Türkiye ekonomisinde ilk yedi ayın cari açığı 12 Eylül'de TCMB tarafından 36,6 milyar dolar olarak açıklandı. Ağustos sonunda sekiz aylık tutarın 40 milyar doları bulduğu ise neredeyse kesin. Çünkü ağustosta önemli bir dış ticaret açığı daha yaşandı.
Derinleşen ağır cari açıkta enerji ithalatı önemli bir yer tuttu. Temmuz itibarıyla son 12 ayda 83,5 milyar dolarlık enerji ithal eden Türkiye'nin bu masraf kapısında enerji tedarikçisi Rusya'nın yeri büyük.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan döviz açığı ile birlikte döviz kurunun patlamasından endişeli ve bunu yatıştırmak için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'den de destek umuyor.
Bloomberg’de çıkan bir habere göre Rusya alışılmadık biçimde Türkiye’ye doğalgaz satışında kolaylık sağlayabilir. AKP'nin Rusya ile şeffaf olmayan anlaşmalar yürütüp buradan yeni kaynak sağlama veya Rusya’ya ödeyeceği ithalat faturasını seçim sonrasına atıp kısa vadeli refah yaratma peşinde olduğu yaygın bir kanaat. Putin'in buna hem doğalgaz hem de Akkuyu Nükleer Santrali ve Türkiye'ye döviz aktaracak öteki kanallarla destek vermesi takip altında.
İlk yedi ayda 24 milyar doları aşarak cari açığın finansmanında yüzde 66'lık büyüklüğe ulaşan "net hata noksan" ya da kaynağı belirsiz dövizin girişinde ise Rusya'nın rolü ayrıca sorgulanıyor.
11 Ağustos’ta bu sütunda şöyle yazmıştım: “… temmuzda 4 milyar dolar dolayında bir açık ihtimali güçlü görünüyor. Bu tahmin tutarsa, ilk yedi ayın açığı 36,5 milyar dolara çıkacak ki bu da endişe verici.” 12 Eylül’de Merkez Bankası’nın açıkladığı temmuz cari açık verileri, bu tahmini doğruladı ve yedi ayın kümülatif açığı 36,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ama bitmiyor. Ağustos ayında da temmuzda olduğu gibi yine yaklaşık 4 milyar dolarlık bir açık verilmiş olduğu çok muhtemel. Çünkü ağustos ayında da Ticaret Bakanlığı verilerine göre 11,2 milyar dolarlık dış ticaret açığı yaşandı. Temmuz ayının dış ticaret açığı 10,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve sonuçta turizm ve diğer döviz girişleri cari açığı ancak 4 milyar dolara indirebilmişti. Ağustosta da benzer bir durum yaşanabilir. Bu da ağustos ayı sonunda cari açığın 40 milyar doları geçmesi demek.
Ağırlaşan cari açık sorununa bir de önümüzdeki 12 ayın 182,5 milyar doları bulan dış borç ödeme yükümlülüğü eklendiğinde iktidarın bir türlü hafifletemediği döviz basıncı daha da büyüyecektir. Bu basınç ağustos sonunda yüzde 80’i aşan, birkaç ay daha da yüksek seyredecek tüketici enflasyonuna kaynaklık ediyor ve bu yüksek enflasyon Erdoğan’ın uykularını kaçıran seçmen öfkesini körüklüyor.
Büyümeye devam eden cari açık, Orta Vadeli Program’a göre yıl sonunda 47,5 milyar dolar olacak. Ama açığın daha ağustos sonunda 40 milyar doları bulması çok muhtemelken bu tahmin de öteki OVP hedefleri gibi oldukça iyimser.
Cari açığın ya da döviz açığının büyümesinde temmuz sonunda 206 milyar dolara çıkan ithalat en önemli etken. 2021’in aynı dönemine göre yüzde 43 artan ithalatta da enerji faturası başat bir yer tutuyor. 2022’nin ilk yedi ayında gerçekleşen 206 milyar dolarlık ithalatın yüzde 23’ünü enerji ithalatı oluşturdu. Enerji ithalatında da en önemli yer Rusya’ya ait. Türkiye’nin toplam ithalatında yüzde 15,5 payı olan Rusya’nın Türkiye’ye enerji satışı ana gövdeyi oluşturuyor. Böyle olunca Rusya’dan enerji ithalat faturası konusunda sağlanacak bir jest, bir “anlayış”, Erdoğan iktidarı için dövizle ateş dansında önem taşıyor ve Erdoğan, Ukrayna işgali sonrası yaşanan diplomaside bu kolaylığı Putin’den ısrarla talep ediyor.
Bloomberg’de 19 Temmuz’da yer alan bir haberde, Erdoğan’ın enerji faturasını TL ile ödemek isteğini Putin’e ilettiği bildiriliyordu. Buna Rusya’nın pek yanaşmayacağını yine bu sütunda belirtmiştik. Rusya’nın böyle bir bonkörlük yapmayacağı anlaşılınca ödemelerin alınacak ruble borç ile yapılması formülü gündemde.
Erdoğan 9 Eylül’deki bir konuşmasında döviz rezervlerine dost ülke desteklerinden söz ederken adını vermeden Rusya’yı da işaret ediyor, şöyle diyordu: “Merkez Bankamızda dikkat ederseniz bir defa rezerv yükselmeye başladı. Bu konuyla ilgili de şu anda birçok dost ülke gerekli desteklerini sağ olsun veriyorlar. Onlardan borçlanmamız Merkez Bankası olarak güçlenmemize neden oluyor. İnşallah bunu başarmak suretiyle de dövizdeki bu sıkıntıyı aşmış olacağız.”
Rusya özelinde bu desteğin Akkuyu Nükleer Santrali’ni üstlenmiş devlet firması Rosatom üstünden başladığı biliniyor. Akkuyu Nükleer Santrali üstünden Türkiye’ye 5 milyar dolarlık bir döviz girişi yaşandı ve bunun ileride 15 milyar doları bulabileceği biliniyor. Bu akış Gazprom ile devam edebilir.
Yine Bloomberg’deki bir haber analizde Rus bankası Gazprombank’ın Türkiye’ye ruble cinsi borç verebileceğini ve Türkiye’nin de bu ruble ile Gazprom’a ödeme yapabileceği belirtildi. Habere göre Rus bankasının vereceği borca Rus hükümeti gayri resmi ya da resmi olarak garanti verebilecek, bu da Türkiye’nin mevcut piyasa faizlerinin altında bir oranla borç alması demek. Bloomberg yazarları, Türkiye’nin bu sayede dolar gibi rezerv para birimlerine dönük ihtiyacının azalabileceğini, Rusya’nın da varlıklarının dondurulması riskini azaltabileceğini öne sürdüler.
Bu borçlanma gerçekleşirse Erdoğan açısından bir soluk penceresi açılabilir diyen bazı iktisatçılar, yine de döviz açığının bununla hafifletilemeyeceğini öne sürüyorlar.
Öte yandan cari açığın finansmanında kaynağı belirsiz döviz ya da “net hata noksan”ın payının temmuz sonunda yüzde 66 gibi sıra dışı bir boyuta çıkması da bu paranın önemli bir kısmı Rusya kaynaklı mı sorusuna yol açtı.
Rusların son dönemlerde konut satın alımlarında payları hızla artıyor. 2022’nin Nisan-Temmuz döneminde yabancılara satılan 25 bine yakın konutun 5 bini Rusya uyruklulara ait. Buna ek olarak Rus turist girişinin teşviki ile ilgili bazı düzenlemeler de Rusya kaynaklı desteğin bir parçası olarak okunuyor.
“Sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini” sözünü pek seven ABD, Erdoğan-Putin arasındaki bu alışverişe, yaptırımları sulandırdığı gerekçesiyle pek de sempati ile bakmıyor, gelişmeleri izliyor, yer yer sopa sallıyor. Muhalefet partileri ise seçime doğru Putin’den Erdoğan iktidarına gelen ve gelebilecek jestleri takip ediyorlar.
Erdoğan ekonomisinin açıkları o kadar büyük ki Rusya desteği belki pansuman olur ama çare olmaz diyenler kadar, durumu kaygı ile izleyenler de var. Muhalefet bloku belki de Putin’e “Bugünün yarını da var” sözünü bir şekilde hatırlatıyor.
Al-Monitor / 15.09.22