Türk-İş tarafından yapılan araştırmanın 2022 Eylül ayı sonucuna göre, dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 7 bin 245 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 23 bin 599 TL’ye çıktı. 1 Ocak 2023’e kadar geçerli olan asgari ücret ise 5 bin 500 TL. Asgari ücret bile alamayanların sayısı net değil, ama “şanslı” olup asgari ücretle çalışanların sayısının on milyon civarında olduğu hesaplanıyor. On milyon işçi ile aileleri açlık sınırından bin 755 TL daha düşük bir ücretle çalıştırılıyor. Yani ücretin tümünü sadece gıda maddelerine harcasalar bile sağlıklı beslenemiyorlar.
Emekçileri bu sefalet girdabının içine atanlar 20 yıldır ülkeyi yönetiyorlar. Bunların tepesinde ise AKP şefi Tayyip Erdoğan var. Kendisi yazlık ya da kışlık saraylarından birinde zaman geçirmediğinde, Ankara’daki 1100 odalı sarayında ikamet ediyor. Saraydaki sefahatin devam edebilmesi için yapılan günlük harcamalar geçen Nisan ayında 10 milyon 657 bin TL olarak hesaplanmıştı. Ülkedeki enflasyonun yükselişi dikkate alındığında bunun 20 milyon TL’ye yaklaştığını tahmin etmek güç değil.
Üç-beş maaş alan müritleriyle birlikte bu sarayda ikamet eden AKP şefi, Ankara’daki Etlik Şehir Hastanesi “Açılış Töreni”nde konuşmada şu sözleri de sarf etti:
“Sırf daha iyi arabaya binmek, sırf daha yeni telefon alabilmek, sırf daha çok konsere gidebilmek gibi süfli (adi, aşağılık, bayağı) heveslerle ellerin yani başka ülkelerin, başka toplumların kapısına varanlara acıyarak bakıyorum.”
Tayyip Erdoğan’a göre daha iyi bir yaşam isteyenler “süfli” kişilerdir. 1100 odalı sarayda yaşayan bir adamın bu lafları etmesi için toplumun geniş kesimlerine küfretme yetkisini kendine gören, kibirle gözü kararmış, kendisi ve müritleri için şatafatı, halk için ise sefaleti “mubah” gören biri olması gerekiyor. Ülkenin zenginliklerini çeyrek asırdan beri talan edip büyük bir servet biriktirenlerin bu küstahça kibre kapılmaları şaşırtıcı değil elbet. Zira kendileri dolar milyarderi olurken, sefalet içine ittikleri “fanilerin” daha iyi bir yaşam talep etmelerine tahammül edemezlerdi.
Ülkeyi yirmi yıldır bu zihniyetin temsilcileri yönetiyor. Bunların büyük şefleri de Tayyip Erdoğan’dır. Yani gençlerin %70’ten fazlasının yurtdışına çıkmak istemelerine yol açan koşulları yaratan bizzat kendileridir. AKP’ye oy verenlerin bile %40’ı fırsat bulsa yurtdışına çıkmaya hazır. Yurtdışına çıkmak isteyenler elbette her zaman vardı. Ancak hiçbir dönem bu düzeye ulaşmamıştır. Yani bu rejim nüfusun büyük çoğunluğu için yaşamanın eziyet haline geldiği bir ülke yarattı. Hal böyleyken daha iyi bir yaşam arayışına girenlere küfür etmek adamların “fıtratına” tamamen uygun. Bu kadar kibir bu kadar küstahlık fıtratlarına uygun olsa da bu kadar pervasızlığın bir nedeni de sefalete itilenlerin yazık ki henüz hesap sormak için harekete geçmemiş olmalarıdır.