Junge Welt: Bir hafta önce bir JW röportajında Kiev bölgesindeki durumu bildirdiniz. Cuma günü, Ukrayna'da Rus savaşının başlamasından bir gün sonra, durumun hala nispeten sakin olduğunu söylediniz. Durum değişti mi?
Dmitry Kovalevich: Son birkaç gün içinde birkaç hava saldırısı düzenlendi, bazı binalar vuruldu. Ancak yıkımın izlerinin yerleşim bölgelerinden atılan uçaksavar füzelerine kadar uzanabileceği de göz ardı edilemez. En azından benim mahallemdeki sokaklarda hala panik belirtisi yok. Medya kesintiler hakkında rapor verdiği için insanlar yiyecek stokluyor. Ancak şu ana kadar herhangi bir sıkıntı gözlemleyemedim.
JW: Geçen hafta hiç Rus askeri, tankı veya savaş uçağı görmediğini bildirdin. Hala böyle mi?
Evet. Yaşadığım yerde duyduğumuz tek şey askeri jetlerin sesi. İddiaya göre, Kiev'in kuzey-batı ve kuzey-doğu eteklerinde uçuyorlar.
JW: Savaşın bir sonucu olarak Ukrayna toplumunda artan vahşileşmeye dair artan raporlar var. Atmosferi nasıl algılıyorsunuz?
Her savaşta vahşet vardır. Ukrayna örneğinde, bunun aynı zamanda kışkırtıcı medya haberleriyle de ilgisi var. Ayrıca halka dağıtılan silahların yağmalamada kullanılması da söz konusudur.
Benim bakış açıma göre, iki sivil kategori ayırt edilebilir. Birincisi, Başkan Volodimir Zelenskiy hükümetinin aktif, milliyetçi destekçileri var. Her gün ve gece büyük bir gerilimle saflarında sözde sabotajcılar ararlar. Öte yandan, günlük yaşamları neredeyse hiç değişmemiş olanlar var. Bu insanlar savaş konusundan kaçınırlar -birinci kategorideki insanları kışkırtmamak için de.
JW: Gazetecisiniz ve marksist bir örgütün üyesisiniz. Sol görüşlü Ukraynalılar mevcut durumu tartışmak için hangi argümanları kullanıyor?
Marksistler ve diğer solcular, komünist partilerin yasaklanması ve sağcı terörün fiili meşruiyeti de dahil olmak üzere, 2014'teki rejim değişikliğinin ardından kendilerini Ukrayna hükümetine karşı köklü bir muhalefet içinde buldular. Bu çevrelerde savaşın nasıl sınıflandırılması gerektiği konusunda tartışmalar var. Gözlemlerime göre, üç grup ayırd edilebilir.
Bazıları İkinci Dünya Savaşı ve faşistlere karşı mücadele ile paralellikler kuruyor. Ukraynalı neo-nazilerden kurtulma umuduyla Rus askeri operasyonunu ve Donbass cumhuriyetlerini destekliyorlar. İkinci kategorinin solu, durumu Birinci Dünya Savaşı ile karşılaştırıyor, emperyalist güçler arasındaki rekabetten bahsediyor ve taraf tutmamaya çalışıyor. Son olarak, sözde anti-otoriterlerle yakın ilişkili olan ve milliyetçiler ele faşistlerle temastan pek korkmayanlar var.
Ukrayna'ya yardım çağrısında bulunuyorlar ve batı ülkelerindeki solculara da yöneliyorlar. Bunlar sadece bir avuç insan, ancak açıklamaları kendi hükümetlerinin gündemine uygun olduğu için Batı medyasında her zaman bir yer veriliyor.
JW: Geçen hafta savaşın kısa süreceğini ve mümkün olduğunca az hasara yol açacağını umduğunuzu ifade ettiniz. Hala inanıyor musun?
Savaş umduğumuzdan daha uzun sürecek gibi görünüyor. Ukrayna askeri ve faşist grupları, insanları canlı kalkan olarak kullanarak Kharkiv, Kiev veya Mariupol halkını rehin tutuyor. Bu durum, özellikle Almanya gibi ülkelerden silah sevkiyatı devam ederse, yoğun nüfuslu bölgelerde uzun ve ağır çatışmalarla sonuçlanabilir. Bazı şehirlerde makineli tüfek almak ekmek almaktan daha kolaydır.
JW: Devam eden çatışmalara rağmen, Ukrayna için orta vadeli bir perspektif düşünebiliyor musunuz? Savaştan sonra ne gelecek?
İki olası senaryo var: Ya müzakereler Ukrayna'yı tarafsız duruma getirecek ya da ülke devam eden bir savaş sonucunda bölünecek. O zaman Doğu ile Batı arasında yeni bir “demir perde” ortaya çıkabilir.
Junge Welt / 05.03.2022