Haklarımızdan ve geleceğimizden vazgeçmiyoruz!
Ne nefes alabiliyor ne insanca yaşayabiliyoruz. Derinleşen kriz bizi her geçen gün daha da yoksullaştırırken, pandemi ile hem sağlık hem de geçim kaygımız gün be gün büyüyor. Hayat pahalılığı, ev içi işlerin yoğunlaşması, kadına yönelik şiddetin artması, çalışma yaşamında esnek ve güvencesiz koşulların normalleşmesi ile biz kadın işçi ve emekçiler için yaşamak da çalışmak da dünden daha zor hale getiriliyor.
Öyle bir yerdeyiz ki, sessizliğimiz sürdükçe soframızdaki açlık derinleşecek, hanemizde şiddet boyutlanacak, ülkede karanlık zifiri hale gelecek. Kapitalist patronlar da, her adımda onları koruyup kollayan devlet de her şeyi kendileri için fırsata çeviriyorlar. Yıllardır fırsat kollayan ve fırsatını bulduğunda elinden geleni ardına koymayan sermaye düzeni, kölece çalışma biçimlerini olağanlaştırmak için pandeminin arkasına saklanarak adımlarını hızlandırdı. Çıkardıkları her yasa, hayata geçirdikleri her uygulama ile kapitalistleri güvence altına almaktan başka bir şey hedeflemiyorlar. Sağlığımızı da, yaşam ve çalışma koşullarımızı da zerrece düşündükleri yok.
“Pandemi önlemlerini açıklıyoruz” dediklerinde karşımıza ne çıktı? Kısa çalışma ya da ücretsiz izin! Bizim ücretlerimizden kesilerek oluşan İşsizlik Fonu’ndan ödettiriyorlar ücretlerimizi. Telafi çalışma süresi arttırılıyor, esnek çalışma biçimleri kalıcılaştırılıyor. “İşten atma yasaklandı” dediler ama aslında kod-29’dan yani 25/2’den tazminatsız atma hakkını denetimsiz kullanma hakkını patronlara hediye ettiler. Bunlar da yetmiyor! Bizim haklarımız gasp edilirken kapitalist patronlara teşvikler sunuluyor, vergi borçları siliniyor.
Çalışma yaşamı yeniden şekillenirken, taciz ve mobbing üretimin bir parçası haline gelirken, pandemi evdeki yaşamı da bizler için yoğun çalışma ve şiddet merkezi haline getirdi. Ne insanca koşullarda çalışmak ne de yaşayabilmek mümkün! Geleceğimiz karartılırken ardımızdan gelen nesillere yaşanabilir bir dünya bırakamamak da omuzlarımızda yük.
Ama direnenler, haklarından vazgeçmeyerek direniş bayrağını dalgalandıranlar da var. Geleceğinden vazgeçmeyerek yarınlar için bugün sesini yükseltenler de var. Dünya işçi sınıfı tarihine dokuma işçisi kadınların mücadelesi ile kazınan 8 Mart, bugün de yürünmesi gereken yolu gösteriyor. Hak kazanmak için ve elimizdeki hakları korumak için pandeminin ve krizin faturasını ödemeyi reddedelim.
Vazgeçmiyoruz, yukarı bakıyoruz, taleplerimizi yükseltiyoruz!
Sokaklardan geri adım atmayan kadınlar olarak şimdi de, hem 8 Mart’ın tarihsel deneyiminden hem de bugün sokakları dolduran direnişçi işçilerin, öğrencilerin mücadelesinden güç alarak haklarımızdan ve geleceğimizden vazgeçmediğimizi gösterelim!
Bizlerin yaşamın her alanında başı aşağıda olsun isteyenlere inat, gözlerimizdeki umudu yitirmeden yukarı bakmayı sürdüreceğimizi gösterelim!
Elimizden alınan ve çalışma hayatının normaline çevrilmeye çalışılan saldırılara karşı fabrikalarda, meydanlarda, direniş alanlarında taleplerimizi yükseltelim!
- Kısa çalışma ve ücretsiz izin yasaklansın!
- Madde 25/2 kaldırılsın, işten atmalar son bulsun!
- Telafi çalışmasına son!
- İş ve gelir güvencesi istiyoruz!
İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları