Kapitalist dünyanın en güçlü devletleri arasında kıyasıya süren nüfuz ve pazar kavgası giderek kızışıyor. ABD ile Çin arasında sürekli olarak büyüyen gerilim, hegemonya kavgasının güncel yansımaları oluyor. ABD ile ekonomik, teknolojik ve askeri alanda neredeyse boy ölçüşebilecek bir güce yükselen ve hegemonya mücadelesinde ABD’nin başlıca hedefi haline gelen Çin, ABD için dizginlenmesi gereken büyük bir rakip konumundadır. Bu nedenledir ki ABD ve Çin arasında şiddetlenerek devam eden çok yönlü bir hegemonya mücadelesi yeni adımlarla tırmanıyor. Konsolosluk gerilimi bunun güncel örneği olarak yaşanıyor.
ABD ile Çin arasındaki ilişkiler tarihin en gergin dönemini yaşıyor. Bunun görünürde birçok sebebi var. Ticaret ve teknoloji savaşları, koronavirüs salgınını Çin’in başlattığına dair Washington yönetiminin iddiaları, Güney Çin Denizi ve Hong Kong’taki gelişmeler, Sincan’ın Çin kısmı da dahil olmak üzere insan haklarının ihlal edilmesi bunlardan bazılarıdır.
Bu kadar çok “savaş konusu” masadayken şimdi de buna “diplomatik savaş” eklenmiş bulunuyor. ABD, Çin Başkonsolosluğu binası dışında belge imha edildiği ihbarının ardından, Teksas eyaletinin Houston kentindeki Çin Konsolosluğunun kapatılması talimatını vermişti. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Çin’in Houston Başkonsolosluğunun “casusluk ve fikri mülkiyet hırsızlığı merkezi” haline geldiğini, bu nedenle de burayı kapatma kararı aldıklarını açıklamıştı. Bunun üzerine Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vang Vebin, düzenlediği basın toplantısında kararın uluslararası ilişkilerin temel normlarına aykırı olduğunu dile getirerek, “Bu adım, Çin ve Amerikan halkları arasında kurulan köprünün yıkılması anlamına geliyor.” değerlendirmesinde bulunmuştu. Başkonsoloslukta görevli istihbarat ajanlarının Texas A&M sağlık şirketi ve Teksas Üniversitesi M.D. Anderson Kanser Araştırma Hastanesi’nden bilgi çaldığı iddialarına ilişkin ise, “Tamamen kötü niyetli bir iftira” ifadesini kullanmıştı. Çin daha sonra, “(Amerikalılar) Çinli diplomatları ve çalışanları sindirecek, öğrencileri sorgulayacak ve elektronik cihazlarına ve verilerine el koyacaklardı” açıklamasında bulundu.
Bu gelişmelerin ardında Çin Dışişleri Bakanlığı, Houston Konsolosluğu’nun kapatılmasına misilleme olarak ABD’nin Chengdu Konsolosluğu’nun kapatılması için cuma günü 72 saat süre vermişti. Bakanlık, söz konusu kararı, “ABD’nin mantıksız hamlesine karşı gerekli ve meşru bir cevap” olarak nitelendirdi. Önce Çin’in Houston’daki konsolosluğunu kapatmak zorunda kalması, ardından da ABD’li diplomatların Chengdu’daki temsilciliklerini boşaltmak zorunda kalmaları, iki ülke arasında diplomatik savaşa dönüşmüş oldu. Diplomatların karşılıklı olarak sınır dışı edilmesi ve konsoloslukların kapatılması, dünyanın en güçlü iki ülkesi arasındaki çatışmanın yeni bir adımı oldu.
Hegemonik konumu önemli ölçüde sarsılmış bulunan ABD emperyalizmi, halen de sahip bulunduğu çok yönlü üstünlükleri kullanarak uluslararası ilişkiler alanında saldırgan ve savaşçı bir politika izliyor ve bunu sürekli olarak tırmandırıyor. Dünyanın birçok ülkesinde her türlü kirli yönteme başvurarak, iktidarlar değiştirmek için çırpınıyor. Yanı sıra çeşitli ülkelere ambargolar uyguluyor ve bunu da hemen tüm dünyaya dayatıyor. İmzaladığı uluslararası antlaşmaları tek taraflı olarak çekiliyor vb. Özellikle de son yıllarda Çin’e karşı saldırganlığı tırmandırıyor.
ABD’nin temel rahatsızlıklarından biri Çin’in Asya-Pasifik bölgesindeki artan güç politikalarıdır. ABD Donanması, Çin’in Güney Çin Denizi ve Tayvan adası çevresindeki askeri hakimiyet arayışına büyük ölçekli manevralarla yanıt veriyor. Bunlara Çin askeri tatbikatlarla cevap verdi. Her iki emperyalist güç de Pasifik’teki en son silah sistemlerini birkaç aydır suda ve havada test ediyorlar. Pekin ve Washtington’daki hükümetler artık tehlikeli savaş senaryolarına yol açabilecek bu tür yakın manevralar sırasında kazara savaşların hızla gerçekleşebileceğini kabul ediyorlar. Çin-Amerikan ticaret savaşı da gerilim özelliğini koruyor ve koronavirüs krizi de devam ediyor. Hatta bilimsel ve kültürel alanlardaki ilişkilerde de sorunlar yaşanıyor.
Sonuç olarak, küresel ekonomik krizin de etkisiyle küresel kapitalist güçler arasındaki çatışma, iktisadi, mali ve ticari alanlarda giderek kızışmakta, emperyalist hegemonya sertleşmektedir. Çin-ABD gerilimi de bunun ifadesidir.