Alevi toplumunda önemli bir yeri olan Muharrem orucunun ilk gününde, Ankara’da üç Cemevi’ne aynı kişi tarafından saldırı düzenlenmişti. İzmir’den Ankara’ya gelerek saldırıyı düzenleyen kişi Eskişehir’e giderken yakalandı. İçişleri Bakanı S. Soylu provokasyonun her boyutuyla soruşturulacağını iddia etti. Lakin, iki gün sonra saldırının arkasında sol bir örgüt olduğunu ilan etti. Bu iddia, “failin hedef şaşırtma taktiği” olarak değerlendirildi.
Son saldırılarla birlikte Alevileri hedef alan şiddet tartışmaları gündemdeyken, AKP şefi Tayyip Erdoğan’ın Cemevinde Muharrem orucu açacağı ilan edildi. Ardından “Cemevi Cümbüş evi” diyen Erdoğan, hiç utanıp sıkılmadan Cemevinde oruç açtı.
Dayatılan ziyaret
Siyasal İslamcıların “fıtratında” mezhepçilik var. AKP şefi Tayyip Erdoğan gibileri ise, ilkel/mezhepçi zihniyetlerini alenen sergileyecek kadar pervasızlar. Erdoğan daha Belediye Başkanı iken, Karacaahmet’de Cemevi açma izni isteyen Alevi yurttaşlara, “Cemevi Cümbüş evi, ne izni!” nobranlığıyla yanıt vermişti.
Tayyip Erdoğan gibi Alevi düşmanlığını pervasızca sergileyen siyasetçilerin “olağan” bir Cemevi ziyareti gerçekleştirmesi mümkün değildir. Zira, o durumda karşılaşacakları soruların altından kalkamayacaklarını ve sahtekarlık seremonisinin tersyüz olacağını biliyorlar. Dolayısıyla, türlü ayak oyunlarına başvuruyorlar. Örneğin, Mamak’taki Hüseyin Gazi Cemevi ziyaretini Süleyman Soylu’nun dernek yönetiminin dahi haberi olmadan organize ettiği açığa çıktı.
Bu duruma tepki gösteren derneğin Yönetim Kurulu, yaptığı açıklamada kendilerine yapılan dayatmayı şu ifadelerle duyurdu:
“Bu ziyaret programı Hüseyin Gazi Vakıf Başkanı Mehmet Ali Ayyıldız’ın kişisel inisiyatifi ile organize edilmiştir. Ziyaret sürecinden ne Vakıf Kurucular Kurulu'nun ne dernek Yönetim Kurulu'nun ne de Mütevelli Heyeti Başkanı ve Dernek Başkanımız Melih Hız’ın bilgisi bulunmaktadır.”
Süleyman Soylu gibi adı mafya ve çetelerle anılan birine ziyaretin organize ettirilmesi bile bir skandaldır. Nitekim Erdoğan ve ekibi, ziyaret edecekleri dernek yöneticilerinin orada bulunmamalarını şart koşuyorlar. Bu tutum küstahlıkla korkaklığın karışımıdır. Ziyaret ettikleri evin sakinlerinin dışarıda kalmasını dayatacak kadar kabalar, ama onların soracakları sorularla yüzleşme cesaretinden de yoksunlar.
Yönetim Kurulu protesto etti
Hüseyin Gazi Cemevi Yönetim Kurulu yaptığı açıklamayla, ziyaretin dayatma ile yapılmasını, katılacak kişilerin AKP şefinin adamları tarafından belirlenmesini ve Alevilerin demokratik taleplerinin dile getirilmesini engellemek için önden hazırlık yapılmasını protesto etti. Dernek yöneticileri ziyarete katılsalardı soracakları soruları şöyle sıralardı:
“-Yargı kararlarına uyularak inanç ve ibadetlerimizi yerine getirdiğimiz cemevlerinin ibadethane statüsü ve diğer ibadethanelere uygulanan kamusal ayrıcalıklar tanınmalı,
-AİHM kararları doğrultusunda zorunlu din dersleri uygulamasına son verilmeli,
-Alevi-Bektaşi köylerine maddi manevi cebirle cami yapılması uygulamasına son verilmeli ve imamlar geri çekilmeli,
-Devletçe el konulmuş bulunan Alevi-Bektaşi dergâhları ve inanç merkezleri Alevi-Bektaşi toplumuna devredilmeli,
-Madımak Oteli ‘utanç müzesi’ olmalı,
-Kamuda işe alımlarda ve görevde yükselmede ayrımcılığa son verilmelidir.”
Açıklama şu ifadelerle son buldu:
“Bu ziyaretin bilgimiz dışında gerçekleştiğini ve bireysel kararla Dergâhımızı siyaset oyununa alet eden Vakıf Başkanı’nı protesto ettiğimizi kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.”
Sahtekarlık seremonisinde de mezhepçilik
AKP şefinin temsil ettiği gerici-mezhepçi ideoloji, Cemevi ziyaretine bile taşındı. Bu olay, Erdoğan’ın Alevi değer ve sembollerine yönelik tahammülsüzlüğünü gözler önüne serdi. AKP şefinin önünde oturduğu duvarda Mustafa Kemal’in yanı sıra Hz. Ali ve Hacıbektaş Veli resimleri asılıydı. Ziyaretten önce fotoğraflar yan duvara taşındı. Yani Erdoğan, Alevi toplumunun önem atfettiği bu iki tarihsel kişilikle aynı fotoğraf karesine girmekten bile imtina etti.
Saray rejiminin AKP şefine biat etmiş bir Alevi kesim oluşturmak istediği bir sır değil. Nitekim az da olsa buna teşne olduğunu gösteren kişi ya da kurumlar var. Böyle bir projenin peşinde olmasına rağmen Cemevi ziyaretine bile mezhepçilik taşımaları, AKP şefi ile müritlerinin zihin dünyalarının nasıl da karanlık olduğunu gözler önüne seriyor. Sivas katliamının faillerinin davasını zaman aşımına uğratıp “milletimize hayırlı olsun” diyen, katliamcı canileri savunan avukatları ise AKP milletvekili yapan bir rejimin başka türlü davranması beklenemezdi.
Sahtekarlık seremonisi tepkiyle karşılandı
AKP şefinin yanı sıra saraydaki yardımcısı Fuat Oktay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile toplantıyı organize eden Soylu’nun danışmanı ve AKP MKYK üyesi Arif Ali Özzeybek’in katıldığı ziyaret tepkiyle karşılandı.
Saraya hayırhah yaklaşan bazı Alevi dedeleri dışında ziyarete olumlu yaklaşan olmadı. Hüseyin Gazi Vakıf ile aynı binayı paylaşan Hüseyin Gazi Cemevi Yönetim Kurulu başta olmak üzere, çok sayıda Alevi kurumu ziyaretin kirli siyasi hesaplarla yapıldığını dile getirdi ve protesto etti. AKP şefiyle aynı masaya oturulacaksa, bunun siyasi şov için değil, Alevilerin demokratik sorunlarının/taleplerinin dile getirilmesi amacıyla yapılaması gerektiği dile getirildi. Tepkiler, “sarayın Alevi’si” olmaya hevesli olanların çok olmadığını da gösterdi.
“Günümüz Yezitlerinden” medet umulur mu?
“Düzenin Alevi’si” denebilecek bazı kişiler, AKP şefi ile müritlerinin iftar sahtekarlığının olumlu olduğunu, Alevilerin sorunlarının çözümüne katkıda bulunabileceğini iddia ediyorlar. Oysa 20 yıldır hükümet/iktidar olan dinci gericilik artık çöküşün eşiğindedir. 20 yıllık sürede “Alevi açılımı” diye anılan bir kepazeliğe imza atan AKP, bu süre boyunca mezhepçilikten milim şaşmamıştır. Suriye’de sadece Alevi oldukları için insanları vahşice katleden cihatçı terör örgütlerini 11 yıldır besleyen bir rejimin başka türlü davranması mümkün değildi. Çöküşün eşiğine gelmiş, elinde zorbalıktan başka bir araç kalmamış olan bir rejimin Alevilerin sorunlarının çözümü yönünde adım atabileceğini iddia etmek, “günümüz Yezitlerinden” medet ummak dışında bir anlam taşımıyor. Zaten AKP şefi bunu çok da gizlemiyor. Erdoğan, Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesine bile halen karşı. Ki böyle bir kabulün sembolik olmanın ötesinde bir anlamı da yok. Zira tarihsel arka planı Osmanlıya kadar uzanan sorunların boyutu da derinliği de ibadethane meselesinden çok ötedir.
Alevilere uygulanan ayrımcılık AKP ile başlamadığı gibi, saray rejiminin çöküşüyle de ortadan kalkmayacak. Mezhepçilik sistemin gerici kodlarına yer alıyorken, Alevilerin demokratik taleplerinin kazanılması ancak demokratik hak ve özgürlükler uğruna mücadelenin yükseltilmesiyle mümkün olabilir. Sorunun köklü ve gerçek çözümü ise, tüm demokratik sorunları yeniden üreten kapitalist sistemin yıkılmasına bağlıdır.