NATO’nun stratejisi, ABD’nin stratejisidir- Mehmet Ali Güller

ABD, küresel liderliğini ve kurallarını kendisinin yazdığı düzeni sürdürebilmek için Çin ve Rusya’yı 20 yıldır hedef alıyordu; zaman aleyhine olduğu için şimdi saldırganlığını artırma kararı aldı. Putin’in Ukrayna’ya müdahalesi bu tablo içerisinde ABD saldırganlığını bir cephede püskürtme hamlesinden başka bir şey değildir.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 04 Temmuz 2022
  • 11:55

 ABD Başkanı Biden’ın “Putin, tüm Avrupa’yı Finlandiyalaştırarak tarafsız yapmak istedi ancak Avrupa’yı NATO’laştırdı” sözü, Türkiye’de hayli alıcı buldu. Sanırsınız, Putin’in 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya müdahale kararı olmasaydı, ABD, tarafsız bir Avrupa’ya razı olacaktı! Oysa bırakın tarafsızlığı, Berlin-Paris ekseninin beş altı yıldır yürütmeye çalıştığı “stratejik özerkliğe” bile Washington’ın tahammülü yoktu. 

Ne yazık ki, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğinden NATO’nun yeni stratejik konseptine kadar pek çok mesele, bu basitlikte ele alınıyor: Dünya barış içindeydi, NATO savunma örgütünden ibaret bir organizasyondu, ABD’nin değil Asya’da, Avrupa’da bile gözü yoktu ama Putin’in Ukrayna kararı tabloyu bozdu!

ABD’nin siyasi ve askeri örgütü: NATO

NATO; birincisi ABD’nin müttefiklerini kendi ulusal stratejisine eklemlemenin ve denetimde tutmanın siyasi örgütü; ikincisi ABD’nin Avrupa üzerinde egemen olmasının askeri aygıtı; üçüncüsü kurallarını kendisinin belirlediği uluslararası siyasi ve ekonomik düzenin jandarmasıdır.

ABD, uzun süredir hegemonyasının zayıflamakta olduğunu görüyor ve özellikle 2008 finansal kriziyle birlikte, kurallarını kendi belirlediği düzenin çatırdamakta olduğunu saptıyordu. “Doların saltanatı” diye özetleyebileceğimiz o düzenin sürebilmesinin yolunun birincisi Çin’i bölgesine sıkıştırmaktan, ikincisi Rusya’yı denizlerden karaya itmekten geçtiğini hesapladı. Ve bu hesaba göre “büyük/ana strateji”yi oluşturdu: 

ABD Rusya’yı Arktik Okyanusu’nun Batı bölgesinden, Baltık Denizi’nden ve Karadeniz’den geriletmeyi önüne hedef koydu. Bu amaçla Arktik-Akdeniz hattı boyunca “yeni demirperde” inşa etmeye çalışıyor. Bu amaçla 2019’da (yani daha Putin’in 24 Şubat 2022 kararı yokken) NATO’ya Baltık Planı’nı kabul ettirdi, bu amaçla Polonya-Ukrayna merkezli Doğu Avrupa genişlemesini zorluyor, bu amaçla Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya üye yapmak istiyor, bu amaçla Yunanistan’a yığınak yapıyor. Ve İsveç ile Finlandiya’nın NATO üyeliğini de işte bu amaçla istiyor.

ABD’nin 25 yıllık İsveç-Finlandiya planı

Yani İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya üye yapmak, Putin’in 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya müdahale etmesi sonrası ABD’nin aklına gelmiş değil. ABD, daha 1994 yılında İsveç ve Finlandiya’yı Barış İçin Ortaklık aracıyla NATO’yla işbirliğine yöneltti, 2014’te NATO ortağı ilan etti. 2016’da NATO’nun, “İsveç ve Finlandiya ile düzenli siyasi danışmalara ve ortak tatbikatlara ihtiyaç duyduğunu” belgeye geçirdi. Hatta 2014’te, İsveç ve Finlandiya’nın “acil durumlarda NATO’dan yardım alabilmeye imkân tanıyan anlaşmayı” imzalaması bile konu oldu.

Tüm bu yıllar boyunca ABD’nin İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya üye yapamaması ise onca propagandaya rağmen, bu ülkelerde NATO üyeliğine sıcak bakma oranının yüzde 30’u geçmemesiydi. 

Kaldı ki Putin’in 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya müdahale kararı almasından sonra bile bu iki ülke ABD’nin NATO üyeliği baskısına karşıydı: İsveç Başbakanı Magdalena Andersson 25 Şubat’ta “NATO üyeliği düşünmüyoruz”, 8 Mart’ta “NATO’ya başvurumuz, Avrupa’yı daha da istikrarsızlaştıracak” diyordu. Hatta İsveç Savunma Bakanı Peter Hultqvist, 10 Mart’ta, “Görevde olduğum sürece NATO’ya katılmayacağız” demişti. Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö de 20 Mart’ta, “NATO’ya katılmamız, Avrupa’daki güvenlik durumunu olumsuz etkiler” demişti. Ancak Washington’ın baskısına boyun eğdiler ve ABD’nin stratejisine eklemlendiler. 

Görüldüğü gibi İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği kararında Putin’in Ukrayna’ya müdahalesi bir neden değil, en fazla süreci hızlandıran bir katalizördür.

Gerçek şudur: ABD, küresel liderliğini ve kurallarını kendisinin yazdığı düzeni sürdürebilmek için Çin ve Rusya’yı 20 yıldır hedef alıyordu; zaman aleyhine olduğu için şimdi saldırganlığını artırma kararı aldı. Putin’in Ukrayna’ya müdahalesi bu tablo içerisinde ABD saldırganlığını bir cephede püskürtme hamlesinden başka bir şey değildir.

Cumhuriyet / 04.07.22