Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ilan etti: “Yaptığımız görüşmelerle PKK/PYD/YPG, FETÖ, tüm bu terör örgütleri NATO’nun artık yazılı kayıtlarına giriyor. Bu işin yazılı kayda girmesi ilk defa oluyor.” (cumhuriyet.com.tr, 1.7.2022).
Ardından Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu yineledi: “Sonuçta ilk defa YPG/PYD, bir NATO belgesinde yer aldı” (NTV, 4.7.2022).
Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’nın bu iddiası doğru değil, hem de iki kere doğru değil.
AKP, ABD tezine imza attı
Bir kere Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iddia ettiği gibi ortada “PYD/YPG ve FETÖ” için “terör örgütü” denilen bir metin yok. Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya ile imzaladığı 10 maddelik “üçlü muhtıra”da bu örgütler için “terör” örgütü denmiyor.
Üçlü muhtıranın 5. maddesinde PKK için “yasaklanmış terör örgütü” ifadesi kullanılırken 4. maddede PYD/YPG ve FETÖ için sadece örgüt denmektedir, “terör örgütü” denmemektedir.
Böylece ABD’nin “Suriye’deki kara gücüm” dediği PYD/YPG, Türkiye’nin imzası bulunan bir mutabakat metnine “terör örgütü olmayan” örgüt olarak girmiş oldu.
Böylece AKP’nin imzaladığı üçlü muhtıraya, Türkiye’nin “PYD/YPG, PKK’nin Suriye koludur” tezi yerine, ABD’nin “PKK farklı, PYD/YPG farklı” tezinin ruhu yerleşmiş oldu.
Stoltenberg: NATO belgesi değil
Öte yandan üçlü muhtıra bir NATO belgesi değildir. Altında NATO genel sekreterinin ya da yardımcısının imzası yoktur. Türkiye ile İsveç ve Finlandiya dışişleri bakanlarının imzası vardır. 10 maddelik üçlü muhtıranın 1. maddesinde NATO genel sekreterinin “kolaylaştırıcı” rolüne atıf yapılması, belgeyi NATO belgesi yapmaz.
Doğru, mutabakatı doğuran zirvede NATO da yer almış, dörtlü bir zirve gerçekleşmiştir ama sonuçta “dörtlü zirveden çıkan üçlü imza” olarak kayıtlara geçmiştir.
Öte yandan NATO’nun Madrid Zirve bildirisinin 18. maddesinde üçlü muhtıraya atıf yapılması da birçok emekli büyükelçimizin dikkat çektiği gibi, bu muhtırayı NATO belgesi haline getirmez.
Nitekim NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım protokollerinin imzalanmasının ardından düzenlenen basın toplantısında, açıkça, “memorandumun (üçlü muhtıranın) Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan bir belge olduğunu, NATO belgesi olmadığını” belirtti! (nato.int, 5.7.2022).
NATO ister, AKP yapar
Daha önce “Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya kalktılar” diyen Erdoğan’ın, üçlü muhtırayı “diplomatik zafer” seviyesinde kamuoyuna sunması, imzaladıkları metnin zayıflığının üstünü örtebilmek içindir.
Çünkü ayrıntıları kaldırdığınızda çıplak gerçek ve sonuç şudur: 2009’da Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına dönüşünü, 2009’da Rassmussen’in NATO genel sekreterliğini, 2016’da İsrail’e NATO’da daimi ofis verilmesini ve 2019’da NATO’nun Baltık Planı’nı önce itiraz edip sonra kabul ettikleri gibi, 2022’de de İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine önce itiraz edip, sonra kabul ettiler. Karşılığında da PYD/YPG ve FETÖ için “terör örgütü” diyemeyen bir metni imzaladılar.
Doğru, hâlâ katılım protokolünün TBMM’de onaylanması aşaması var ama veto kartını ilk aşamada kullanamayan AKP’nin, son aşamada kullanabilmesi oldukça zayıf olasılıktır. Kaldı ki ikinci aşama olan katılım protokolü de imzalanmış, artık İsveç ve Finlandiya “davetli statüsü” elde etmiş, yani NATO’nun iç tartışmalarına katılabilme hakkı elde etmiştir.
Özetle, NATO ister, AKP yapar; gerisi propagandadır...
Cumhuriyet / 07.07.22