2014’te Batılı emperyalistlerin Ukrayna’da organize ettikleri darbede Neonazi örgütler etkin bir rol oynamıştı. Binlerce kişinin katledilmesinden sorumlu olan Neonaziler, Mayıs 2014’te hükümet muhaliflerinin sığındığı bir sendika binasını ateşe vererek, 39 kişiyi katletmişlerdi. Tıpkı Sivas’ta Madımak otelinin yakılmasında olduğu gibi, katliam polisin gözlerinin önünde gerçekleştirilmiş, katiller ise korunmuştur.
Sağ sektör, Banderasçı, Freikops gibi adlarla anılan neo-naziler, özellikle Donbass bölgesinde işledikleri vahşi cinayetlerle anıldılar. Bir televizyon dizisinde oynarken Ukrayna’nın başına getirilen Volodimir Zelenski yönetimi bu silahlı Neonazileri devletin militarist aygıtına entegre etti. İşledikleri cinayetlerin hesapları sorulmak bir yana, ‘resmi görevli’ statüsüne kavuşturuldular.
Faşist darbenin reddedildiği Lugansk ve Donetsk’te ‘Özerk Halk Cumhuriyetleri’ kurulduktan sonra, Neonazilerin bu bölgelere dönük saldırıları devam etti. Onların tek başlarına hareket etmedikleri ise, eski bir CIA şefinin geçen hafta yaptığı ifşaatla ortaya çıktı. Eski şef, CIA’nın 2014’ten beri Ukrayna’da ‘direnişçi’ eğittiğini, geçen hafta yayınladığı bir makale (makalenin Türkçe çevirisini Artı Gerçek sitesi yayınladı) yazarak anlatmıştı.
“Neonazilerin temizlenmesi ve işledikleri cinayetlerin hesabının sorulması” Putin yönetiminin Ukrayna’ya saldırısının temel gerekçelerinden biri olarak öne çıkıyor. Neonaziler de “Rus işgaline karşı savaş” çağrısı yaparak halkı silahlanmaya zorluyor. Zelenski’nin ise, Ukrayna’da savaşmak isteyenlere çağrı yapması, cihatçı çetelerin Suriye’de toplanması gibi dünyanın Neonazilerini Kiev’de toplama girişimi olarak değerlendiriliyor. Bazı Arapça kanallarda, Irak ve Suriye’deki IŞİD ve diğer cihatçı çetelere de Ukrayna’da savaşmaları için çağrı yapıldığına dair haberler var.
Ukrayna’daki silah dağıtımında, gamalı haç ve NATO bayraklarıyla fotoğraflar çektirip, sosyal medyada yayınlayan Neonazilerin etkin olduğu belirtiliyor. Oda TV’de yayınlanan bir haberde, dağıtılan silahların kasalarında Neonazilerin armalarının da bulunduğu ve armayı kullananların Freikops adıyla anılan örgüt olduğu belirtildi. Freikops, 1918 Alman Devriminde ayaklanan işçileri katleden faşist çetelerin de adıydı. Devrimi kanla bastıran Freikopslar hem Nazilerin iktidara tırmanışında önemli bir rol oynadılar hem de Hitlerin savaş aygıtının belkemiğini oluşturdular.
Ukraynalı Neonazilere “Banderacılar” da deniyor. Bu adlandırma, Ukraynalı faşistlerin ikinci emperyalist savaş sırasındaki şefleri Stepan Bandera’dan (1909-1959) geliyor. Bandera, savaş sırasında Sovyetler Birliği’ne saldıran Nazilerle işbirliği yapan, kurduğu örgüt ile Hitler ordularının safına geçen kişidir. Nazilerin safına geçerek Sovyetlere ihanet bu kişinin doğum tarihi olan 1 Ocak, geçen yıldan itibaren Ukrayna’da resmi tatil ilan edildi. Neonaziler ise 2015’ten beri bu günü kutluyorlardı. Batılı emperyalistler, iğrenç bir ikiyüzlülükle bu tür örgütlerle Ukrayna’da ‘demokratik’ bir yönetim kurduklarını söylüyorlar. Şimdi de Zelenski kuklasını “ülkesini savunan lider”, Neonazileri ise direnişçi ilan ediyorlar.
Emperyalistler bu tür örgütleri her zaman kullandılar, özellikle son 70 yılda. İlk akla gelenler Afganistan’da mücahitler/Taliban, Nikaragua’da kontralar, Irak ve Suriye’de IŞİD ve nihayet Ukrayna’da Neonaziler. TKİP’nin 27 Şubat 2022 tarihli ‘Emperyalist dünya ve Ukrayna Krizi’ başlıklı açıklamasında emperyalistlerin bu kanlı icraatları şöyle vurgulanıyor:
“Batılı emperyalistler, her zaman ve her yerde, böylesine en aşırı gerici güçlere ve akımlara dayanmaktan geri durmamışlardır. Sovyetler Birliği’ni kuşatmak için “yeşil kuşak projesi” adı altında dinci gerici akımlara, Afganistan’da Ortaçağ artığı şeriatçılara, 1970’ler Türkiye’sinde Miami’de özel harp eğitimi almış Türkeş’in faşist paramiliter çetelerine, yakın zamanda Irak ve Suriye’de IŞİD türünden en barbar şeriatçı akımlara, Kosova’da UCK’lı uyuşturucu çetelerine ve şimdi Ukrayna’da ise neo-nazilere, Nazi işbirlikçisi Banderacılara dayanmak yoluna gitmişlerdir. Bu rastlantı olmadığı gibi şaşırtıcı da değildir.” Emperyalizm çağımızda her türden gericiliğin ana kaynağı olduğu gibi baş destekçisidir de. TKİP Programı üzerinden kayda geçirildiği gibi, “Emperyalizm bir şiddet ve gericilik eğilimidir; çağdaş dünyadaki her türlü gericiliğin temel dayanağıdır.” Ötesi bir yana, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, “hür dünya”nın kirli sicili bunun en dolaysız bir kanıtıdır.”