Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad 2011 yılından beri birkaç kez Rusya’ya ve İran’a gitmişti. Ancak Arap ülkeleri ile Şam’ın diplomatik ilişkileri uzunca bir süredir ya tamamen kesilmişti ya da en fazla istihbarat servisleri veya dışişleri bakanları seviyesinde devam ediyordu.
Bu açıdan, 18 Mart’ta Esad’ın Birleşik Arap Emirlikleri’ne ziyareti geniş bir çevre için hem sürpriz oldu hem de birçok tartışmanın önünü açtı.
Bölgeyi yakından izleyenler açısından sürpriz olmadığı gibi 2022 yılı içinde Suriye’nin bölge siyasetine, Esad’ın da devlet başkanı olarak siyasi arenaya dönüşü bekleniyordu.
Nitekim ayaklanmanın başında çeşitli silahlı grupları destekleyerek vekalet savaşına taraf ülkeler arasında yerini alan Birleşik Arap Emirlikleri 2015-2016 yıllarında politikasını değiştirmeye başladı.
2018 yılında BAE’nin Şam elçiliği tekrar açıldı. Hatta 2021’in son aylarında BAE Dışişleri Bakanı Şam’a gitti.
Ayrıca Arap dünyasının ekonomik, siyasi, kültürel dahil bütün ilişkilerinin merkezi sayılabilecek Arap Lig’i meselesi de bir süredir konuşuluyordu. Arap Lig’i ayaklanma ile birlikte Şam’ın üyeliğini askıya almış hatta kısa bir süre muhalifler kendi bayrakları ile Suriye’yi temsilen toplantılara katılmıştı. Ancak bu durum kısa sürdü ve epeydir Suriye koltuğu boş.
Velhasıl Suriye sahasında ayaklanma ile başlayan vekalet savaşları çok geride kaldı. Bölgede 2017 yılından beri belirginleşen yeni şartlar var artık.
Bu yeni şartlar göz önüne alındığında “Esad Dubai’ye niye gitti?” sorusuna kısaca “Yeni masaya eski hesapların dökülmesi” şeklinde cevap verilebilir.
Peki nedir bu yeni masa?
- Bölge ülkelerinden BAE oldukça aktif bir dış politikaya geçerek büyük ölçüde ABD ile sınırlı olan müttefiklik ilişkilerini çeşitlendirmeyi hedefliyor. Bu çerçevede BAE’yi bir taraftan Ukrayna savaşında tarafsız kalmaya, diğer taraftan Çin ile ticari ilişkilerini derinleştirmeye çalışırken görüyoruz. Arap Ayaklanması’nın Mısır gibi siyasi açıdan bölgenin itici güçleri sayılan ülkeleri zayıflatması BAE’ye diplomatik açıdan geniş bir manevra alanı sağladı.
- Rusya’nın ayaklanma ile birlikte bölgede nüfuzunu derinleştirdiği gerçeği BAE dahil birçok ülkenin politikasını belirleyen faktörlerin başında geliyor. Aslında bu konuda BAE yalnız değil. Suudi Arabistan, Mısır başta olmak üzere birçok bölge ülkesi artık diplomatik adımlarında Rusya’yı da hesaplarına katıyor.
- BAE’nin başını çektiği İsrail ile normalleşme süreçlerine bölgeden birçok ülke katıldı ya da katılmaya hazırlanıyor. Bu da bölge içindeki ticari, siyasi ve güvenlik konseptlerinin yeniden şekillenmesinin önünü açtı. Artık dost-düşman tanımları yeniden yapılıyor, ya hep ya hiç düsturuyla on yıllardır sürdürülen ilişkilerden en azından ticari çıkarlar ayrı tutulduğu yeni yaklaşımların yükselmesine sebep oluyor.
- Bir de ABD’nin Trump döneminde başlayan öngörülmesi giderek güçleşen bölge politikasının Biden döneminde hepten tedirginliğe dönüşmesi var. ABD’nin Orta Doğu’dan büyük ölçüde çekileceğini duyurması bölge ülkelerinde “Tek müttefikle yola devam etmek çok tehlikeli” eğilimini derinleştirdi.
Bütün bunların Esad’ın Dubai ziyareti ile ne alakası var?
Elbette bu yeni şartlar Suriye’nin, Şam’ın ve bizzat Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın önemli birer faktör olarak yeniden değerlendirilmesine sebep oldu.
Şöyle ki;
- Bölge ülkeleri açısından, Arap Ayaklanması sadece BAE’nin yıldızını parlatıp Rusya’yı etkin aktör haline getirmekle kalmadı bir de İran girdi denkleme. İran’ın Irak’tan sonra Suriye’de, Lübnan’da, Yemen’de, Filistin meselesinde daha da aktif olması, buna bağlı olarak nüfuzunu derinleştirmesi eski hesapların tekrar raflardan indirilmesini zorunlu hale getirdi.
- Vekalet savaşının üstüne Trump döneminde uygulamaya giren yeni yaptırımlar ve bu da yetmiyormuş gibi Covid salgını ve büyük orman yangınları gibi art arda darbelerle Suriye’deki durum daha da kötüleşti. Savaş döneminde Şam’a açık destek veren birkaç ülkeden biri olan İran’ın Suriye’de daha da “Kök salması ihtimali” körfez ülkelerini oldukça rahatsız ediyor.
- Çatışmalar büyük ölçüde bitmiş olmasına karşın İran’ın Suriye’de ticari hatlar oluşturup İran’dan Irak’a ve oradan Suriye içlerinden Lazkiye Limanına ulaşmak gibi projeleri bu rahatsızlığı daha da büyüttü.
- Rusya, Irak’ta olmasa da Suriye içinde İran’a karşı dengeleyici bir güç olarak görülüyordu. Ukrayna savaşının patlaması ile birlikte Rusya’nın Suriye’deki ağırlığını ne ölçüde koruyabileceği belirsizleşti.
- Şam hem şiddetli ihtiyaç duyduğu yeniden imar ve ekonominin toparlanması için finansal destek hem de siyasi arenada dayanışma gibi beklentiler konusunda büyük ölçüde Rusya’ya güveniyordu. Körfez ülkelerinde “Suriye’de Rusya’nın boşluğunu İran doldurur mu?” tartışmaları başladı.
Gerçekten çok ilginç dönemlere şahit oluyoruz. Rusya’nın Suriye’deki varlığının azalmasından İsrail de rahatsız. Şam’ın bölge siyasetine dönmesini sağlayacak faktörlerden biri İsrail bile olabilir!
Nitekim Esad’ın BAE ziyaretinin hemen ardından Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde BAE Emiri, İsrail Başbakanı ve Mısır Lideri bir araya geldi. Elbette bu diplomasi trafiğinin tek sebebi Suriye değil ancak en önemli gündem maddelerinden biri olduğu kesin.
Bu arada Suriye konusunda Mısır, Ürdün, Bahreyn gibi birçok bölge ülkesi BAE ile aynı görüşte. Hatta Ürdün, Suriye’ye yönelik yaptırımların hafifletilmesi için, Mısır Suriye’nin bir an önce Arap Lig’ine dönmesi için lobi faaliyetleri yürütüyor.
Esad’ın bu yıl başka bölge ülkelerini de ziyaret etmesi hiç şaşırtıcı olmaz.
Evrensel / 24.03.22