Koronavirüs salgınının 1. yılı geride kalırken, kapitalist sistemin çıkarları uğruna gerekli önlemlerin alınmaması sonucu çok sayıda insan yaşamını yitirdi. Gelinen aşamada ise salgın tümüyle kontrolden çıkmış bulunuyor. Vaka sayıları her geçen gün artarken, ülkemizde ölen kişi sayısı resmi rakamlara göre 38 bine, hastalığa yakalanan insan sayısı ise 4 milyona ulaştı. Salgının birinci yılında ise en az 861 işçi Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi. Yansıyan rakamlara göre, ölen tekstil işçisi sayısı ise 28.
Salgının ilk başladığı dönemden itibaren AKP-MHP iktidarı, sermayedarlara hizmette kusur etmedi. Ardı ardına sağlanan teşviklerin yanısıra, bir hakmış gibi gösterilen kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin, patronların kölece uygulamalarının yasal dayanağı oldu. Öyle ki, kuralsızlığın hakim olduğu tekstil sektöründe tekstil patronları, salgını umursamadan işçileri fazla mesailer de dahil olmak üzere çok yoğun bir şekilde çalıştırırken, aynı anda kısa çalışma ödeneğine başvuru yapmaktan da geri durmadılar. Hem üretimlerini kesintisizce sürdürdüler hem sigorta primlerinden kurtuldular hem de İşsizlik Fonu’nu yasadışı bir şekilde yağmalamaya devam ettiler. Bunların yanısıra, sözde işten atmak yasak olmasına rağmen Kod 29’dan (25/2) işten atmayı sürdürdüler. Telafi çalışma ve taşeronlaştırma ile esnek ve kuralsız çalışmayı yaygınlaştırdılar.
Tekstil patronları kârlarına kâr kattı!
Salgının ilk dönemlerinde, “evde kal” çağrıları yapıldığı günlerde tekstil fabrikalarının bir kısmında da duruşlar yaşandı. Ancak bunun temel sebebi, hiç de salgın riski karşısında tekstil işçilerinin sağlıklarının korunması değildi. Salgının tüm dünyayı etkisi altına alması, küresel firmalara iş yapan Türkiyeli tekstil firmalarını da doğrudan etkilemiş, bir dönem siparişler sekteye uğramıştı. Ancak bu dönemi de fırsata çeviren tekstil patronları, salgın endüstrisine yönelerek maske ve koruyucu giysi üretimi ile kârlar korunmaya çalışılmıştı. Dünya çapında kapitalistlerin salgın döneminde üretimi sürdürme ısrarları sonucu, kısa süre içinde tedarikçi firmaların üretimleri de yeniden başladı. Kısa süreli durgunluğun ardından tekstil patronları da salgın fırsatçılığıyla ihracat rekorları kırmayı sürdürdüler. Öyle ki, maske ve koruyucu giysiden 7 ayda 756 milyon dolar gelir edildiği ifade edilmektedir. Hazır Giyim İhracatçılar Birliği’nin verilerine göre ise geçtiğimiz hazirandan itibaren sürekli artış eğilimi gösteren ihracat, 2021 şubat ayında 1 milyar 517 milyon 344 bin dolara ulaşmıştır. Öyle ki, Hazır Giyim İhracatçılar Birliği’nin de parçası olduğu Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından yapılan açıklamalarda pandemiye rağmen ihracat rekorları kırıldığı ifade edilmekte, ekim ve aralık aylarında tüm zamanların ihracat rekoru kırıldığı, ocak, şubat ve eylülde de ihracatta en yüksek rakamlara ulaşıldığı söylenmektedir. Bu “başarıyı”da “salgın sürecinde üretimi bir an olsun durdurmamaya” borçlu oldukları ifade edilmektedir.
Patronlar bu “başarılarını” elbette ki, salgın sürecinde işçilerin açlık ve ölümle boğuşarak çalışmalarına borçlular. Pandemide çarklar dönerken, kuralsızlığın hâkim olduğu tekstil işyerlerinde göstermelik önemler alındı. “Maske, hijyen” göstermelik olarak sağlanırken, üretim öncelikli olduğu için “mesafe” kuralı yok sayıldı. Bir dönem için servislerde tekli oturma gündeme gelirken, şu an tüm “göstermelik” önlemler gibi servislerde de eski hale geri dönüldü. İşçilere test yapılması ise ancak işçilerin kendi imkanları ile gittikleri hastanelerde olanaklı olabildi. Virüs taşıyan işçiler, zorunlu olarak evlerine gönderilirken, temas eden işçiler karantinaya dahi alınmadı. Hatta pek çok işyerinde virüs taşıyan işçiler dahi çalışmaya zorlandı. Akar Tekstil örneğinde olduğu gibi, çalışmama hakkını kullanmak isteyen işçiler, patron ve yandaşlarının baskı ve şiddeti ile karşı karşıya kaldı.
Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleyi yükseltelim!
Koronavirüs salgınının tekrar yükselişe geçtiği bir dönemde fabrikalarda göstermelik önlemler dahi alınmıyor. Tekstil patronları Covid-19 yokmuş gibi davranırken, AKP-MHP iktidarı ise pandemiye karşı önlemler almak yerine işçi ve emekçilerin en temel haklarına göz dikiyor. İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs’ı yasaklamak başta olmak üzere, baskı ve terörle tüm sesleri bastırmaya çalışıyor. Başta tekstil işçisi kardeşlerimiz olmak üzere, tüm işçi sınıfını baskı ve yasaklara karşı haklarımız ve geleceğimiz için, insanca yaşam için mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.
Taleplerimiz:
-Toplumsal yaşamın sürmesi için zorunlu ve gerekli acil işler dışında, çalışanlar sosyal ve ekonomik hiçbir kayba uğramadan tüm işletmeler en az 14 gün, tercihen 28 gün derhal kapatılmalıdır.
-Tüm işçilere ücretli izin verilmelidir.
-Herkese yaygın test yapılmalıdır.
-Tüm toplum bir an önce aşılanmalıdır.
-Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin son bulmalıdır.
-Kod 29 (25/2) kaldırılmalıdır.
-Herkese söz, basın, gösteri ve örgütlenme özgürlüğü!
Tekstil İşçileri Birliği