3 Kasım’da yapılan ABD seçimlerinin yankıları hala sürerken, seçimlerden sonra ülkeler ve çeşitli partiler bazında tebriklerin yanı sıra, yeni yönetimden beklentiler ve temenniler de dile getirildi.
Türkiye’de ABD’nin yeni başkanı seçilen Joe Biden’ı ilk tebrik eden CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olurken, zaman kaybetmeden, iyimser içerikli bir tebrik mesajı yayınlayan patilerden biri de HDP oldu.
HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, yaptıkları yazılı açıklamada şunları ifade etmişlerdi: “Ağır pandemi koşulları altında yürütülen rekabetçi bir seçim kampanyası sonucunda ABD Başkanı seçilmenizden dolayı Halkların Demokratik Partisi adına sizi kutluyoruz. Sayın Kamala Harris'in Başkan Yardımcısı seçilmesini Amerika'nın demokrasi tarihinde önemli bir başarı ve dönüm noktası olarak görüyoruz!”
Yeni başkandan beklentilerini ifade eden açıklamanın devamında ise şunlar dile getiriliyordu: “Amerika politikalarının demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, sosyoekonomik adalet, cinsiyet eşitliği, iklim değişikliğine ekolojik yaklaşım ile etik ve barışçıl bir dış politika gibi gündemlere öncelik verip desteklemesini umut ediyoruz."
14 Kasım günü, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ABD merkezli Defense One’a, ülkesinin Ortadoğu ve Suriye’ye ilişkin politikalarıyla ilgili çeşitli açıklamalarda bulundu. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından bu ay görevi bırakacağı doğrulanan Jeffrey, Trump’ın Suriye politikasının başarılı olduğunu savunurken, Biden’a da bu politikaları sürdürme çağrısı yaptı. Trump’ın Suriye özel temsilcisi aynı demecinde ABD-YPG ilişkileriyle ilgili de konuştu.
Jeffrey, desteği çekerek YPG’yi Türkler’e karşı terk ettikleri şeklindeki yorumlara katılmadığını söyledi. ABD’nin YPG’ye verdiği garantinin Rusya, Esad güçleri ve IŞİD’e karşı olduğunu belirten sözcü, “Washington’da hiç kimse Kürtlere, Türkiye’ye karşı askeri bir garanti vermedi” diye konuştu.
Açıklamalarında, ABD’nin Suriye’deki askerlerinin büyük bölümünü çekerek yalnızca 200 kişi bırakmasına da değinen Jeffrey, “Orada ne kadar askerimiz olduğuna dair sürekli oyunlar oynuyorduk. Güvenlik gerekçesiyle rakamları gizli tuttuk. Kuzeydoğu Suriye’de asker sayımız bilinenden daha fazlaydı. Trump 2019’da 200 kişi bırakmaya karar verdi” dedi.
Trump’ın Ortadoğu’daki hamlelerinin kendisine dost kazandırdığını iddia eden Jeffrey, “Ortadoğu’daki müttefiklerimizden kimse Trump’ın gittiğini görmek istemez. Trump’ın uyguladığı politikalar bölgede oldukça popüler. Bana mutlu olmayan bir tane müttefik gösterin” pişkinliği gösterdi.
Halkların acıları emperyalistlerin umurunda değil!
Jeffrey’in bu soğukkanlı açıklamaları, ABD emperyalizminin dış politikasının Joe Biden’la birlikte değişmeyeceğini bütün açıklığıyla ortaya koyarken, bu konuda hayal kuranları da ‘gerçekçi’ olmaya davet ediyor. Hegemonyasını yitirse de hâlâ ‘dünya jandarması’ konumunu koruyan ABD, bütün tarihinin tanıklık ettiği gibi, bundan sonra da hegemonya, savaş, saldırganlık ve işgal peşinde koşmaya devam edecek. Bunun “yumuşak” veya “sert” yöntemlerle yapılması esası değiştirmediği gibi, emperyalist çıkarlar söz konusu olduğunda, Kürt halkı ve başka ezilen halkların acılarının ve gözyaşlarının onları zerre kadar ilgilendirmediğinden kuşku duymamak gerekiyor.
Diğer halklar gibi, ezilen Kürt halkının tarihi de, emperyalistler tarafından yüz üstü bırakılmanın, yerli işbirlikçilere satılmanın ve ihanete uğramanın sayısız örnekleriyle doludur. Tarih olmuşlar bir yana, daha dün Barzani’nin bağımsızlık ilanında ve Türk devletinin Rojava işgalinde yaşananlar hala hafızalardadır. Bugün KDP ile PKK arasında yaşanan ve yeni bir “Brakuji”ye doğru yol alan çatışmaların gerisinde de ABD’nin bölgede izlediği strateji vardır. Aralarındaki nüans farkları ne olursa olsun, Biden’ın izleyeceği politikalardan, Kürt halkı başta olmak üzere, ezilen halkların ve emekçilerin payına daha fazla baskı, zulüm, işgal ve yoksulluktan başka bir şey düşmeyecektir.
Günümüzde devrimci-demokrat olmanın asgari şartlarından biri de anti-emperyalist olmaktır. Ülkemizin de içerisinde bulunduğu bölgedeki savaşların ve saldırganlık politikalarının sorumlularının başında da ABD emperyalizmi yer almaktadır. Dolayısıyla ABD emperyalizmine ve bölgedeki işbirlikçilerine karşı halkların birleşik mücadelesini yükseltmek dışındaki arayışların, halkları yeni acılara ve yıkımlara terk etmekten başka bir sonucu olmayacaktır.