirlerine az sayıda basmakalıp sözü tekrarlayan medya uzmanlarıdır…

En saf muhabirlerin bazıları bile, Starmer’ın soldaki potansiyel seçmenlerin büyük bir bölümünü yabancılaştırdığının yavaş yavaş farkına varıyor. İşçi Partisi’nin solundaki daha küçük partilere ve sol bağımsızlara verilen desteğin artması bunun bir işareti. Müslüman seçmenlerin Gazze konusunda ciddi bir hoşnutsuzluğunu ama ayrıca yaşam pahalılığı ve sağlık sistemi konusunda kaygılı olduğunu gösteren Müslüman kamuoyu anketi de öyle.

Jeremy Corbyn’e yapılan hakaretler ise işe yaramayacak. Potansiyel Muhafazakar oyları kaybetme korkusuyla sağa kaymaya devam etme kararlılığı da işe yaramayacak. Açıkçası, milyonlarca potansiyel İşçi Partisi destekçisi için Gazze hâlâ bir sorun, ancak bu genellikle Gazze ve aynı zamanda iç meseleler, eğitim ve sağlık, barınma, göçmenlerin günah keçisi ilan edilmesi gibi konularla da ilgileniyor. Bu insanların yönelebileceği belirgin bir parti yok, ancak çeşitli bağımsızlar büyük bir etki yaratabilir. Jeremy Corbyn’in yeniden seçilmesini ve Andrew Feinstein, Leanne Mohamad, Michael Lavalette ve diğerlerine güçlü oylar verilmesini sağlamalıyız. Starmer’in çoğunluğu elde etmesi hâlâ neredeyse kesin görünüyor. Ancak çok az siyasi sermayesi olacak. Ve işçi sınıfına yönelik saldırılarıyla en başından itibaren mücadele etmek zorunda kalacağız.

Fransa’da yaklaşan genel seçimlerde faşist bir zafer tehdidi, bir dizi reformist ve sol partinin seçimin ilk turu için bir seçim anlaşması yaptığı Yeni Halk Cephesinin kurulmasına yol açtı. Yaklaşımda zayıflıklar var -özellikle Ukrayna ve Filistin konusunda zayıf dış politika- ancak yine de bu anlaşmayı sağlamak ileriye doğru atılmış büyük bir adım. Bu aynı zamanda, Avrupa seçimlerinde faşist RN en yüksek oyu aldığında, diğer partileri başarısız merkez blokunun arkasına sürüklemeyi umarak erken seçim çağrısı yapan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron için de bir darbe. Faşistler seçim yoluyla yenilgiye uğratılamaz; bu nedenle hafta sonunda çok sayıda sendikacının Fransa genelinde bu tehdide karşı yürüyüş düzenlemesi de son derece cesaret vericidir. Bununla birlikte, Yeni Halk Cephesi potansiyel olarak hem faşistlerin seçim yoluyla yenilmesine yardımcı olabilir hem de hem Le Pen’in RN’sine hem de faşistlere olanak sağlayan Macron’a karşı yeni bir mücadele aşaması başlatabilir. Fransa’da solda bu çizgide mücadele edenlerle dayanışma içinde olalım…

Çeviren: Sarya Tunç 

Almanya’da avrupa futbol şampiyonası sağcıların kabusu

Pedram SHAHYAR
Freitag

Alman milli takımı heyecan uyandırıyor. Kutlamalar her zamankinden daha fazla göçmen içeriyor. Rengarenk Alman gençliği sokaklarda ve orada olmak çok eğlenceli.

Bazı yerlerde solcular, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda kolektif bunalımlarını yeniden açığa çıkarmaya başlıyor: Bütün Alman bayrakları, bütün bu milliyetçilik sadece sağın ekmeğine yağ sürüyor! Orada neler oluyor haberiniz var mı? Sosyal medyanız yok mu, Tiktok’unuz yok mu, hayran kitlesinde neler olduğunu görmüyor musunuz? Bugünlerde ekranlarda ve kamuoyunun önünde yaşananlar sağın kabusu: Yeni Alman takımı sadece coşku yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda her zamankinden daha göçmen şekilde kutlanıyor! Evet kökenden bağımsız rengarenk Alman gençliği sokaklarda ve orada olmak çok eğlenceli.

Hayran kitlesi, Mozambikli bir baba ve Alman bir annenin oğlu olan ve “kendi şehrinde ülkesi için” şarkı söylemeyi bir onur olarak gören büyük Rapçi Luciano’nun konseriyle açıldı. Haaland ve Ski Aggu gibi Tiktok’ta büyüyen rapçilerin hayran kitlesinde çalması, organizatörlerin zamanın nabzını tuttuklarını gösteriyor. Wedding’den Kevin-Prince Boateng’in burada oranın sahibi gibi davranması şaşılacak bir şey değil. Efsane Lothar Matthäus’un belirttiği gibi bu, “Birbirimize karşı değil, birlikteliğin kutlanmasıdır”: “2006’dan bu yana bunu yapabileceğimizi gösterdik”.

Futbol milyarderleri tarafından satın alınan Katar’daki son Dünya Kupası’nın aksine, futbol burada gerçekten uluslarüstü bir spordur ve modern göçmen Almanya’nın şehir merkezlerinde, kimin oynadığına bakılmaksızın neredeyse her zaman bir kutlama yapılır.

Ve şimdiki Alman futbolu da kutlanabilir. Takımın öne çıkan özelliği, belki de Almanya’nın sahip olduğu en iyi orta saha. Başlangıçta İskoçya’yı parçalayan bu orta saha, yeni Alman birliğini gösteriyor: Mecklenburg-Vorpommern Greifswald’dan Toni Kroos, belki de Almanya tarihinin en iyi orta saha oyuncusu, bir zamanlar yaşlı oligark Uli Hoeneß tarafından Münih’ten kovulmuş, daha sonra ise Almanya tarihinin en iyi orta saha oyuncusu Real Madrid’de yeteneklerini ortaya koymuş. Ayrıca Nijerya-Polonya-Alman kökenli iki genç Süperstar Jamal Musiala ve Rheinland’dan Florian Wirtz, sadece sahadaki seyirciyi büyülemekle kalmıyor, aynı zamanda tatlı bir dostluğun utangaç tavrıyla güzel bir hikaye yazıyor. Ve tabii ki Gelsenkirchen’den İlkay Gündoğan, Türkiye kökenli ilk DFB kaptanı. Avrupa Şampiyonası öncesi ARD araştırmasına göre halkın yüzde 17’si Gündoğan’ın DFB kaptanı olduğuna katılmıyorken, Almanların en Alman’ı Thomas Müller, onunla Instagram’da poz vererek “El Capitano”yu İskoçya’ya karşı gösterdiği birinci sınıf performansından dolayı tebrik ediyor.

2018 Dünya Kupası’ndan kısa bir süre önce Gündoğan ve Mesut Özil, otoriter Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile fotoğraf çektirdi. İkisine karşı büyük bir saldırı fırtınası ve ayrıca şiddetli ırkçılık vardı. Özil daha sonra Türk milliyetçiliğine kapılıp Almanya’yı terk etti. Gündoğan, fotoğraf çektirme eyleminden dolayı özür diledi. Şimdi, altı yıl sonra, Alman milli takımının kaptanı olarak, Almanlara bu turnuvayı toplumumuzun kozmopolitliği, çeşitliliği ve misafirperverliği açısından en iyi taraflarını kutlamak için bir fırsat olarak kullanmaları yönünde sesleniyor.

Çeviren: Semra Çelik

Evrensel / 23.06.24