ABD emperyalizminin saldırgan tutumuna her gün bir yenisi ekleniyor. ABD’nin, ilk sıralarda Rusya ve Çin’in olduğu yaptırımlar listesine son olarak Almanya eklendi. Uzun bir zamandır ABD ile Alman emperyalistleri arasında var olan sorunlu ilişkiler daha da geriliyor. Son olarak ABD Başkanı Donald Trump, ABD Kongresi’nin alt ve üst kanadının kabul ettiği Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nı (NDAA) 7 Ağustos akşamı imzalamıştı. Yasanın öngördüğü yaptırımlar Kuzey Akım 2 ve Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesine katılan şirketleri hedef alıyor. Projede yer alan ve yaptırımların hedefi haline gelmesi beklenen firmalardan İsviçre-Hollanda şirketi Allseas, Trump’ın imzası üzerine Baltık Denizi’ndeki çalışmalarını durdurmuştu.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Rus doğalgazının Avrupa’ya taşınmasını öngören Kuzey Akım 2 ve Türk Akım projelerinde yer almalarına karşın yaptırıma tabi tutulmayan bazı şirketlere tanınan bu muafiyetin kaldırılacağını açıklamıştı. Bu karar, artık söz konusu projelerde yer alan tüm şirketlerin ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) kapsamında mali cezalara çarptırılabileceği anlamına geliyor.
ABD’nin Rus doğalgazını taşıyacak Mavi Akım 2 ve Türk Akım hatlarına yönelik yaptırımları sertleştirme adımına Almanya sert bir tepkiyle cevap verdi. Almanya Dışişleri Bakanı Maas, “Enerjiyi nereden alacağımıza biz karar veririz” dedi. Moskova’da Rus mevkidaşı Lavrov ile bir araya gelen Maas, Kuzey Akım 2 boru hattına ilişkin ABD yaptırım tehdidinin “yanlış̧ yol” olduğunu söyledi
Almanya Dışişleri Bakanı, “ABD yönetimi, Avrupalı şirketleri de yaptırımla tehdit eden açıklamasıyla, Avrupa’nın enerjimizi nereden ve nasıl tedarik edeceğimiz konusunda karar verme hakkı ve egemenliğini hiçe saymaktadır” açıklaması yaptı. Bakanlık açıklamasında, “Avrupa enerji politikası Avrupa’da belirlenir, Washington’da değil” denilerek, ABD’nin kendi egemenlik alanı dışındaki yaptırımlarının kesin bir biçimde reddedildiği belirtildi.
Rus doğalgazını bazı Doğu ve Orta Avrupa ülkelerini baypas ederek Almanya’ya ulaştıracak olan Kuzey Akım 2 projesine Polonya ve Ukrayna gibi bazı Avrupa Birliği ülkeleri de karşı çıkıyor. Rus gazının Avrupa Birliği’ne taşınmasında birinci transit ülke konumundaki Ukrayna, ABD’nin yürürlüğe soktuğu yasayı memnuniyetle karşıladıklarını duyurdu.
Almanya’nın yan ısıra, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de ABD’nin Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattı projesine katılan Avrupalı şirketler için öngördüğü yaptırımları eleştirdi. Haftalık Der Spiegel dergisine bir demeç veren von der Leyen Kuzey Akım 2 projesinin her ne kadar “siyasi bir boyutu” olsa da Avrupa Komisyonu’nun Doğu Avrupa ülkelerinin çıkarlarını kendi araçlarıyla koruduğunu belirtti. Von der Leyen, “Diğer yandan da Avrupa Komisyonu hukuk düzenine uygun bir biçimde projeler üstlenen Avrupalı şirketlere yönelik yaptırımları kararlı bir biçimde reddetmektedir” dedi.
Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattı projesinin 2020’de tamamlanması bekleniyor. ABD Avrupa’nın tek bir enerji kaynağına bağımlı hale geleceği gerekçesiyle projeye engel olmaya çalışıyor. Polonya ve Ukrayna gibi bazı AB ülkeleri de projeye karşı çıkıyor. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, İngiltere ve Danimarka’ya yapacağı ziyaretlerdeki temaslarında bu konuyu gündeme getireceğini açıkladı.
Alman hükümeti, ABD’nin yaptırım tehditlerinden ve içişlerine karışılması olarak gördüğü müdahaleden duyduğu rahatsızlığı dile getirse de Washington’a yönelik misillemede bulunmayı düşünmediğini duyurmuştu. Buna karşılık konuyla ilgili açıklama yapan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Washington’un yaptırım tehdidi altına aldığı Avrupalı şirketlerin, “yasal faaliyetlerde” bulunan firmalar olduğunu ifade etti.
Borrell, ABD’nin Avrupa şirketleri ile Avrupa’nın çıkarlarını hedef alan yaptırım tehditlerinin sık sık dile getirilmesinden de “derin bir endişe” duyduğunu ifade etti. ABD’nin bu tavrını daha önce İran, Küba ile Kuzey Akım 2’nin yanı sıra Türk Akım boru hattında da ortaya koyduğunu dile getiren Borrell, Avrupa Birliği’nin siyasi görüş ayrılıklarında her zaman diyaloğa açık olduğunu, ancak böyle bir diyaloğun yaptırım tehditleri altında gerçekleşemeyeceğini vurguladı.
İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan bugüne dünya üzerinde egemenliğini sürdüren ABD emperyalizmi gelinen noktada artık bu gücünü koruyamamaktır. Başta Çin olmak üzere Rusya, Hindistan vb. gibi ülkelerin ulaştığı gelişme düzeyi, ABD emperyalizminin bu egemenliğini sarsan bir soruna dönüşüyor. Rusya ve Çin önemli emperyalist merkezler haline geliyorlar. ABD emperyalizmi bunlar da dahil rakip olarak gördüğü ülkelerle yapılan bütün ticari ilişkileri her yol kullanarak engellemeye çalışıyor. Bugün başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği ile yaşanan bu çatışmaların gerisinde bu gerçek yatmaktadır. Kapitalizmin dünya çapındaki durdurulamayan krizi bu çatışmaları daha da derinleştirecektir.