Saraylarında sefahat süren AKP şefleri, on milyonlarca işçi ve emekçiyi açlık sınırının altında kalan bir gelirle yaşama mahkum ettiler. Türk-İş’in bugün açıkladığı açlık sınırı asgari ücreti 1390 TL aşmış durumda. Açlık sınırı 6 bin 890 TL olurken, 31 Aralık 2022’e kadar geçerli olan asgari ücret 5 bin 500 TL. Asgari ücretle çalışanlar ile yakınlarının sayısı ise yaklaşık 50 milyondur. Yani toplumun yarısından fazlası… 

20 yıldır ülkeyi yöneten rejimin tepesinde oturan Tayyip Erdoğan, her vaazında Avrupa’da insanların sefaletinden, market raflarının boş olmasından söz ediyor. Yönettiği ülkede 50 milyon kişiyi açlık sınırı altında kalan bir gelirle yaşamaya mahkum edenlerin başını çekenler, utanmadan “Türkiye’de böyle bir sorun yok” diye büyük yalana daha büyük bir yalan ekliyor. Sarayın yağma/talan çarkından beslenen medya ise, bu yalanları manşetlere taşıyor. O kadar pişkinler ki, bu yalanları döne döne tekrarlamakta hiçbir beis görmüyorlar. 

***

AKP şefi bu büyük yalanı 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın 100. yıl etkinliklerinde konuşurken yine tekrarladı. Erdoğan, Avrupa'nın, ABD'nin ekonomik krizden ne kadar çok etkilendiğini anlatıyor. Milyonları sefalete mahkum eden bir rejimin tepesinde oturanların bu kadar pişkin olabilmesi görülmüş şey değil. 

Bir yığın ıvır-zıvır laf eden Tayyip Erdoğan şu sözleri de sarf ediyor: 

“…Siz bakmayın Avrupa'sından Amerika'sına kadar tüm gelişmiş ülkelerin sanki böyle sorunları yokmuş gibi davrandığına... Onların başındaki kara bulutların taşıdığı felaket yağmurları, bizim yaşadıklarımızla mukayese bile edilmez, bak doğalgaz bulamıyorlar, marketlerin rafları Avrupa'da boş!”

ABD ile Avrupa’da Ukrayna savaşını kışkırtmaktan dolayı ekonomik alanda da sorunlar yaşanıyor. Zira dünya kapitalist sistemi kriz içinde. Ancak bu ülkelerde enflasyonun %8-10 civarında olması büyük bir sorun kabul ediliyor. Oysa bu pişkince lafları edenlerin yönettiği Türkiye’de bağımsız kuruluşlar enflasyonun %170’yi aştığını hesaplıyor. Asgari ücretin açlık sınırının bu kadar altında olduğu yerde kişinin bu tür laflar etmesi için, iyice şirazeden çıkmış olması gerekiyor. Milyonların sefalete mahkum edildiği yerde marketlerin raflarının dolu olmasıyla övünmek, o milyonlarla küstahça alay etmektir. 

***

Erdoğan’ın sarayının günlük masrafları on milyon. Hal böyleyken açlık sınırı altında yaşayan işçi ve emekçilere “sabredin” diye vaaz verirken yüzü bile kızarmıyor. Bu arada etrafında topladığı kişilerin her birinin aldığı üç-beş maaşın yanı sıra rüşvet/yağma/talan/gasp/mala çökme gibi kirli işlerden elde ettikleri paralar yüz milyonlarca doları buluyor. Sedat Peker’in son ifşaatlarında adı geçen bütün figürleri bizzat göreve atayan Erdoğan, bir de sarayında patlayan lağımdan habersizmiş gibi pozlar veriyor. 

“Avrupa’da marketlerin rafları boş” yalanına AKP’ye oy verenler de inanmıyor ki, anketlerde, ülkeyi terk etmek isteyen AKP’lilerin oranı %40’lara yaklaşıyor. Saray rejimine biat etmeyenler ise, bu tür açıklamaları, haklı olarak kendilerine yapılmış bir hakaret olarak kabul ediyorlar. 

Ancak büyük yalancıları için bu defa durum biraz çetrefilli görünüyor. Zira Tayyip Erdoğan tam bir pervasızlıkla pişkinliğe devam etse de sarayın patlayan lağımından ülkenin üzerine saçılan pisliği artık büyük yalanlara da örtemez. İki yılda yüzlerce suç ifşa edilmiş ancak bunun sarayda açıktan yankısı olmamıştı. Oysa bu defa ikinci günde AKP şefinin danışmanı istifa etmek zorunda kaldı. Talan sisteminden semiren yiyici takımı açıklama üzerine açıklama yaparak paçalarını kurtarmaya çalışıyor. Anlaşıldığı kadarıyla suçüstü yakalanmanın telaşı sarayın karanlık dehlizlerinde kol geziyor. Yani sarayda patlayan lağımın yaydığı pislik, artık “Avrupa’da marketlerin rafları boş” türünden büyük yalanlarla örtülemiyor…