AKP mizanseninde kimliksizleşenler...

İşçi sınıfı "köşesinde gereğini yapacaktır!"

İşçi sınıfı ve emekçiler sömürü düzenini ve bu düzenin tüm kirini pasını er ya da geç temizleyecek, kurtuluşu için bulunduğu "köşeden gereğini yapacaktır."

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 06 Ekim 2022
  • 08:00

Geçtiğimiz günlerde gerici-faşist iktidar şefinin yeni bir mizanseni yayınlandı. Bu mizansenlerin iktidar cephesinin kendini propaganda etmesine vesile olan ama daha çok da Erdoğan'ın her “konuya hakim”, “bilgili” lider imajını parlatmak maksatlı olduğu toplumun değişik kesimleri tarafından kabul görüyor. Bu tür canlı yayınlarda, bilinçli ve hedefli olarak ağızlara sakız edilen kimi cümleleri bir kenara bırakırsanız geriye genellikle kurguda, dekorda, kostümde ya da repliklerde ortaya çıkan “skandallar” gündemi kaplıyor. Biraz da bu eldeki oyuncu malzemesinin doğasından kaynaklanıyor. Bu kez de olan bu oldu.

Ortaya yerleştirilmiş moderatör masasının başında ayakta duran bir dekor, bu dekorun soluna Erdoğan için ayrılmış bir koltuk, sağına ise dört koltuk yerleştirilmiş. Böylece karşılıklı bir sohbet olacak izlenimi yaratmak istemiş. Yan yana duran dört koltuğa, muhtemelen okuma-yazma bildikleri ve konuşabildikleri için ellerine soru kağıtları tutuşturulmuş dört canlı dekorla ön hazırlık tamamlanmış. Görünürde her şey basit ve rahat görünüyor. Zorlanılacak ne olabilir ki? Sonuçta birçok defa yapıldığı gibi, ellerde bulunan kağıtlardan sorular sırasıyla sorulacak, Erdoğan da kadrajın göremediği bir açıda yer alan dev ekranlardan cevabını okuyacak. Ekranda yazı yavaş aktığı ya da teknik bir arıza meydana gelmediği sürece, okuyarak konuşma konusunda belki de ülkenin en deneyimlisi Tayyip Erdoğan için sorun yok. “Neo-klasik iktisattan epistemolojik bir kopuş gerçekleştiren heterodoks yaklaşıma” sahip olduğunu zar-zor okumaya çalıştığı metinden anlayan Bakan Nebati'nin, derin bir bilgi birikimine sahip olduğu izlenimi verme çabasının yanında bu iş, işten bile değil.

Sonuç? Sonuç hiç de beklendiği gibi değil. Gazetelerde köşesi olanların, bu köşelerde olmalarını borçlu oldukları efendilerine kölece bağımlılık ilişkisinin canlı yayın olarak izlenmesi rezaletidir yaşanan. Efendisine “şehir hastaneleri konusunda muhalefetin sesinin azalması hakkında ne düşündüğünü” sormak isteyen Abdülkadir Selvi'ye verilen cevap, soruyu soranın olduğu kadar, ona örnek gösterilen Ahmet Hakan'ın ve gülümsemeyle karşılayan diğer ikisinin paspas olmuş kimliklerini tüm toplum canlı yayın olarak izledi. Öyle ya “gazete köşelerinizde gereğini yapın!”

Konu birçok yönüyle tartışılabilir. Sermaye düzeninde burjuva medyanın misyonu, kirli yöntemleri üzerinde durulabilir. Holding patronlarının sınıfsal ihtiyaçları üzerinden ellerinde tuttukları medya gücüyle toplumsal yaşama yön vermeye çalışmaları, işçi ve emekçilerin bilinçlerini bulandırma, manipüle etme araçlarının altı çizilebilir. Ya da konu AKP ile birlikte iyice ayyuka çıkan sermaye medyasının büyük bir bölümünü ele geçirerek toplumda tek ses yaratma hedefinin yanı sıra her türlü muhalif basına dayatılan sansür ve baskının artırılması bağlamında değerlendirilebilir. Yandaş medya tetikçiliğinin, her gün yeniden üretilen yalan ve çarpıtmalarla ayakta kalma çabasının medya ayağı irdelenebilir. Bunlar önemli ancak esas üzerinde durması gereken, iktidara yalakalık ve tetikçilik yaparak köşe yazarlığı bahşedilen, kendilerince medya dünyasında bir yer edinen, çoğu durumda hiçbir düşünce kırıntısı dahi taşımayan ısmarlama yazılarla AKP'nin yalan propagandacıları olan, tüm bunları yaptıkları için önlerine atılan kırıntılar eşliğinde daha da bir iştahları kabaran bu tetikçiler takımının geldiği yerin çürümüşlüğü, efendi-köle ilişkisinde hiçbir dengelerinin kalmamış olduğudur. Efendi efendiliğini, köle köleliğini kanıksamış durumda. AKP şefi ile medyadaki süprüntüleri arasındaki bu içselleştirilmiş ilişki, esasında el ele topluma egemen hale getirmeye çalıştıkları yaşamın aynası durumundadır.

 Efendinin elini-eteğini öperek yaşayabilen bu tipler, her türlü aşağılamayı övgü sayabilecek, o koltukta oturabilmeyi, köşede yazı yazabilmeyi tüm insani değerlere yabancılaşarak sahip çıkıp, bunu da canlı yayın olarak ülkenin gözleri önünde yapabilecek kadar düşkünleşmiş bulunuyorlar. “Köşenizde gereğini yapacaksınız, bakın Ahmet Bey yapıyor” talimatını “doğru” diye karşılayıp pişkince sırıtmanın başka ne izahı olabilir. İkide bir ağızlarında “basın etiği”, “bağımsız medya” diye geveleyen, sıklıkla içi boş birer kavram olarak özgürlük, demokrasi, insan hakları vb. tekrarlayan bu tetikçi tiplerin göründüğü kadarıyla en sıradan insani değerlerle dahi uzaktan yakından alakaları yok. Canlı yayın görüntülerini izleyen sıradan insanların dahi utanacağı bir ilişki tarzına kendilerini öyle kaptırmış durumdalar ki, ertesi gün çok daha ötesini yapabileceklerini kanıtlarcasına çaba harcıyorlar.

AKP-MHP iktidarının ayakta kalabilmek için hayata geçirdiği tüm kirli, kanlı, mafyatik icraatları aklamaktan başka bir işi olmayan bunlar değil mi? AKP'nin türedi gazetecilerinde popülaritenin artması, kişiliksizleşmede yaşanan ivme ile doğrudan orantılı. Verilen görevleri layıkıyla yerine getirmek için gösterecekleri çabanın yanı sıra reislerinin her türlü aşağılaması ve kendini tatmin duygusu üzerinden ezilmek, gelinen yerde bu tiplerde ancak mutluluk kaynağı olabiliyor. Çünkü her şeylerini reislerine borçlu olduklarını biliyor, sadakatle davranıyor, bunu yaşam biçimi haline getirmiş bulunuyorlar. AKP-MHP gerici-faşist iktidarı da bu iktidarın çevresinde birikmiş tortuları da çürümüş, ömrünü tamamlamış, süpürülüp atılmayı bekliyor. İşçi sınıfı ve emekçiler sömürü düzenini ve bu düzenin tüm kirini pasını er ya da geç temizleyecek, kurtuluşu için bulunduğu “köşeden gereğini yapacaktır!”