Weidel AfD’ye yakışıyor

AfD'nin Nazizm’in mirasçısı olması tesadüf değil. Bu partinin savunduğu ırkçı-faşist söylemler ve Alice Weidel gibi birinin başa getirilmesi, aslında AfD'nin tarihin faşist izlerini silmek yerine onları güncellemek ve meşrulaştırmak misyonuyla hareket ettiğini kanıtlar niteliktedir.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 08 Kasım 2024
  • 18:30

Almanya’nın Hitler artığı faşist partisi Almanya için Alternatif’in (AfD) eş başkanı Alice Weidel’in Nazi geçmişinin açığa çıkması Almanya kamuoyunda “şaşkınlığa” yol açmamış görünüyor. AfD’nin eş başkanı Weidel, sık sık ülkesinin Nazi geçmişine dair eleştirilerde bulunmaktan kaçınmıyor. 

Ancak Weidel’in bu “geçmişten kurtulma” çağrıları ironik bir biçimde ailesinin karanlık tarihi ile çelişiyor. 

Almanya ve Polonya arşivlerinde yapılan araştırmalar, Weidel’in dedesi Hans Weidel’in Adolf Hitler tarafından atanan bir Nazi yargıcı olduğunu, Nazi rejiminin karşıtlarını cezalandırmak için askeri mahkemelerde görev aldığını ortaya koydu. 

Faşist Weidel’in, Almanya’nın geçmişine dair söyledikleri ile ailesinin geçmişindeki utanç verici gerçekleri gizlemeye çalışması, bu partinin iki yüzlü karakterini bir kez daha gözler önüne serdi.

***

Weidel’in dedesi Hans Weidel, 1941’de Hitler’in neo-faşist rejiminin bir temsilcisi olarak Varşova’da görevlendirilmiş ve Üçüncü Reich karşıtlarını yargılayarak yüzlerce ölüm cezasının verilmesinde rol almıştır. 

Nazi yargısının üst düzey yetkililerinden biri olan Hans Weidel’in Adolf Hitler tarafından bizzat atandığı ve Nazi partisine 1932’de üye olduğu belgelendi. Wehrmacht’ın (Hitler ordusu) başkomutanlığı altındaki askeri mahkemelerde 50 bini aşkın ölüm cezasının verildiği, bunların 20 binden fazlasının infaz edildiği tahmin ediliyor. Weidel’in Hitler tarafından imzalanmış resmi atama belgesi ise bu faşist yapının tarihsel köklerini gösteriyor.

Alice Weidel, dedesinin Nazi rejimindeki bu rolü hakkında bilgisi olmadığını iddia ediyor. Ancak bu tür savunmalar, faşist AfD’nin Almanya’nın geçmişine dair pozisyonu ile birleştiğinde anlamını yitiriyor. 

AfD, Hitler dönemindeki faşist suçları "utanç kültürü" olarak tanımlayarak önemsizleştirmek istiyor. AfD’nin liderlerinden Alexander Gauland’ın Nazi dönemini “bin yıllık tarih içinde sadece bir kuş pisliği” olarak tanımlaması, on milyonlarca insanın ölümüne ve dünya çapında bir yıkıma yol açan o vahşet dönemini toplumun gözünde basitleştirmeyi amaçlıyor.

Kızıl Ordu’nun hezimete uğrattığı Nazi rejimi çöküşe geçtiğinde, faşist Almanya’nın destekçilerini yeni devletten “uzak tutmak” adına başlatılan temizleme harekatı çerçevesinde Hans Weidel üç farklı soruşturmaya tabi tutulmuş olsa da bir Nazi artığı olarak hayatını sürdürmüştür.

1970'lerde yeniden sorguya alınan Weidel, “yeterli delil bulunmadığı” gerekçesiyle beraat etmiştir. 

Faşist Nazi rejiminde yargıçlık yapıp ölüm cezaları veren Hans Weidel gibi isimler, savaş sonrasında burjuva “adalet” sisteminde cezasızlık ile ödüllendirilerek korunmuştur. 

AfD'nin Nazizm’in mirasçısı olması tesadüf değil. Bu partinin savunduğu ırkçı-faşist söylemler ve Alice Weidel gibi birinin başa getirilmesi, aslında AfD'nin tarihin faşist izlerini silmek yerine, onları güncellemek ve meşrulaştırmak misyonuyla hareket ettiğini kanıtlar niteliktedir.

Özetlenecek olursa, Weidel AfD’ye, AfD Weidel’a yakışıyor.