ABD ile batılı suç ortakları tarafından organize edilen ‘2014 Maidan Darbesi’nden sonra Ukrayna’da işbaşına getirilen yönetim, anti-komünist/anti-Sovyet bir histeri başlattı. Amerikancı rejim Nisan 2015’te “dekomünizasyon yasası” çıkardı. Dönemin Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko, komünist anıtların kaldırılması (II. Dünya Savaşı anıtları hariç) ve komünizm ya da komünistlerle ilgili temalarla adlandırılan halka açık yerlerin yeniden adlandırılmasını içeren bir dizi yasayı imzaladı.
Farklı vaadlerle başa getirilen Volodimir Zelenski de aynı politikayı takip etmiş, neonazileri devletin kritik kademelerine yerleştirmişti. Ukrayna savaşının başlamasından sonra Rus karşıtlığıyla birleştirilen anti-komünist histeri daha da şiddetlendirildi. Çıkarılan yasaya göre II. Dünya Savaşı anıtları yıkılmayacaktı. Oysa Ukrayna rejiminde etkin olan neonaziler bu yasayı umursamadıkları gibi, II. Dünya Savaşı’na katılan Nazi işbirlikçilerini ‘kahraman’ ilan edip heykellerini dikmeye başladılar.
Ukrayna askerlerinin yayınladığı bir videoda, Nazi işgaline karşı savaşan Sovyet partizanlarının sembol ismi kabul edilen Tanya heykelinin yıkılışı gösterildi. Tüm dünyada faşizme karşı direnişin sembolü Tanya heykelini yıkanlar, dinciliğe dayandırılan vahşi IŞİD-Taliban zihniyetinin faşist versiyonu olduklarını bir kez daha kanıtlamış oldular.
Nazım Hikmet’in yazdığı ‘Tanya’ başlıklı şiirle dünyaya tanıtılmıştı. Esas adı “Zoe” olan partizan Tanya, Nazilere boyun eğmeyen dik duruşu ve vahşi işkencelere rağmen sergilediği militan direnişiyle, 18 yaşındayken idam sehpasına tereddütsüz yürüyüşüyle halen faşizme karşı direnişin evrensel sembollerinden biridir.
1945’te Bursa Cezaevi’nde tutsak olan Nazım Hikmet, Sovyetler Birliği kahramanı Tanya için, “Tanya” başlıklı şiiri kaleme alır:
Ve Tanya sallandı ipin ucunda…
Zoe’ydi adı
ismim Tanya dedi onlara
Tanya; Bursa Cezaevi’nde karşımda resmin
Bursa Cezaevi’nde,
belki duymamışsındır bile Bursa’nın ismini
Bursa’m yeşil ve yumuşak bir memlekettir.
Bursa Cezaevi’nde karşımda resmin
sene 1941 değil artık, sene 1945
Moskova kapılarında değil artık
Berlin kapılarında dövüşüyor artık seninkiler
bizimkiler
bütün namuslu dünyanınkiler..
Tanya;
senin memleketini sevdiğin kadar ben de seviyorum memleketimi
seni astılar memleketini sevdiğin için
ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim
ama ben yaşıyorum
ama sen öldün
sen çoktan dünyada yoksun
zaten ne kadar az kaldın orada
on sekiz senecik…
doyamadın güneşin sıcaklığına bile…
Tanya;
sen asılan partizan, ben hapiste şair
sen kızım, sen yoldaşım
resmin üstüne eğiliyor başım
kaşların incecik, gözlerin badem gibi
renklerini fotoğraftan anlamam mümkün değil
fakat yazıldığına göre koyu kestaneymişler.
bu renk gözler çok çıkar benim memleketimde de…
Tanya;
saçların ne kadar kısa kesilmiş
oğlum Memet’inkinden farkı yok
alnın ne kadar geniş, ay ışığı gibi
rahatlık ve rüya veriyor insanın içine.
yüzün ince uzun, kulakladır büyücek biraz,
henüz çocuk boynu boynun
henüz hiçbir erkek kolu sarılmamış anlıyor insan.
ve püsküllü bir şey sarkıyor yakandan
süsünü sevsinler mini mini kadın.
arkadaşları çağırdım bakıyorlar resmine;
Tanya
senin yaşında bir kızım var.
Tanya
kız kardeşim senin yaşında
Tanya
senin yaşında sevdiğim kız
bizim memleket sıcaktır
bizde kızlar tez kadınlaşır..
Tanya
senin yaşında kızlarla
okulda, fabrikada, tarlada arkadaşız
Tanya;
sen öldün ne kadar namuslu insan öldü
ve öldürülmekte
ama ben,
söylemesi ayıpmış gibi geliyor bana
ama ben yedi yıldır kavgada
hayatımı tehlikeye koymadan
hapiste de olsa da yaşıyorum
Sabah oldu Tanya’yı giydirdiler
ama çizmeleri, şapkası, gocuğu yoktu
iç etmişlerdi onları
torbasını giydirdiler
torbada benzin şişeleri, kibrit,
kurşun, tuz, şeker….
şişeleri boynuna astılar
torbasını verdiler sırtına
göğsüne bir de yazı yazdılar
“partizan”
köyün meydanına kuruldu darağacı
atlılar çekmiş kılıcı
halka olmuş piyade askeri
zorla seyre getirdiler köylüleri
iki sandık üst üste
iki makarna sandığı
sandıkların üstüne yağlı urgan sallanır
urganın ucunda ilmik
partizan kaldırılıp çıkarıldı tahtına
partizan
kolları bağlı arkadan
durdu urganın altında dimdik..
nazlı boynuna ilmiği geçirdiler
bir subay fotoğrafa meraklı
bir subay elinde makine; Kodak
bir subay resim alacak
Tanya seslendi kolhozlulara ilmiğin içinden
“kardeşler üzülmeyin gün yiğitlik günüdür.
soluk aldırmayın faşistlere
yakın, yıkın, öldürün….”
bir Alman vurdu ağzına partizanın
genç kızın beyaz, yumuk çenesine aktı kan
fakat askerlere dönüp devam etti partizan:
“biz iki yüz milyonuz
iki yüz milyon asılır mı?
gidebilirim ben
ama bizimkiler gelecekler
teslim olun vakit varken…”
kolhozlular kan ağlıyorlardı,
cellat çekti ipi
boğuluyor nazlı boynu kuğu kuşunun
fakat dikildi ayaklarının ucunda partizan
ve hayata seslendi insan
“kardeşler
hoşça kalın
kardeşler
kavga sonuna kadar
duyuyorum nal seslerini geliyor bizimkiler…”
cellat bir tekme attı makarna sandıklarına
sandıklar yuvarlandılar
ve Tanya sallandı ipin ucunda…