İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ın ön günlerindeyiz. 2021 yılında bu şanlı günü pandemi koşullarında karşılıyoruz. Koronavirüs salgını sağlık, eğitim ve üretim alanları başta olmak üzere hayatın her alanında yaşanan sorunları daha da gün yüzüne çıkardı. Pandeminin başından bu yana sermaye devletinin gerçek ve kalıcı önlemler almaması toplumsal sorunları daha da katmerleştirdi. Ekonomik, sosyal ve siyasal kriz bu süreçte daha da derinleşti. Yalnızca sermayedarların çıkarları için alınan tedbirler, işçi sınıfı ve emekçilere büyük bir saldırı dalgası olarak yansıdı. Bu süreçte ücretsiz izin ve Kod-29 saldırıları, fonların yağmalanması, sermayeye sunulan teşvikler bir bir devreye sokuldu. İstanbul Sözleşmesi feshedilirken, kadınları hedef alan şiddet, cinayet ve cinsel saldırılar gün be gün arttı. En ufak muhalif ses dahi baskı, zorbalık, gözaltı, tutuklama ve işkence terörü ile boğulmak istendi.
Bu süreçte gençliğin eğitim hakkı tamamen gasp edildi. Sürecin başından beri yap-boz tahtasına çevrilen eğitim sistemi, eğitimin tüm bileşenlerinin büyük bir mağduriyet yaşamasına neden oldu. Okulların açılıp açılmaması tartışmaları, sınavlar ve uzaktan verilen eğitimin içeriğine dair tartışmalar, öğretmen, öğrenci ve okul-üniversite çalışanlarına sorulmadan alınan kararlar eğitimin tüm aşamalarında öne çıkan sorun alanları oldu. Kademeli olarak ilk ve ortaöğretimde yüz yüze eğitime geçilmesine rağmen eğitim emekçileri, öğrenci ve okul çalışanların aşılama sürecine dahil edilmedi. Bu durum toplum sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturduğu gibi birçok eğitim emekçisi de bu süreçte koronavirüsten kaynaklı yaşamını yitirdi. Üniversitelerde de tablo farksızdı. Neredeyse iki senedir kapalı olan üniversitelerde uzaktan eğitim modeline geçildi. Bilgisayar, kamera, internet vb. teknik ekipman eksikliklerinin giderilmemesi milyonlarca öğrencinin eğitim hakkının gasp edilmesine neden oldu. Bu süreçte AKP-MHP iktidarı tek adam rejimini üniversitelerde de egemen kılmak için bir dizi dinci-gerici saldırıyı hayata geçirmeye çalıştı. Bu saldırıların en dikkat çekeni ise, sermaye devletinin üniversitelerde kurmak istediği tahakkümün bir ayağı olan kayyım rektör atamaları oldu. Ancak bu saldırıları kolaylıkla hayata geçiremeyeceklerini, haftalardır devam eden Boğaziçi Direnişi ile görmüş oldular. Üniversite gençliği “Özerk-demokratik üniversite” ve “Söz, yetki karar hakkı üniversite bileşenlerine!” diyerek büyük şehirler başta olmak üzere Adana, Eskişehir, Antakya gibi birçok kentte eylemler gerçekleştirdi. Boğaziçi Üniversitesi’nde ise kampüs içerisinde direniş devam ediyor.
Kapitalist sistemin yaratmış olduğu bu tablonun bir tarafında bizler, yani koyu bir geleceksizliğe sürüklenen, özgürlükleri elinden alınan, işsizliğe mahkum bırakılan, üniversitelerine kayyımlar atanan gençlik; her gün evde, iş yerlerinde, sokaklarda, kısacası yaşamın her alanında katledilen, baskıya, tacize, mobbinge ve çifte sömürüye maruz kalan kadınlar; yaşamı emeği ile var eden ama insanca yaşam koşullarından mahrum bırakılan, iş cinayetlerine kurban giden, pandemi koşullarında adeta ölüm kamplarına çevrilen iş yerlerinde çalışmak zorunda bırakılan, tüm kazanılmış hakları bir bir ellerinden koparılıp alınmak istenen milyonlarca emekçi; baskı, imha, asimilasyon ve inkar saldırılarına maruz bırakılan, belediyelerine atanan kayyımlar ile hapishanelere kapatılmak istenen milletvekilleri ile iradeleri yok sayılan Kürt halkı yer alıyor.
Diğer tarafta ise insanlığın üzerine kara bir bulut gibi çökmüş olan, tüm zenginlikleri tekelinde toplayan bir avuç asalak sermaye sınıfı var. Savaşlardan, saldırılardan ve azgınca sömürüden besleniyorlar. Geleceğimizi, özgürlüğümüzü ve haklarımızı kendi çıkarları uğruna çalıyorlar.
Özgürlüğümüzden ve geleceğimizden vazgeçmiyoruz!
Sermaye devleti her geçen gün büyüyen toplumsal muhalefete karşı duyduğu korku ve nefretten kaynaklı, keyfi bir şekilde 1 Mayıs’ı yasaklamak istiyor. Bu yasağı ise pandemi bahanesi ile meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Fakat pandeminin başından bu yana adeta ölüm kamplarına çevrilen fabrikalarda çalışan işçiler için hiçbir önlem almayan AKP-MHP iktidarının devreye soktuğu pandemi yasaklarının toplum sağlığı için olmadığının bilincindeyiz.
Ne yaparlarsa yapsınlar! Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız! 1 Mayıs’ın öngünlerinde birçok kentte devreye sokulan bildiri dağıtımı, eylem, basın açıklaması yasaklamalarını da 1 Mayıs yasaklarını da tanımıyoruz!
Bu süreçte baskı, şiddet ve cinsel saldırılar karşısında ayağa kalkan kadınlar, Sinbo, SML, Migros, Baldur, PTT ve daha bir çok yerde direnen işçiler, Newroz günü sokaklarda olan yüz binler ve yüz günü aşkındır mücadelelerinden bir adım geri atmayan gençlik, direnmenin önemini bir kez daha göstermiş oldu. Haftalardır üniversitelerimize dönük baskıya, yasaklara, saldırılara karşı direndiğimiz gibi 1 Mayıs’ta da direneceğiz. Özgürlüğümüz için, geleceğimiz için, haklarımız için, “özerk demokratik üniversite” talebimizi haykırmak için, biriktirdiğimiz öfkeyi kuşanarak 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız!
Yaşasın 1 Mayıs!
Bijî 1 Gulan!
Devrimci Gençlik Birliği