Orta Çağ gericiliğini 21. yüzyıla uyarlayan AKP, bu ideolojiyle bağlantılı farklı uğraş alanları da geliştiriyor. Bu alanların en ucubelerinden biriyse okçuluktur. Son yıllara kadar dinci-gericiliğin gündeminde “okçuluk” diye bir şey yoktu. Ancak Erdoğan uzun süre devletin tepesine oturunca “şehzade” havalarına bürünen Bilal Erdoğan’ın “okçuluk hobisi” nüksedince işler değişti. Saray’a dalkavuklukta birbiriyle yarışan AKP’li belediye başkanlarının “okçuluk aşkı” belirmeye başladı. Dinci-gerici partinin alt kademe şefleri için “şehzade” Bilal’in takdirini almak büyük bir önem taşıyor olmalı ki, “okçuluk tesisi” yapma yarışına girdiler.
BirGün’den Mustafa Bildirici’nin haberine göre, dört AKP’li belediyenin son iki yılda “okçuluk tesisleri” için 100 milyona TL’ye yakın harcama yapmış. Bildirici’nin yaptığı hesaplamaya göre, 2020-2022 yılları arasında Ankara Altındağ, Kayseri Büyükşehir, Gaziantep Şahinbey ve Ordu Çatalpınar Belediyeleri tarafından yapılan harcamalar 92,5 milyon liraya ulaştı.
Yağma, talan, rant gibi kaynaklardan beslenen AKP sisteminde belediye başkanlarının bu kadar bonkör olması dikkat çekici. Belediye çalışanlarına sefalet ücreti dayatan zihniyet, on milyonları “okçuluk tesisleri” için saçmakta tereddüt etmiyor. Ne de olsa saçtıkları para halktan toplanmış. Yaptıkları harcamalarla “şehzade” Bilal’i memnun ederek, Saray rejiminden nemalanma imkanını garantiliyor olmalılar. Zira bu rejimde ancak sarayın ‘en dalkavukları’ mevkilerini güvence altına alabilirler.
***
Sadece dört AKP’li belediyenin iki yılda “okçuluk tesisi yapmak” adı altında 100 milyon liraya yakın para saçması, dinci-gerici zihniyetin şatafat düşkünlüğünün hiçbir sınır tanımadığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu ilkel düşkünlüğü kendi paralarıyla finanse ediyor olsalardı, “bu bizim ilgi alanımız” diyerek işin içinden sıyrılabilirdi. Oysa onlar, bütün bu kepazelikleri on milyonlarca emekçiden çalarak, toplumun çoğunluğunu sömürü ve sefalete mahkum ederek yapıyorlar.
Asgari ücretin açlık sınırının bin 800 TL’nin altında olduğu koşullarda, yani on milyonlarca emekçinin sağlıklı beslenme imkanı bile elinden alınmışken sergilenen bu şatafat düşkünlüğü, AKP’li elitlerin mevki ve lüks dışındaki şeylerle ilgilenmediklerini kanıtlıyor. Oysa bu din istismarcısı sahtekarlar, utanıp sıkılmadan “ahlak dersi” veriyor, “değerlerimiz” adı altında Orta Çağ artığı zihniyetlerini topluma dayatmak için kirli yollara başvurmakta sakınca görmüyorlar.
Rejimdeki kokuşma, yozlaşma, mafyalaşma doğal olarak tüm icraatlarına da yansıyor. Okçuluk kepazeliğine devasa harcamalar yapmaları bunun örneklerinden biridir. Emekçiler, bu şatafat düşkünlerinden hesap sorana kadar bu tür kepazeliklerden vazgeçmeleri mümkün görünmüyor.