Salgında kadın olmak!

Çok yönlü eşitsizliklerle karşı karşıya kalan kadınların, dinci gerici iktidar eliyle izlenen politikalar sonucu yaşadığı sorunlar giderek derinleşiyor. Pandemi sürecinde, devlet kurumlarının şiddete karşı göstermelik adımları dahi rafa kaldırıldı. Kadınların yoksullaşması ve artan ev içi bakım yükleri karşısında da önlem alınmadı. Kapitalistler salgını fırsata çevirip kârlarına kâr katarken, işçi ve emekçiler daha da yoksullaştılar. Kadınlar payına ise daha fazlası düştü.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Kadın
  • |
  • 23 Şubat 2021
  • 20:36

Koronavirüs salgınının başlangıcından bu yana işçi ve emekçiler salgının faturasını ödemeye devam ediyorlar. Kadınlar ise daha ağır bir yıkımla karşı karşıya kaldılar. Karantina nedeniyle işyerlerinin geçici ya da kalıcı kapanmasından en çok güvencesiz işyerlerinde çalışan kadınlar etkilendi. Kadın istihdamında belirgin azalma, kadınların ekonomik durumunun daha da ağırlaşmasına yol açtı. Yanı sıra, okulların kapanmasıyla birlikte ev içi işleri, çocuk-yaşlı bakımının kadınlara yüklenmesi ile eviçi yükleri daha da arttırdı.

Salgının kadınlar üzerindeki çok yönlü etkilerini kimi sendika ve kitle örgütleri hazırladıkları raporlarla kamuoyuna sundular. Son olarak Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği pandeminin ilk döneminde (nisan ve mayıs aylarında) yaptığı araştırmanın verilerini paylaştı. Açıklanan veriler, kadınların bu süreçten daha olumsuz olarak etkilendiklerini ortaya koyuyor.

Türkiye’nin 81 ilinden 1201 kadınla telefonla yapılan görüşmelerde, sağlık (genel sağlık, cinsel sağlık ve doğurganlık sağlığı), ekonomik durum, bakım emeği, şiddet başlıkları ele alınıyor. Rapor, salgın sürecinde kadınların sağlık hizmetlerine erişimde zorlandıklarını, daha da yoksullaştıklarını, ücretsiz ev içi bakım yükünün daha da arttığını, öncesinde de varolan ev içi şiddetin sürdüğünü gözler önüne seriyor.

Sağlık hizmetlerine ulaşım zorlaştı

Rapora göre, kadınlar asıl olarak ruh sağlığı açısından olumsuz etkilenme yaşadılar. Salgından önce kendisini iyi olarak tanımlayanlar %79 oranında iken, bu oran salgın sonrasında %30”a düştü. Bu süreçten en olumsuz etkilenenlerin ise 18-24 yaş grubu olduğu belirlendi.

Kadınlar bu dönemde asıl olarak sağlık hakkına erişim sorunu yaşadılar. Yalnızca %16’lık bir kesim sağlık kurumlarına ulaşabildiğini ifade ediyor. Kadınların doğurganlık, cinsel sağlık açısından da sağlık kurumlarına ulaşmaları zorlaştı.

Yoksulluk arttı

Kapitalistler salgını fırsata çevirip kârlarına kâr katarken, işçi ve emekçiler daha da yoksullaştılar. Kadınlar payına ise daha fazlası düştü. Yoksullaşma kendini en net istihdamın azalmasında gösteriyor. Üç haneden biri salgın nedeniyle ekonomik sarsıntı yaşadığını söylerken, hanelerin %34’ünde en az bir kişi işten çıkartılmıştır. Bu süreçte işlerini kaybettiğini söyleyen kadınların oranı %19 iken, erkeklerin oranı %14,4’tür.

Salgın öncesinde kendini orta halli tanımlayan kadınlar %86’dan %66’ya düşerken, yoksul olarak tanımlayanlar %9’dan %28’e çıktı. Salgın nedeniyle her dört kadından üçü ekonomik sorun yaşarken, her üç kadından birinin bu konuda çözümsüz kaldığı belirtiliyor.

Ev içi ücretsiz bakım emeği arttı

İzolasyon koşullarıyla beraber, kadınların ev içi ücretsiz bakım emeklerinde ciddi oranda artış yaşandı. Ev işleri, çocuk ve yaşlı bakımı olarak tanımlanabilecek bu işleri büyük oranda kadınlar tek başlarına omuzlamak durumunda kaldılar. Bu rakamın %95 olması, kadınların bu yükü tek başlarına göğüslediklerini gösteriyor. Salgın sürecinde evde kalma süresi artarken, kadınların ev içi yüklerinin dört kat daha arttığı görülüyor.

Salgın sürecinde şiddet devam etti

Kadınların karşı karşıya kaldığı en temel sorunlardan biri olan psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddet salgın döneminde de sürdü. Salgın öncesindeki bir yıl içinde kadınların %97’si bu şiddet türlerinden biriyle karşı karşıya kalırken, salgın sonrasında da bu yüksek oranın korunduğu görüldü.

Pandemide devlet nerede?

Çok yönlü eşitsizliklerle karşı karşıya kalan kadınların, dinci gerici iktidar eliyle izlenen politikalar sonucu yaşadığı sorunlar giderek derinleşiyor. Devlet tüm kurumlarıyla kadının ikincil konumunu pekiştiren uygulamaların arkasında duruyor. Kadına şiddet uygulayanlara, kolluğuyla ve yasalarıyla adeta kol kanat geriliyor. Kadına yönelik şiddetin engellenmesi hususlarını içeren İstanbul Sözleşmesi ile 6284 sayılı yasayı uygulamamak için ellerinden geleni yapıyorlar. İyi hal indirimleri vb. ile şiddet uygulayanları adeta teşvik ediyorlar.

Kadınların karşı karşıya kaldığı eşitsizlik ve şiddete karşı salgın sürecinde ek tedbirler alınması gerekirken, devlet kurumlarının göstermelik adımları dahi rafa kaldırıldı. Alo 183 Şiddet Hattı, pandemi yardım hattına dönüştürüldü. 6284 sayılı kanunda yeralan, şiddet uygulayanlara tedbir kararlarının pandemi sürecinde “sağlığı tehdit etmeyecek şekilde ele alınması” talimatı, şiddet uygulayanlara uzaklaştırma kararı verilmemesi ya da kadınların sığınma evlerine yerleştirilmemesi sonuçlarını doğurdu. Salgın gerekçe gösterilerek çıkarılan infaz paketi ile şiddet uygulayanlar izolasyon sürecinde mekanlarına geri gönderildi.

Devletin yükümlülükleri kuşkusuz sadece şiddete karşı önlemlere indirgenemez. Kadınların yoksullaşması ve artan ev içi bakım yükleri karşısında da önlem alınmadı. Sermaye devleti açık bir sınıfsal tutumla sadece sermaye sınıfının çıkarlarını gözetti, art arda teşvik ve yasalarla sermayedarların kârlarına kâr katmalarına hizmet etti.

***

Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği raporunun hazırlanmasından bu yana yaklaşık on ay geçti. Bu süreçte işçi ve emekçilerle birlikte kadınlar üzerindeki yük daha da ağırlaştı. Virüsle iç içe çalışmak zorunda kalan kadınlar, kapitalistlerin hoyratça saldırılarına daha fazla maruz kaldılar. Okul ve kreşlerin kapalı olması nedeniyle ev içi yükleri daha da ağırlaştı.

Tüm bu sorunları ağır bir şekilde yaşayan milyonlarca emekçi kadın bugün için sessizliğini korusa da, gün geçtikçe öfke ve tepkisi birikmeye devam etmektedir.