Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında iki ülkenin dış ticaret hacmini artırma, ekonomik bağları güçlendirme yönündeki çabalar, Ukrayna işgali nedeniyle çeşitli yaptırımlar uygulayan ABD ve Avrupa Birliği tarafından asık bir suratla izleniyor ve yakınlaşmanın yaptırımları sulandıracağından endişe ediliyor. Ankara’ya memnuniyetsizlikler çeşitli yollarla iletilirken, firmalara ve bankalara da Rusya yaptırımlarını delecek girişimlerden uzak durmaları telkin ediliyor. Bu çabaların sonucu olarak Rus kredi kartı Mir’ın kullanımını Türkiye’nin en büyük özel bankası İş Bankası ile bir diğer önemli özel banka Denizbank askıya aldı. Mir’i ödeme sisteminde tutan üç kamu bankasının ise ne yapacakları konusunda Saray’dan talimat bekledikleri bildiriliyor.
Kredi kartı üstünden ödeme sistemine getirilen kısıtlamayı, Türkiye-Rusya dış ticaretinin gözetim altına alınması izliyor. Dolambaçlı yollardan Türkiye’nin Rusya’nın dış ticaretine aracılık yapma iddiaları takip edilirken, özel firmalara özel uyarılar da gönderiliyor. Erdoğan yönetimi, yaşadığı döviz açığı sorununu Putin’e de tutunarak aşmayı umarken Mir dâhil gelen ve gelebilecek çelmelerle sarsılıyor. Nitekim Mir haberi İstanbul Borsası’nda yaşanan türbülansı derinleştirirken, büyüyen borsa yangını ancak kamu bankalarının kaynak enjekte etmesi ile yatıştırılmaya çalışılıyor ve yeni bir sorun cephesi açılıyor.
Bu sütunda, bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, Erdoğan büyüyen cari açık ve ağır kısa vadeli dış borç yükümlülüğü ile derinleşen döviz açığı karşısında döviz kurunun patlamasından endişeli. Bunu yatıştırmak için Putin'den de destek umuyor. Putin de giderek yalnızlaştığı savaş konjonktüründe Erdoğan yönetimini kullanarak soluk pencereleri açmaktan geri durmuyor.
Bu yakınlaşma, dış ticaret, turizm, konut alımı, Rusya’nın ihracatına Türkiye’nin aracılık etmesi gibi bir dizi kulvardan ilerliyor. Aynı yazıda şunu da belirtmiştim: “ABD, Erdoğan-Putin arasındaki bu alışverişe, yaptırımları sulandırdığı gerekçesiyle pek de sempati ile bakmıyor, gelişmeleri izliyor, yer yer sopa sallıyor.” Nitekim Rusya-Türkiye ekonomik ilişkilerinde kullanılan ödeme sistemine Rus kredi kartı Mir’in kullanımına getirilen sınırlama böyle bir çelme.
ABD Hazinesi Yabancı Varlıklar Kontrol Dairesi (OFAC) Rus ödeme sistemi Mir’in kullanımının Rusya dışında yayılmasına yardım edenlere yaptırım uygulanacağını bir süre önce duyurmuştu. Bu kararın hemen ardından aktif büyüklüğü açısından Türkiye’nin en büyük özel bankası olan İş Bankası, ABD Hazinesi’nin konu hakkındaki açıklamasını gördüklerini ve değerlendirdiklerini belirterek sistemin kullanımını askıya aldıklarını bildirdi. İş Bankası’nın ardından da bir süre önce Rus sermayesinin Birleşik Arap Emirlikleri’nden bir gruba sattığı Denizbank, Rus ödeme sistemi Mir’in kullanımını askıya aldıklarını duyurdu.
Mir’i ödeme aracı olarak kabul eden diğer üç banka Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıflar Bankası’nın tutumları ise Saray’ın direktifine bağlı görünüyor. Bu üç kamu bankası, Erdoğan’ın yönettiği Varlık Fonu çatısı altındalar. Dolayısıyla Erdoğan ne derse onu yapacaklar. Ama Mir’e Batı’nın telkinlerine rağmen kullanım imkânı tanımaları, büyük bir riski göze almaları demek. Çünkü söz konusu bankalar, Batı dünyasının finansal sistemleriyle bütünleşmiş durumdalar ve bir yaptırımı kaldırabilecek durumda değiller.
Mir 2019’dan bu yana Türk bankalar tarafından bir ödeme sistemi olarak kabul edilmişti. Bu konuda Ziraat bankası tarafından 8 Ağustos 2019’da yapılan bir açıklamada şöyle denilmişti: “Rusya’nın milli kart markası MIR logolu kartların Rusya dışında ülkemizde de geçerli olması, özellikle turizm alanında ülkemiz için katma değer yaratacağı öngörülüyor. Söz konusu işbirliği içinde bulunduğumuz turizm sezonunda Rus vatandaşlara sağlayacağı rahatlığın yanı sıra; seyahat, ulaşım, konaklama, turizm vb. alanlarda faaliyet gösteren işyerlerine de pozitif yönde katkı sağlayacak.”
Rus ödeme sistemine yaptırım kararını, başkalarının izlemesi de muhtemel. 22 Ağustos’ta Wall Street Journal’da yer alan bir habere göre Türkiye’deki ABD Ticaret Odası’nın yanı sıra Türkiye’nin en büyük firmalarının çatı örgütü TÜSİAD’a, ABD Hazine Bakanı Yardımcısı Wally Adeyemo imzalı bir mektup gönderildi. Mektupta Ukrayna’nın işgali nedeniyle ABD’nin yaptırım uyguladığı Rus kurumları ve şahıslarıyla iş yapan şirketlerin yaptırım riskiyle karşı karşıya bulunduğu belirtildi. Devamında Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, ABD Hazine Bakanlığı tarafından TÜSİAD’a gönderilen mektubun diğer iş insanları örgütleri MÜSİAD ve TOBB’a da gönderildiğini belirtti.
Mir kararı bu uyarıların ardından gelirken, yaptırım uyarısının Rusya ile diğer ekonomik faaliyetleri daraltılması da bekleniyor.
Erdoğan, seçim konjonktüründe Putin’e tutunarak ekonomik sorunları aşmayı planlarken, yaptırım uygulayan Batı dünyasının her çelmesi, içerideki kırılganlığı da artırıyor. Nitekim Mir ödeme sisteminden çıkış kararı, birkaç gündür alev almış İstanbul borsasında ateşi körükledi.
Uzun süredir düşük seyreden İstanbul Borsası'na iki ay önce özellikle ucuz banka hisselerine belli gruplar tarafından gelen yoğun talep, banka hisselerini iki ayda yüzde 164 yukarı fırlatmıştı. Bankaların, izlenen faiz politikaları üstünden olağandışı kâr elde etmeleri, bu tırmanışta etkili oldu.
Banka hisseleri üstünden aniden canlanan borsaya Hazine ve Maliye Bakanı Nebati tarafından yapılan yatırım çağrısı, küçük yatırımcıları da iştahlandırdı ve borsada hacim ve fiyat tırmanışı sürdü.
Ancak Akbank hisselerine gelen satış ile birlikte başlayan satma telaşı iyi yönetilemeyince, borsa hızla düşüşe geçti. Banka hisselerinde beş günde yüzde 40’a yıkın düşüş yaşandı. Düşüşü yönetemeyen operasyoncu gruplar önemli bir özkaynak sorunu yaşayınca düşüş daha da hızlandı. Zordaki gruplar özkaynak temin ederek düze çıkmayı araştırırken Mir'in iki banka tarafından dışlanması türbülansı derinleştirdi.
Bu gelişme, genelde Erdoğan'ın Putin'den destek bulma çabalarına, özelde de borsanın toparlanması yoluna düşen bir heyelan gibi. Borsada çöküş, ancak bir kamu bankası Halkbank’ın kendi hisselerini şişirilmiş fiyatlarla alması ile atlatılmaya çalışıldı. Bu da kamu bankasının özkaynağının zayıflaması, dolaylı yolla vergi mükellefine ödetilecek yeni bir kan kaybı anlamına geliyor.
Al-Monitor / 22.09.22