Burjuva politika yalansız yapılmaz. Çünkü burjuva partiler sömürülen işçi ve emekçilerden oy almak zorundalar. Daha doğrusu sözcüleri/temsilcileri oldukları sermaye sınıfının çıkarları için işçi ve emekçileri kandırmaları/aldatmaları gerekiyor. Kandırmak için de yalan söylemeleri gerekiyor. Burjuva partilerini zorlayan, seçim denen demokrasi oyununu oynamaktır. Bu oyunu oynarken de yalana kuvvet politika yapıyorlar.
AKP, bu konuda oldukça başarılıydı. 2002’de tek partiyle hükümet olduktan kısa bir süre sonra kölelik yasasını çıkardı. Sermaye sınıfı daha büyüdü ve rahatladı. Buna karşılık işçi ve emekçiler daha da yoksullaştı. Yine de sonraki seçimlerde AKP yine birinci parti oldu. Demek oluyor ki epeyce inandırıcı yalanlar söyleyebilmişler. Diğer düzen partilerinin beceriksizliği oy almakta AKP’nin ayrı bir avantajı, ama asıl olarak kandırabildiği işçi ve emekçilerden aldıkları oy belirleyiciydi denebilir.
Bugün ise reislerinden il başkanlarına dek söyledikleri yalanlarla işçi ve emekçileri kandırması bir yana gerçeklikten tümüyle kopmuşlar. Gerçeklik duygusunu yitirdikleri için yalanlar sıralanıyor. Krizin derinleşmesine paralel AKP’nin himayesindeki çete-mafyalara verilen payın azalmasından dolayı AKP içinde de pay/rant kapma savaşları yaşanıyor. Bu durumda krize ilaçtan çok, kendi içindeki çözülmeyi yavaşlatmak için reisleri para için kırk takla atıyor her yerde. Yine o kadar aç gözlülerki yetmiyor. Kitleleri kandırmak için söylenen yalanlar artık gerçeklikten kopuk ve şizofren bir hal aldı.
Şovmenden farksız ekonomi bakanı Nebati yalan söylemek yerine ilk önceleri gözlerine bakılmasını salık verdi. Sonra o da yalanlar sıraladı. Enflasyonu yüzde 10 olduğu halde sokağa çıkamayan AB’li politikacılara hava atmış Nebati. “Biz sokağa çıkıyoruz” demiş. Sadece Ümraniye’de kısa bir gezinti yaptı. Utanmazlık dahi artık çivisinden çıkmış, ama asıl önemli olan, yalanın gerçeklikten uzak olması. Sokağa çıkmaları AKP’lilerin metavers (sanal) dünyasında sokağa çıkmaları gibi. Gerçekte çıktılarında halkın tepkisiyle karşılaşıyorlar. Reisleri ise koruma ordusundan kaynaklı halktan zaten uzakta.
AKP’lilerin, reislerinden en alttaki köşe tutan partilinin söylediği yalanları alt alta sıraladığımızda, karşımıza Türkiye gerçekliğine tümüyle uzak bir ülke çıkıyor. Gelinen aşamada ancak böyle şizofrence yalanlar söylüyorlar.
Erdoğan, tarım kredi kooperatiflerinde indirime gidileceğini “müjdeliyor”. Ertesi günü yandaş bir TV kanalının şaşkın spikeri 5 kiloluk yağda olan 1 liralık indirimi hesap makinesiyle halka ispatlıyor. Yalana göre şovu da şizofrence!
Düzen muhalefetinin seçim yatırımı olarak söyledikleri de daha az şizofrence değil. Olur da seçimi kazanırlarsa neredeyse tüm sorunları hemen çözeceklerini söylüyorlar. Oysa bu söylediklerine kendileri de inanmıyor. Onlar için işçi ve emekçilerin sorunları seçime dek var. Seçim sonrası asıl olarak temsil ettikleri sermaye sınıfının çıkarları ve kârlar var sadece.
Sermaye sınıfı için krizden çıkmanın yegane yolu, krizi işçi ve emekçilere fatura etmektir. AKP’nin de yaptığı işte bu! İşçi ve emekçiler sorunların çözümü için seçimi beklediğinde ise “çözüm” diye önüne gelen AKP’nin getireceklerinden farksız olmayacaktır.
H. Ortakçı