Partimizin programını kabul ettiği 1903 yılından beri, Polonyalı yoldaşların şiddetli muhalefeti ile karşı karşıyayız. İkinci Kongre tutanaklarını incelerseniz Polonyalı sosyal demokratların şimdi ileri sürdükleri iddialarla o zaman ileri sür dükleri iddiaların aynı olduğunu ve ulusların kendi kaderini tayin hakkının tanınmasını kendileri açısından kabul edilemez bulmaları sebebiyle kongreyi terk ettiklerini göreceksiniz. O zamandan beri aynı sorunla yüz yüzeyiz. Emperyalizm daha 1903'te mevcut olmasına rağmen, Polonyalı sosyal demokratlar bu kavrama tezlerinde yer vermediler. Bu korkunç ve acayip hatayı geçmişte olduğu gibi bugün de yapıyorlar. Onlar partimizi şovenistlerle aynı duruma düşürmek istiyorlar.
Polonya'nın politikası, uzun yıllardır Rusya'nın baskısı altında olması yüzünden, bütünüyle milliyetçidir ve bütün bir Polonya halkının kafası tek bir şeyle meşguldür -Moskovalılardan intikam almak. Hiç kimse, Polonyalıları, çarların buyruğu altında Polonya'nın özgürlüğünün cellatlığını yapan Rus halkından daha fazla ezmemiştir. Hiçbir ulus Rusya'ya Polonyalılar kadar düşmanlık duymamıştır; Rusya'dan, Polonyalılar kadar nefret eden bir başka ulus yoktur. Sonuç olarak tuhaf bir sorunumuz var. Polonya burjuvazisinden dolayı, Polonya, sosyalist hareketin önünde bir engel haline gelmiş durumdadır. Polonya özgür olmadığı sürece bütün dünya şeytana kalabilir. Sorunu bu şekilde ortaya koymak elbette enternasyonalizmle alay etmektir. Polonya'nın şu anda zorbalığın kurbanı olmasının, Polonya milliyetçilerinin ülkelerinin kurtuluşu için Rusya'ya bel bağlamaları sayesinde olduğuna kuşku yoktur -bu Enternasyonal'e ihanet sayılacaktır. Polonyalı milliyetçiler görüşleriyle Polonya halkını o kadar etkilemişlerdir ki, Polonya'da sorun onların görüşleri çerçevesinde ele alınmaktadır.
Polonyalı sosyal demokrat yoldaşlar, enternasyonalizm sloganını yükselterek, bütün ülkelerin proleterlerinin kardeşliğinin en önemli sorun olduğunu ve Polonya'nın kurtuluşu için savaşa katılmayacaklarını ilan ederek büyük bir tarihsel görevi yerine getirmektedirler. Onlara olan itimadımız ve yalnızca bu Polonyalı sosyal demokratları sosyalistler olarak tanımamız bundan kaynaklanıyor. Diğerleri ise sosyal yurtseverlerdir, Polonyalı Plehanov'lardır. Fakat, halkın sosyalizmi korumak için kudurgan ve ürkütücü milliyetçiliğe karşı mücadeleye itilmesine yol açan bu özel durum tuhaf bir sonuç doğurmuştur: Yoldaşlar bize, Polonya'nın özgürlüğünü ve ayrılma hakkını bir kenara bırakmamız gerektiğini söylüyorlar.
Herhangi bir halktan daha çok sayıda ulusu baskı altında tutmakta olan biz Büyük-Ruslar Polonya'nın, Ukrayna'nın, Finlandiya'nın ayrılma hakkını neden yadsıyalım? Bize önerilen şey şovenist olmamızdır. Çünkü böyle yaparak Polonya'daki sosyal demokratların durumunu daha da kolaylaştırmış olacağız. Biz, Polonya halkının, aralarında savaş çıkma ihtimali olan iki devlet arasında yaşamaları sebebiyle, Polonya'yı kurtarmak istiyormuş havasına girmiyoruz. Fakat Polonyalı işçilere, bir sosyalist partide şovenistlere yer olmadığını ve yalnızca Polonya halkının özgür olması gerektiğini ileri süren bu sosyal demokratların gerçek demokratlar olduğunu anlatmak yerine, Polonyalı sosyal demokratlar, yalnızca Rus işçilerle birleşmeyi avantajlı buldukları için Polonya'nın ayrılmasına karşı çıktıklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Böyle yapmaya sonuna kadar hakları var elbette. Gelgelelim, insanlar, enternasyonalizmi güçlendirmek için aynı kelimeleri tekrarlayıp durmak zorunda olmadıklarını anlamıyorlar. Rusya'da ezilen ulusların ayrılma özgürlüğüne vurgu yapılırken, Polonya'da birleşme özgürlüğü vurgulanmalıdır. Birleşme özgürlüğü ayrılma özgürlüğü anlamına da gelir. Polonyalılar birleşme özgürlüğünde ısrar ederken, biz Ruslar ayrılma özgürlüğünde ısrar etmeliyiz.
Burada Marksizmden tam bir kopuşa götüren şu safsatalara dikkat edelim. Piyatakov yoldaşın tutumu Rosa Luxemburg'unkinin tekrarıdır ... (Hollanda bir örnektir). Piyatakov yoldaş, işte bu sonucu çıkarıyor ve böylece aynı zamanda kendini de çürütüyor. Teorik bakımdan ayrılma özgürlüğüne karşı çıkıyor; ama, halka, ayrılma özgürlüğüne karşı çıkan bir kişinin sosyalist olamayacağını söylüyor. Piyatakov yoldaşın söylediği, akıl almaz karmakarışık şeylerdir. Birçok Batı Avrupa ülkesi ulusal sorunlarını uzun zaman önce çözüme bağladı. Ulusal sorun çözüme bağlanmıştır denilirken kastedilen yer Batı Avrupa'dır. Gelgelelim, Piyatakov yoldaş bunu ilgisiz bir yere, Doğu Avrupa'ya uyguluyor ve kendimizi gülünç bir durumla karşı karşıya buluyoruz.
Bu korkunç durumun sonuçlarını düşünün bir kere! Finlandiya sağdaki kapı komşumuzdur. Piyatakov yoldaşın Finlandiya için belirli bir cevabı yoktur ve her şeyi karmakarışık bir hale getirmektedir. Raboçaya Gazeta'nın dünkü sayısında Finlandiya'da ayrılıkçılığın geliştiğini okudunuz. Buraya gelen Finliler, ülkelerindeki ayrılıkçılığın Kadetlerin Finlandiya'ya tam özerklik güvencesi vermemesinden dolayı geliştiğini söylüyorlar. Orada yaklaşmakta olan bir kriz vardır; General Rodiçev hükümetinden duyulan hoşnutsuzluk yaygındır; fakat Raboçaya Gazeta Finlilerin Kurucu Meclisi beklemeleri gerektiğini, çünkü Rusya ve Finlandiya arasında bu mecliste bir anlaşmaya varılacağını yazmaktadır. Anlaşmayla neyi kastediyorlar? Finliler kendi kaderlerini kendi seçtikleri yolla belirleme hakları olduğunu savunmalıdırlar. Bu hakkı inkâr eden her Büyük-Rus şovenisttir. Finli işçilere "en iyisinin ne olduğuna kendiniz karar verin" deseydik, bu farklı bir şey olurdu.
Piyatakov yoldaş, sosyalist devrimin bir sloganı olamayacağını söyleyerek bizim sloganımızı kolayca reddediyor; ama kendisi başka bir slogan da önermiyor. Sosyalist devrimin yöntemi, "kahrolsun sınırlar!" sloganı altında bütünüyle karmakarışık hale getirilmiştir. Bu görüşü, "emperyalist ekonomizm" olarak adlandırdığım makaleyi henüz yayımlayamadık. "Kahrolsun sınırlar! " sloganı altında, sosyalist devrimin "yöntemi" ne anlama gelmektedir? Devletin gerekli olduğunu iddia ediyoruz ve bir devletin varlığı mantıksal olarak sınırları da gerektirir. Elbette bir devlet burjuvazi tarafından yönetilebilir; ama bizim ihtiyaç duyduğumuz şey sovyetlerdir. Gelgelelim sovyetler de sınırlar sorunuyla karşı karşıyadır. "Kahrolsun sınırlar!" ne demektir? Anarşinin başlangıcı demektir... "Kahrolsun sınırlar!" sloganı altında, sosyalist bir devrimin "yöntemi", kargaşadan başka bir şey değildir. Sosyalist devrim vakti geldiğinde ve nihayet gerçekleştiğinde diğer ülkelere de sıçrayacaktır. Buna yardım edeceğiz; ama hangi yolla, bunu bilmiyoruz. "Sosyalist devrim yöntemi" tamamen anlamsız bir deyimdir. Biz, burjuva devriminin çözümsüz bıraktığı sorunlar olduğu ölçüde, bu sorunları çözeceğiz. Ayrılıkçı hareket karşısındaki tutumumuz, ilgisizlik ve tarafsızlıktır. Finlandiya, Polonya ya da Ukrayna’nın Rusya'dan ayrılması kötü bir şey değildir. Bunun neresi yanlış ki? Böyle söyleyen kişi şovenisttir. Çar Nikola'nın siyasetini sürdürmek isteyen kişinin aklından zoru olmalı. Norveç, İsveç'ten ayrılmadı mı? I. Aleksandır ve Napolyon eskiden halkları değiş tokuş etmişlerdi. Çarlar bir zamanlar Polonya'daki hisselerini satışa çıkarırlardı. Biz çarların bu siyasetini sürdürmeli miyiz? Bu, enternasyolizmin taktiklerini reddetmektir; bu, şovenizmin en adi biçimi olur. Finlandiya'nın ayrılmasında ne kötülük var? Norveç'in İsveç'ten ayrılmasının ardından bu iki ülkenin halkları ve proleterleri arasında karşılıklı güven artmıştır. İsveçli toprak sahipleri savaşa girmek istediler; ama İsveçli işçiler böylesi bir savaşa sürüklenmeyi reddettiler.
Şu anda Finlilerin bütün istekleri özerkliktir. Biz Finlandiya'nın tam özgürlüğüne kavuşmasından yanayız. Çünkü o zaman Finlandiya'da Rus demokrasisine büyük bir güven doğacak ve Finliler ayrılmayacaktır. Bay Rodiçev özerklik konusunda pazarlık etmek üzere Finlandiya'ya giderken Finli yoldaşlarımız buraya geliyor ve "özerklik istiyoruz," diyorlar. Kötü muamele görüyor ve şu cevabı alıyorlar: "Kurucu Meclis'i bekleyin." Biz de şunu söylüyoruz: "Finlandiya'nın özgürlüğünü reddeden her Rus sosyalisti şovenisttir."
Sınırlar halkın rızasıyla belirlensin, diyoruz. Rusya, sakın Kurland için dövüşmeye kalkışma! Almanya, ordularını Kurland'dan çek! İşte bizim ayrılma sorunundaki çözümümüz budur. Proletarya şiddete başvuramaz; çünkü halkların özgürlüğünü kazanmasına engel olmamalıdır. "Kahrolsun sınırlar!" sloganı, sosyalist devrim sadece bir yöntem değil, bir gerçek olduktan sonra, yalnızca o zaman doğru bir slogan olacaktır. O zaman şöyle diyeceğiz: Yoldaşlar, bize gelin...
Savaş tamamen farklı bir meseledir. Eğer gerekirse devrimci bir savaşa girmeyi reddetmeyeceğiz. Pasifist değiliz... Milyukov burada oturup Rodiçev’i Fin halkıyla yüz kızartıcı bir şekilde kıran kırana pazarlık etmek için Finlandiya'ya gönderirken biz Rus halkına şöyle diyeceğiz: Finlandiya üzerinde baskı kurmaya kalkışmayın; başka ulusları ezen ulus özgür olamaz. Borgbjerg'le ilgili kararımızda şöyle diyoruz: Askeri birliklerinizi geri çekin ve bırakın bu ulus sorunu kendisi çözsün. Ama eğer yarın Sovyeler yönetimi ele geçirirse, bu artık "sosyalist devrimin bir yöntemi" olmayacaktır, o zaman şöyle diyeceğiz: Almanya, askeri birliklerini Polonya ve Rusya'dan geri çek, geri çek birliklerini Ermenistan'dan. Eğer böyle demezsek halkı aldatmış oluruz.
Jerjinski yoldaş bize, ezilen Polonya'yla ilgili olarak, orada herkesin bir şovenist olduğunu söylüyor. Fakat tek bir Polonyalı, Finlandiya ya da Ukrayna hakkında tek laf etmemiştir. 1903'ten beri bu konu üzerine o kadar tartıştık ki, bu konuda konuşmak artık zor geliyor. İstediğinizi yapın... Bu bakış açısını kabul etmeyenler ilhakçıdır, şovenisttir. Biz, bütün ulusların kardeşçe birliğinden yanayız. Eğer bir Ukrayna cumhuriyeti ve bir Rus cumhuriyeti olursa, iki cumhuriyet arasında daha yakın bir ilişki ve daha büyük bir güven olacaktır. Ukraynalılar bizim bir Sovyet cumhuriyetimiz olduğunu görürlerse, ayrılmayacaklardır. Fakat, eğer bir Milyukov cumhuriyetimiz olursa, ayrılacaklardır. Piyatakov yoldaş kendisiyle çelişkiye düşerek ulusların zorla alıkonulmasına karşı olduğunu söylediğinde, aslında ulusların kendi kaderini tayin hakkını tanımış oluyor. Kiva'daki köylünün Kiva Hanı'nın yönetimi altında yaşamasını elbette istemeyiz. Devrimimizi geliştirerek ezilen halkları etkileyeceğiz. Ezilen kitleler arasındaki propaganda bu çizgide sürdürülmelidir.
Finlandiya ve Ukrayna'nın özgürlüğünü tanımayan her Rus sosyalisti bir şovenisttir. Ve hiçbir safsata ya da "yöntem"den dem vurma onu haklı çıkarmaya yetmeyecektir.
12 Mayıs 1917
V. İ. Lenin – J. V. Stalin, Marksizm ve Ulusal Sorun,
Evrensel Yayınları, 2. Basım 2006, s.145-50